İstanbul’da yayınlanan Agos gazetesinin yazarı Hrant Dink’in katledilmesi, daha önce işlenen benzer cinayetleri de hatırlattı. Dink’i katledenler en başta Türkiye’nin huzuruna kurşun sıkmış oldu. Görünüşteki katili ya da katilleri kim olursa olsun, asıl katiller; Türkiye’nin rahatını ve huzurunu istemeyen ‘ifsat şebekeleri’dir. Bu ifsat şebekeleri içeride ya da dışarıda da olabilir; ama ortak hedefleri Türkiye’yi kaosa sürüklemektir.
Cinayetin duyulmasıyla birlikte yapılan ilk açıklamalar, ‘doğru teşhis’ yapıldığını gösterdi. İnşallah ilerleyen günlerde iş başka yönlere çekilip, cinayetin hedefi saptırılmaz. Çünkü geçmiş kanlı cinayetlerde, hiç ilgisi olmayan kitleler suçlanmış ve zan altında bırakılmak istenmişti.
Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve yazarı Dink’i katleden ‘katil’ler belki bulunacak, ama cinayet gerçekten aydınlatılabilecek mi? Böyle bir soru, benzer şekilde işlenen cinayetler sonrası katillerin yakalanamaması, yakalansalar bile cinayetin çözülememiş olması sebebiyle akla geliyor. Tabiî cinayetin aydınlatılması önemli bir konu, mutlaka aydınlatılmalı; ama asıl üzerinde durulması gereken bu cinayetle neyin hedeflendiğidir.
Cinayet akşamı NTV’ye konuşan gazeteci Aydın Engin, (aynı zamanda Dink’in yakın arkadaşı ve Agos’un yazarı) “Dink, iyi seçilmiş bir hedefti” anlamında bir tesbitte bulundu ki, bu cinayetle ‘bir’ değil, ‘beş-on kuş’ vurulmak istendiğini akla getiriyor. Geçmiş yıllarda işlenen benzer sarsıcı siyasî cinayetlerin asıl hedefi belki de ‘iç politika’yı etkilemekti. Bu defa ‘isfat şebekeleri’ hedefi büyütmüş olmalı. Çünkü Dink’in katli, sadece ‘iç politikayı etkilemek’le sınırlı kalmaz, Türkiye’yi dış dünya nezdinde de sıkıntıya sokabilir. Yakın zamanda ‘Ermeni katliâmı’ iddiasının ABD gündemine geleceği de hatırlanırsa, cinayetle nelerin hedeflendiği biraz daha iyi anlaşılabilir.
Cinayeti değerlendiren ‘uzman’ların ortak görüşü, bunun sıradan bir cinayet olmadığı yönünde. Türkiye’deki demokratikleşme adımları ve AB yolunu tıkamanın hedeflendiğini söyleyenler ekseriyette. Meselâ, bir kaç gün önce Türkiye gündemine gelen/getirilen EMASYA protokolu konusu vardı. Çeşitli çevrelerce tartışılmaya başlayan ve belki de değiştirilmesi gündeme gelebilecek bu konu, muhtemeldir ki ‘rafa’ kaldırılacak. Yine muhtemeldir ki, “AB konusu unutulmasın, reformlar devam etsin” şeklindeki çağrılar en azından ertelenecek ve Türkiye zaman kaybetmiş olacak.
Oysa, bu ve benzeri çirkin cinayetlerin asıl hedefi de tam bu noktadır. Bu cinayetlerle, Türkiye’nin önüne taş koyup tuzak kuranlar, uluslar arası imajımıza da zarar veriyor.
Hrant Dink’in arkadaşı Aydın Engin’in yine NTV’de dile getirdiği (Hrant Dink Özel Dosyası, 19 Ocak 2007, saat: 21.00) bir iddia da dikkat çekiciydi. Buna göre, Dink, yakın zamanda ‘bir yetkili’ tarafından makamına çağrılmış ve özetle, “Böyle haberlere devam ederseniz, başınıza bir haller gelebilir” anlamında sözlerle ‘ikaz’ edilmiş. (Bu iddia, 20 Ocak 2007 tarihli Radikal’de de yer aldı.)
Cinayetin ilk günü ve akşamında ortaya konulan yorumlar, Türkiye’nin bu oyuna gelmeyeceği ve hazırlanan ‘tuzağa’ düşmeyeceğini düşündürüyor. Yerli ya da yabancı katil ya da katillerin maksadı Türkiye’yi tuzağa düşürmek olduğuna göre, bu planı boşa çıkarmalıyız. Elbirliği ile katil ya da katillerin yakalanması, cinayetin aydınlatılması ve tekrarlarının yaşanmaması sağlanmalıdır.
Hepimize görev düşüyor. Bunun farkında olarak ‘sağduyulu’ hareket etmeliyiz. Dink’in katledilmesini lânetliyor, ailesi ve yakınlarına sabırlar diliyoruz.
21.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|