Âlem-i İslâm’ın yeni hicrî yılını tebrik eder, 1428 yılının âlem-i İslâm için hayırlı inkişaflar ve tecellîler yılı olmasını Cenâb-ı Feyyaz-ı Mutlak’tan niyaz ederim.
Bundan 1428 yıl önce gerçekleşen hicret, Peygamber Efendimiz’in (asm) Müslümanlarla birlikte Allah’ın emriyle Mekke’den Medine’ye göç etmesi demektir. Hicretle gelinen Medine, Müslümanların eliyle, kısa sürede her dinden insanların kaynaştığı, İslâmiyet’in de kendisini ifade imkânı bulduğu bir medeniyet şehri oluvermiştir.
Allah Resûlünün, doğum yeri olan Mekke’den Allah’ın emriyle Medine’ye hicret etmesi Allah emrinin ifasından başka bir şey değildir. İslâmiyet için şandır, şereftir, genişliktir. Müşriklerin on yılı aşkın inatlarına karşı bir alternatif çözümdür. İslâmiyet’in tebliği ve inkişafı için Allah’ın bir yardımı ve inayetidir. Allah’ın tevfîk ve hidayetinin tecellîsidir. Allah’ın, elçisini (asm) ve elçisinin ashabını korumasıdır.
Tek mesele, Allah’ın adının ve dinînin yeryüzünde yayılmasıdır. Allah’ın vahyinin insanlara iletilmesidir. Tevhid dâvâsının tüm dünyaya tebliğ edilmesidir. Bu yüce dâvânın tebliği için bütün yeryüzünü dolaşmak bile ucuz düşer.
Hicret müşrikler için çaresizlikten ibaret kalmıştır. Nitekim hicret esnasında Peygamberimizin (asm) saklandığı mağaranın ağzının bir örümcek tarafından örülmüş olması ve iki güvercinin mağaranın ağzında yuva kurmuş olması mağaranın ağzına kadar iz süren müşrikleri şaşkına çevirmiştir. İçlerinden azılı müşriklerden Ümeyye b. Halef arkadaşlarına bağırır: “Hâlâ burada ne duruyorsunuz? Orada örümceğin ağ bağladığını görmüyor musunuz? Ben bu ağın, Muhammed doğmadan önce gerilmiş olduğu kanaatindeyim” demekten kendini alamaz.
Müşrikler mağaradan uzaklaşırlar.
Mağarada üç gün üç gece kalan Peygamberimiz (asm), Hazret-i Ebû Bekir’le (ra) birlikte mağaradan ayrılır ve Medine’ye doğru yola koyulurlar.
O kutlu ânı Hazret-i Ebû Bekir (ra) şöyle anlatıyor: “Güneş ortadan geçtikten sonra hareket ettik. Bizim arkamıza Süraka ibn-i Malik düşmüştü. Süraka bizi takip ediyordu. Biz bu sırada düz ve sert bir arazi üzerinde bulunuyorduk. Ben korktum. “Ya Resûlallah! Yakalanıyoruz!” dedim. Resûlullah (asm): “Lâ tahzen. İnnallahe meanâ” (Korkma. Allah bizimle beraberdir) buyurdu.1 Birden Süraka’nın atı tökezledi, karnına kadar yere saplandı. Süraka: “Benim aleyhimde bedduâ ettiniz. Yalvarıyorum; bana duâ edin. Peşinizi bırakacağım. Peşinize düşenleri de geri çevireceğim” diye inledi. Bunun üzerine Resûlullah (asm) ona duâ etti. O da kurtuldu. Sonra Süraka geri döndü ve kimi gördüyse: “Bu tarafları ben aradım” dedi ve geri çevirdi.2
Süraka’yı dinliyoruz: “Atıma bindim ve dörtnala sürdüm. Resûlullah (asm) ile arkadaşına (ra) yaklaştım. Fakat atım sürçtü ve ben de atımdan düştüm. Hemen toparlanıp kalktım. Atıma bindim. Atımı yine dörtnala sürdüm. Resûlullah (asm) ile arkadaşına (ra) yaklaştım. Öyle ki, Resûlullah’ın (asm) bir şeyler okuduğunu işittim. Fakat arkasına dönüp bakmıyordu. Ebû Bekir (ra) ise çok bakınıyordu. Birden atımın ayakları kum içine saplandı. Dizlerine kadar batmıştı. Attan düştüm. Sonra kalkıp hayvanı kalkmaya zorladım. At kalkmaya çalışıyordu, fakat ayağını kumdan çıkaramıyordu. Hayvan kalkıp durunca da, iki ayağının saplandığı yerden göğe doğru ateş dumanı gibi bir duman yükseldi ve dağıldı. Artık ben Muhammed ile arkadaşına ‘El-eman! Bana eman verin! Peşinizi bırakacağım!’ diye haykırdım.”3
Hicret, mucize ve İlâhî yardımlarla dolu olduğu gibi, hicret sonrası Medine dönemi de yüksek ve mucizevî gelişmelere sahne olmuştur. Şüphesiz sıkıntılar çekilmiştir. Fakat Allah’ın adının yüceltilmesi için dünya dolusu sıkıntı da çekilse ucuz düşeceği açıktır. Nihayet İslâmiyet, kâmil bir din olarak nüzul sürecini hicretten sonra tamamlamıştır.
Medine döneminde İslâmiyet’in evrensel biçimiyle gelişmesi ve yayılması, hicretin ne muazzam bir büyümeyi ve açılımı netice verdiğini gösteriyor. Hicretten on sene sonra ise Mekke bir sevgi ve af şehri haline dönüştürülmüş, Mekke’deki müşrikler İslâmiyet’le şereflenmiştir.
Böylece İslâmiyet, hicretle kazandığı açılımı, başlangıçtaki düşmanlarını da kendi rengine boyayarak ve kendine dost yaparak kemale ermiştir.
Dipnotlar:
1- Tevbe Sûresi, 9/40. 2- Müslim, Zühd, 19. 3- Buhârî, 10/1555.
21.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|