“Yakın tarihimizde yaşanan hadiseler yeterince bilinmiyor, öğretilmiyor” denildikçe belli çevrelerden itiraz sesleri yükselir. “Her şey biliniyor” diyenlerin kaçı, “İlk bağımsız mebus/milletvekili nasıl seçilmişti?” sorusunun doğru dürüst cevabını bilir? Belki kendileri bilir, peki bu ‘bilgi’yi kamuoyuyla, öğrencilerle, milletle paylaşırlar mı, paylaşmışlar mı?
“Konuyla ilgili ‘alternatif kitaplar’ piyasada satılıyor, isteyen okusun öğrensin” demek de yetmez. Çünkü ders kitaplarında anlatılan ve öğretilen bilgiler, öğrencilerin gerçekleri bilmesini engelliyor. ‘Alternatif tarih kitapları’nı yazanların çektiği sıkıntılar da ayrı bir konu.
“Tek parti” devrinde yapılan seçimlerin ‘hür ve demokrat seçimler olmadığı’ tartışma götürmez. “Çok eski” tarihleri bir yana bıraksak bile, dedelerimizin, babalarımızın şahit olduğu 1945 seçimlerinde yaşananlar çarpıklığı anlamaya ve anlatmaya yeter. Sadece ‘açık oy, gizli tasnif’ yani ‘açık oy, gizli oy sayımı’ yapıldığını bilmek yaşanan ihlâlleri anlamak için yeterli ‘delil’ olsa gerek.
Aksiyon’da yazan Ahmet Turan Alkan, “1923 seçimlerinden bir hatıra” anlatıyor ki bence bu ‘bilgi’yi çoluk çocuk herkes bilmeli. Türkiye’nin nereden geldiğini, milletin hangi sıkıntılarla karşı karşıya kaldığını hatırlamak için bu bilgiler gerekli.
“İlk bağımsız mebus nasıl seçilmişti?” sorusuna cevap veren Alkan’ın uzun yazısını özetlemeye çalışalım: “Zeki Kadirbeyoğlu, seçimleri 1919 sonbaharında ülke çapında yapılan son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Gümüşhane mebusu olarak görev yapmış, bu meclisin aldığı en anlamlı karar olan Misak-ı Milli belgesinin hazırlanmasına katkıda bulunmuş ve 16 Mart 1920 tarihinde Meclisin İngiliz baskınına uğrayarak kendini feshetmesi üzerine Ankara’daki BMM’ne katılmak üzere Anadolu’ya geçmeye karar vermişti. (...)
“1923 yılında yeniden seçim kararı alınınca Zeki Bey, siyasetle uğraşmamak niyetinde olmasına rağmen ikinci seçmen durumundaki hemşehrilerinin ısrarı ile mebusluğa adaylığını ilân etmek zorunda kalmıştı. (...) Hemşehrileri ile yaptığı görüşmede Zeki Bey, Hükümet’in bağımsız aday seçilmesine izin vermeyeceğini, daha evvel mebusluk yaptığını, asabi tabiatı yüzünden başının dertten kurtulmadığını (...) söylüyor.
“(...) Zeki Bey, durumun çetrefilleştiğini görünce seçmenlerini, ilerde karşılaşacakları güçlükler hakkında uyarır ama kendisine verilen desteğin devam ettiğini de görmektedir. Gümüşhane haricinde yurdun her yanında seçimler sonuçlanmıştır. Bu arada garip bir gelişme yaşanır; Kelkit ve Torul kaymakamları merkez tarafından azledilerek yerlerine vekâleten jandarma zabitleri tayin edilir. Bir başka ilginç gelişme ise Mustafa Kemal Paşa’nın Gümüşhane’deki ikinci seçmenlere hitaben yazdığı telgraftır. Telgraf çoğaltılmış ve altına Gümüşhane Müdafaayı Hukuk Cemiyeti’nin mührü basılarak ilgililere dağıtılmıştır:
“Gümüşhane Müdafaayı Hukuk Cemiyeti Riyasetine, Her yerde Müdafaayı Hukuk Cemiyeti namzetleri ihrazı ekseriyet ettikleri halde, maatteessüf livanızda Zeki ve Celal Beylerin kazanacakları anlaşılmıştır. Her neye mütevakkıf ise, Müdafaayı Hukuk Cemiyet namzetlerinin ihraz-ı ekseriyet etmeleri kat’iyetle matlub ve mültezemdir. G. M. Kemal”
“(...) O günlerde seçimler, her kazada ayrı günlerde yapılmaktadır. Kelkit’teki ilk seçimde seyyar jandarma taburu kaza merkezini çevirir, tabur kumandanı da seçimlerin yapılacağı belediye binasına girer. Seçmenler, seçimin selâmetle yapılması için jandarma kumandanlarının odadan çıkmasını rica ederler, zabitler ise ‘Biz buraya seçimleri gözlemek için geldik, her seçmenin yazdığı pusulayı göreceğiz. Hükümetin istediği adamlar dışında kimseye oy verilmeyecektir’ derler. Bunun üzerine oy kullanacak kişiler, ‘Öyleyse biz oy kullanmıyoruz, siz odada istediğiniz kadar oturunuz’ diyerek çekip giderler. Jandarmalar şaşırırlar ve durumu telâşla Ankara’ya bildirirler. Belediye reisi Hacı Alaaddin Bey telgrafhaneye çağrılır. Telin öteki ucunda M. Kemal Paşa bulunmaktadır. Paşa, Alaaddin Bey’e Fırkanın adayları seçilirse kendisinin çok memnun olacağını, Zeki Bey’e ise anlamlı görevler verileceğini bildirir. Alaaddin Bey ise Zeki Bey’i seçeceklerini, eğer istenmiyor iseler ‘Bizim birer kağnı ve bir massamız vardır, yer gösterin oraya göçelim’ cevabını verir. Mustafa Kemal Paşa, ‘massa’ tabirini anlayamaz, sorar, orada hazır bulunan zabitler, hayvanları gütmek için ucuna çivi takılı bir değnek olduğunu söylerler.
“Biraz zaman geçer, M. Kemal Paşa zabitleri makine başına çağırır, ‘Çekiliniz ve intihabı serbest bırakınız; bu nisbette azimkâr olan bir halka fazla tazyik yapılamaz’ diyerek gerginliği sona erdirir. Bunun üzerine ikinci seçmenler yeniden belediye binasına toplanarak oylarını kullanırlar.
“(...) Ayrıntıları hayli uzun bu hikâye neticesinde Zeki Bey ve arkadaşları her şeye rağmen seçilip Ankara’ya gelirler; ancak seçim mazbataları hâlâ ortada yoktur. (...) Yakın arkadaşları Zeki Bey’e istifa etmesini teklif ederse de şiddetle reddeder ve Meclis’in mazbatayı iptal etmesini taleb eder. Ne var ki ilgili komisyonlar, ‘yukardan’ işaret gelmedikçe hareket edemeyeceklerini açıkça belirtirler. O gergin günlerde ‘yukardan’ nihayet ‘olur’ çıkar: “Zeki’nin geri dönmesi daha fena tesir yapacaktır, keşke bir müstakil mebus yerine beş on tane olsaydı, seçimlerin serbestisine delâlet ederdi” sözlü emri üzerine mazbata genel kurulda kabul edilir. İşte Cumhuriyet’in ilk meclisinin ilk bağımsız mebusunun seçilme hikâyesi.” (http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=26145) (Ahmet Turan Alkan, Aksiyon, sayı: 627, 11 Aralık 2006)
***
İşte hak ve hukuk mücadelesi, işte cesaret ve sadakatin semeresi... Bunlar bilinmeden, ‘yakın tarih’ bilinmiş olur mu?
14.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|