Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Ötekine saygı, kendimize saygıdır



Kendisini yakından tanımasam da kendisini tanıyanlar onun vicdanından konuştuğunu söylerlerdi. Belki de bunun için çok sevildi. Onun öldürüldüğü günün ertesinde vicdanıyla efsane olan bir başkası da öbür dünyaya yolculuğa çıkmıştı bile. O da ‘bizim papazımız’ olan Abbe Pierre’den başkası değildi. Onu en iyi anlatan tariflerden birisi mücessem vicdan oluşuydu. Vicdanın cisimleştirilmiş hali. Yani Mesih’in yeryüzündeki vekili. Mesih elbette bize göre Allah’ın cisimlendirilmiş veya ete kemiğe bürünmüş hali değildi. Ama onun bedeni insanlığın ortak vicdanı idi denebilir. Eskilerin tabiriyle maşeri vicdan, Rahip Pierre, Emmaus isimli yardım kuruluşuyla kimsesizlerin kimsesi ve evsizlerin sığınağı olmuştur. 14 Ocak tarihinden beri tedavi gördüğü Paris yakınlarında Val de Grace askerî hastanesinde gözlerini dünyaya yummuş. Rahip Pierre tarafından 1950 yılında kurulan vakfa bağışlanan eskimiş eşya, araç ve gereçlerin satışından elde edilen gelirle yoksullara ve evsiz ve barksızlara yardım yapılıyor. Fransa’da son 20 yıl içinde ‘ülkenin en sevilen şahsiyeti’ anketinde son iki yıla kadar sürekli rahip Pierre ilk sırada yer alıyordu. Rahip Abbe Pierre, son yıllarda artık bu sıralamaya dahil edilmemesini istemişti. O sadece fakirlerin vicdanı değildi, aynı zamanda horlanmış, dışlanmış hakikatperestlerin de vicdanıydı. Bu açıdan güçlü Yahudi lobisini karşısına alma pahasına Garaudy’ye saip çıkmıştı. O Garaudy ki, Pierre ile ortak bağını oluşturan eski dinini terk etmişti. Buna rağmen Garaudy’nin sahipsiz kalmasına gani gönlü razı olmamıştı. ‘Bizim Papaz’ı böyle hatırlıyoruz....

***

Neden ‘Bizim Papaz’? Şuradan: İslâmiyet insaniyet-i kübra olduğundan dolayı vicdan sığınağı olan herkes ve insanlık değerlerini taşıyan her ferd bizim ortağımızdır. Bu bakımdan o bizim papazımızdı. Ya Annamarie Schimmel? O da bizim şarkiyatçımızdı. Selman Rüşdi yerine Ayetullah Humeyni’nin fetvasına sahip çıkmıştı. Onun ötesinde Mevlânâ, Abdülkadir-i Geylâni ve Abdülkadir-i Cezairi de başta Hıristiyanlar olmak üzere gayri müslimlerin hocası değil miydiler? Elbette. Burada kökleri birbirine karıştırma gibi bir niyetimiz yok. Zira aynı kökte buluşan kökenler bizim zenginliğimizdir.

Tevafuk, Hrant Dink’in ve Abbe Pierre’in ölümünün ardından okumakta olduğum Kıbleyi Bulmak kitabında ‘dindar ötekiyi tasvip etmek’ diye bir bölüme gelmiştim. Bu bölüm ister istemez beni Abbe Pierre’e ve Hrant Dink’e götürdü. Onunla ilgili demet demet hatıralar sunanlardan birisi olan Hollanda Türk diasporasından Burhaneddin Çarlak onunla ilgili hüsnü şehadet mesabesinde şu ifadeleri kaydediyordu: “Yine sert eleştirilerinden Ermeni patrikhanesi, Ermeni diasporası ve Ermenistan ve Fransa da nasibini zaman zaman alırdı. Hollanda İslâm Televizyonu NIO için 28 Kasım tarihinde kendisi ile çekim yapmıştık. Bizleri çok nazik karşılamıştı. Anlattıklarına Hollandalı meslektaşlarım da hayli şaşırmıştı. Yüzlerce yıldır Doğu Hıristiyanlığının İslâmiyetle sorunsuz iç içe yaşadığını, halkların din bağlamında bir sorunu olmadığını söylemişti. “Ben günde 5 vakit ezan dinleyerek Hıristiyan olduğumu hatırlıyorum. İç içe yaşam dinleri ancak besler’’ demişti Dink. Papa’nın talihsiz açıklamalarını yanlış bulduğunu belirten Dink, ‘Herkes yalnız kendi dini hakkında konuşsa sorunlar olmaz’ diye bağlamıştı sohbeti...” Belki de bunun için çok sevildi Dink. Anlaşılsaydı eminim ki vizyonu Ermeni Türk ilişkilerine tiryak ve ilaç olurdu.

***

Nefret nefreti, sevgi de sevgiyi celbeder. Sevgiyi celbedenlerden birisi de Abbe Pierre idi.

Asıl Adı Henri Groues olan Abbé Pierre, 1912 yılında Lyon’da doğdu. Gençliğini kilise ve devlet kurumlarından aldığı görevlerle geçirdi. 1944 yılında Fransız Meclisi’ne giren Pierre, o dönemde komünizme karşı fikirleriyle dikkat çekti. Ama 1950 senesinde fakirlere yardım gayesiyle bugün dünyanın elliye yakın ülkesinde şubesi bulunan Emmaus Derneği’ni kurdu. Avrupa ülkelerine gelen göçmenlere karşı yapılan haksız uygulamaları kınamak için gösteriler düzenledi. Fransa’ya yeni yerleşen birçok gurbetçi, evini Emmaus’un yardım mağazalarından aldığı eşyalarla kurmuştur.

Pierre karizmatik şahsiyetiyle hep dikkatleri üzerine çekti. 1992 yılında kendisine verilen Fransa’nın en büyük nişanı olan Legion d’Honneur ödülünü ülkedeki evsiz insanları gündeme taşımak gayesiyle reddetti. Ardından 1996’da ‘İsrail Politikasının Kurucu Mitleri’ isimli kitabı yazarak şimşekleri üzerine çeken Fransız Müslüman Roger Graudy’yi ‘her şeye rağmen’ destekleyerek tepki çekti. Vatikan’a Pierre’in aforoz edilmesi için baskı yapıldı. Ama o hep mücadele etti. Fransızlar onu hep sevilen adam seçtiler. İki yıl önce Cumhurbaşkanı Chirac, Pierre’i yeniden Legion d’Honneur ödülü ile taltif etti.

Avrupa’nın bu yüzyılda yetiştirdiği en iyi kabiliyetlerden birisi sayılan Pierre, Fransız gazetecilerin İslâmiyet hakkında sordukları sorularına da enteresan cevaplar veriyor. 11 Eylül olaylarından sonra İslâma ilgisinin arttığını söyleyen Pierre, o günden sonra Kur’ân okumaya başladığını ifade ediyor. “Kur’ân ideolojik ve kronolojik değil, her biri kendi içerisinde mükemmel bir âhenge sahip olan sûrelerden oluşan bir kitap... İslâm dini, imanı güçlendiren ve Allah’a bağlı olmayı sağlayan davranışları ve amelleri muhafaza etmiştir. Ramazan ayını takiben binlerce insanın aynı anda ve samimi bir şekilde O’nun huzurunda secdeye gitmesi bunu göstermektedir. Bizler ayinlerimizi unuttuk. Noel Baba’ya saygı, Hz. İsa’ya adanmışlığın yerini aldı” diyor.

Pierre’i, Fransa’nın en sevilen adamı yapan şüphesiz onun tavırları ve samimiyeti. Oy verenlerin çoğunluğunun gençler ve kadınlar olması da bir başka enteresan nokta. Demek ki ortak vicdanımız bir. Pierre’in paralosı şuydu “Allah yolunda insanlara yardımcı olmak, fakirlere, işsizlere ve evsizlere kucak açmak.” Bu İslâmın evrensel parolası değil midir: EtTazimu lillah ve’ş-şefakatu lihalkillah. Allah’a saygı, yarattıklarına sevgi ve merhamet. Dünyamız bu anlayışa hasret olduğu oranda, dünyamızı kurtaracak olan da bu anlayıştır ve ortak vicdandır.

24.01.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (23.01.2007) - Travmatik ruhlar ve yaralı bilinç

  (22.01.2007) - Caninin kimliği!

  (21.01.2007) - Karanlık mihraklar

  (19.01.2007) - Çöken hesap ve model

  (18.01.2007) - Kerkük tasması

  (17.01.2007) - Gizli misyon

  (16.01.2007) - Ehl-i Beyt meselesinde orta yol

  (15.01.2007) - Ehl-i Beyt gerçeği

  (14.01.2007) - Aşıka Bağdat sorulmaz

  (12.01.2007) - Aleviliğin üç boyutu

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004