Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Allah korkusu ve diğer korkular



İzmir’den okuyucumuz: “Korku nedir? Korku küfürdür diyenler var. Küfürden sayılır mı? Korkunun imanın bir alâmeti sayılan cinsi yok mu?”

Korku lügatte tehlike anında duyulan endişe, kaygı, tasa, ürküntü ve dehşet alma hâli olarak açıklanmıştır. Korku ile küfrü özdeşleştirmek doğru değildir. Korku çok yersiz ve gereksiz olsa bile, küfür sayılmaz. Çünkü küfür, Allah’ı ve Allah’a ait değerleri “inkârdan” başka bir şey değildir.

Korku Allah’tan olursa şüphesiz imanın alâmetidir. Hatta Allah korkusu, ulaşmamız, yaşamamız ve korumamız gereken faziletlerin başında gelir. Fakat başka şeylerden olursa insana faydası olmamakla beraber, bunu küfür saymamıza gerek de yoktur.

Kur’ân insanları Allah korkusuna çağırır. Rabb’inden “korkan” kimseye “iki Cennet” vaad eden1 Cenâb-ı Hak başka bir âyette, “Benden korkun!”2 buyurur. Bir başka âyette ise, “Allah Kendisinden korkmanızı emrediyor”3 buyurulur.

Peygamber Efendimiz (asm) de bizi Allah korkusuna çağırıyor: “Bir mü’minin kalbinde korku ile ümit birlikte bulunursa, muhakkak Aziz ve Celil olan Allah ona umduğunu verir, korktuğundan da emin kılar”4 buyuran Allah Resulü (asm), bir hadis-i kutsîde de, Allah’ın şu sözünü naklediyor: “İzzetime ve celâlime yemin ederim ki, bir kuluma iki emniyeti ve iki korkuyu birden vermem: Kulum dünyada azabımdan emin olursa, kullarımı topladığım Kıyamet Gününde ona korku veririm. Kulum dünyada Benden korkarsa, kullarımı topladığım gün onu azabımdan emin kılarım.”5

Korkunun insan fıtratına yerleştirilmiş bir duygudan ibaret olduğunu beyan eden Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, korkuyu yöneldiği makam itibariyle iki gurupta inceler: Bedîüzzaman’a göre korku ya halka, ya da Hâlık’a dönük olarak yaşanır. Yani insan ya Allah’ın yarattıklarından korkar, ya da Allah’tan. Üçüncü bir ihtimal yoktur.

Allah’tan korkmanın, O’nun rahmetinin şefkatine yol bulup sığınmak demek olduğunu kaydeden Üstad Saîd Nursî Hazretleri, korkunun bir kamçı olduğunu ve kişiyi Allah’ın rahmet kucağına attığını beyan eder. Bediüzzaman’a göre, Allah korkusu ile Allah’ın merhametine, mağfiretine, affına, sevgisine, şefkatine, rahmetine, re’fetine ve yumuşak huyluluğuna ulaşılır. Yavru için anne korkusu gayet lezzetlidir. Çünkü bu korku kendisini annesinin sıcak kucağına çekiyor. İşte, bütün annelerin şefkatlerini toplasanız, Allah’ın rahmetinin sadece bir pırıltısından ibaret kalır. Öyleyse sonsuz şefkat ve hadsiz merhamet Sahibi olan Allah’tan korkmakta büyük bir “lezzet” olduğu böylece ortaya çıkmış oluyor. Üstelik Allah’tan korkan, Allah’tan başkasının çirkin, neticesiz, musibetli ve belâlı korkularından da kurtulmaktadır.

Allah korkusu olmadığında, kişi, korku duygusunu gene mutlaka kullanır ve bu defa Allah’tan başka şeylerden korkmaya mecbur ve mahkûm olur. Öyle şeylerden korkar ki, o korku sonuçta hiçbir işe yaramadığı gibi, korkulan şeyin ne merhameti, ne acıması ve ne de şefkati söz konusu olmaz. Bilâkis böyle korkular insan ruhuna elem verici belâlar, ıstırap verici acılar ve yürek yakıcı hüzünler doldurur. Böylece insan, yüreğinde Allah’tan başka şeylerin korkusunu taşımanın cezasını “ivedilikle” görmüş olur.6

Bununla beraber, yaratıklara karşı duyulan korkunun aşırı boyutu, yani “korkaklık” derecesi için dalâlet olduğu söylense de; küfrü gerektirdiğini söylemek ölçüsüzlük olur ve aklî bir hüküm olmaz. Çünkü korku damarı zaten normal ölçülerde hayatı korumak için verilmiştir. Beş altı ihtimalden bir ihtimal ile korkmak ihtiyattandır, meşrûdur, vücudun kendisini savunduğu bir mekanizmadır. Yirmi, otuz, kırk ihtimalden bir ihtimal ile korkmak ise en fazla evhamdır, korkaklıktır, hayat için azaptır.7 Ama hangi derecesi olursa olsun, korku ile küfrü ve inkârı bütünleştirmenin sağlıklı bir izah biçimi olamaz.

Dipnotlar: 1- Rahmân Sûresi, 55/46 2- Bakara Sûresi, 2/40 3- Âl-i İmrân Sûresi, 3/28 4- Câmiü’s-Sağîr, 3/3348 5- A.g.e., 3/2896 6- Sözler, s. 322 7- Mektûbât, s. 404

24.01.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (23.01.2007) - Sünnete uymanın gerekliliği ve faydaları

  (22.01.2007) - Lokman Hekim

  (21.01.2007) - 1428. Hicrî yıla tebrikler

  (19.01.2007) - Soğan sarımsak yemek ve gaflet

  (18.01.2007) - Yağmur duâsı ve namazı

  (17.01.2007) - Bir şükürden sonsuz şükürler doğar!

  (16.01.2007) - Misvak ve Allah'ın konuşması üzerine

  (15.01.2007) - Peygamber Efendimiz'in (asm) evlilikleri üzerine

  (14.01.2007) - Muhtelif cevaplar

  (13.01.2007) - Kısa kısa cevaplar

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004