Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Umut YAVUZ

AB Bulgaristan’ı kalkındırıyor

SOFYA

Sofya’ya akşam vaktinde vardığımızda, şehrin büyüklüğü ve azameti hemen bizi karşılıyor. Sarı parkeli sokaklarında hükümet binaları ve eski kiliseler ile, konaklar yükselen, taştan bir şehir Sofya. Ertesi günün ilk ışıklarıyla Sofya’yı gezmeye başladık. Şehrin en işlek caddelerinden biri olan Luisa Maria caddesinde Banya Başı Camii yükseliyor. Camide vakit namazlarında hatırı sayılır bir cemaat toplanıyor. Bunun da başlıca sebebi civarda oturan çoğunlukla Arap ve Türklerden oluşan göçmenler.

Balkanlar’ın Paris’i sayılan Sofya’nın sembolü olmak için yarışan birkaç merkez var. Bunlardan biri tarihî Sveti Aleksandr Nevski Katedrali. Katedral, bağımsız Bulgar Kilisesi’nin merkezidir aynı zamanda. Katedralin yakınlarında yer alan Meçhul Asker Anıtı da önemli bir eser. Başkent Belediyesi Sofya, Bankya, Buhovo ve Novi İskır şehirleri ile 34 köyden ibaret. Sofya, ülke ekonomisinde önemli yeri bulunan sanayinin merkezini oluşturuyor. Başkentte 2001 yılı verilerine göre 1 milyon 222 bin 180 kişi yaşıyor. Sofya, bu rakam ile ülke nüfusunun yüzde 18’ini oluşturuyor. Sofya diğer Avrupa başkentlerine oranla daha fazla yeşil alanlara sahip. Şehrin büyük yeşillikleri büyük parklarda bulunurken, küçük yeşil alanları ise, semt parklarında görülebiliyor.

Bulgaristan, Romanya ile birlikte, 2007’den itibaren AB üyesi oldular. Bu durum ülkenin sınırlarından itibaren kendini hissettiriyor. Hemen her yerde AB finansmanlarıyla yapılan bir yenilenme, yahut inşa çalışması görmek mümkün. Ya yollar, köprüler, viyadükler yapılıyor, ya da tarihî eserler onarılıyor bu finansmanla. AB, bu ülkeyi de önemli oranda kalkındırıyor.

Bakanlıkların, parlamento binasının ve diğer devlet dairelerinin bulunduğu bölge şehrin kalbini teşkil ediyor. Burayı sarı parkeli caddelerinden tanımak mümkün. Şehirde kozmopolit ve özgür bir ruh hissediyorsunuz. Sofya bu haliyle, artık bir demirperde başkenti olmadığını söylüyor sanki.

PLEVNE VE RUSÇUK

Sofya’dan sonraki durağımız, tarihimizde çok önemli bir yeri olan Plevne olacak, amacımız Plevne üzerinden Rusçuk’a ulaşmak, oradan da Bulgaristan’ı terk edip Romanya’ya geçiş yapacağız. Plevne, Bulgaristan’ın kuzeyinde Romanya ile sınırı olan bir ildir. Tuna Nehri kıyısında yer alan ilin merkezi Plevne’dir. Plevne’nin il nüfusu 310.449’dur. Plevne deyince akla ilk Gazi Osman Paşa ve Plevne savunması gelir.

Gazi Osman Paşa’nın destan yazdığı Plevne Savunması, Türk tarihi açısından büyük önem taşıyor. Klasik Tabya usûllerine sığmayan bu büyük savunmada, Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa, Rusların 50 bin asker ve 184 topuna karşı 23 bin asker ve 53 topla mücadele etmiş ve adını tarihe yazdırmıştı. Gazi Osman Paşa, düşmanın üç saldırısını püskürtmüş, 3. Huruç harekâtında yaralanarak, Vit Irmağı kıyısında yarası sarılırken, esir düşmüştü. Daha sonra Rusya’ya götürülen Gazi Osman Paşa, burada da saygıyla ağırlandı. Rus subayları, yarasına rağmen ayağa kalkan Osman Paşa’yı ‘Bravo’ sesleriyle selâmlarken General Skobeleff, ‘Bu yüz, büyük bir kumandanın yüzüdür. Onu gördüğüme çok sevindim. Gazi Osman Paşa muzaffer bir kumandandır. Teslim olmuş olmasına rağmen, muzaffer sayılacaktır’ demişti. Osman Paşa’nın yarası, Grandük’ün çadırına götürülerek sarılmıştı. Gazi Osman Paşa’yı savaştaki başarısından dolayı kutlayarak kılıcını geri veren Rus Çarı II. Aleksandr ise görüşmede, ‘Benim esirim değil, misafirimsin. Kılıcını sana verdim. Senin gibi cesur, gayretli, yüksek liyâkatli bir kumandanla harp ettiğim için kendimi bahtiyar addederim’ demişti. 1878 yılında serbest bırakılarak İstanbul’a dönen Gazi Osman Paşa, dört kez Seraskerlik makamına getirildi. Bugün Plevne savunmasının yapıldığı tarihî bölge bir açık hava müzesi durumundadır. Burayı yukardan gören bir tepede animasyonlu ve sesli bir tarzda tarihî Plevne savunmasını dinlerken, mücadelenin yapıldığı bayırda tarihî savunmayı yeniden yaşamak mümkündür.

Rusçuk da, Sofya’ya 300 km uzaklıkta bulunan, yine Romanya sınırındaki bir şehirdir. Tuna Nehri kıyısında yer alan ilin merkezi Rusçuk’tur. Şehrin nüfusu 267 bin civarında. Şehrin bugünkü adı Ruse. Osmanlı döneminin renkli ve önemli şehirlerinden biri olan Rusçuk’ta bugün hâlâ Türkler yaşıyor. Şehirde en önemli Osmanlı yapısı olarak Seyyid Mustafa Paşa Camii sayılabilir.

- Devam edecek-

Umut YAVUZ

25.01.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (24.01.2007) - Osmanlı orada artık azınlık

  (11.01.2007) - Türkmenler yardım istiyor

  (10.01.2007) - Iraklıya bayram zehir oldu

  (24.12.2006) - Rüzgâr ve güneş bedava...

  (23.12.2006) - Enerji ihtiyacı sürekli artıyor

  (22.12.2006) - Elektriğin bir asırlık serüveni - 4

  (21.12.2006) - Kayıp ve kaçağı daha az bürokrasi önler

  (20.12.2006) - Sihirli formül tasarruf

  (19.12.2006) - Enerji zamları çözüm mü?

  (10.12.2006) - Felâketten saadet doğuyor

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004