“Bir zahit bir padişahın misafiri olmuştu. Sofraya oturdukları zaman isteğinden daha az yedi; namaza kalktıkları zaman her günkünden daha çok kıldı; el âlemin, kendi iyiliği hakkındaki zannı artsın diye. Kendi evine dönünce sofra kurdurdu, yemek istedi. Anlayışlı bir oğlu vardı: ‘Sultanın ziyafetinde bir şey yemedin mi, baba?’ diye sordu. Zahit: ‘Onların önünde doyacak kadar bir şey yemedim’ dedi. Çocuk cevap verdi: ‘Öyleyse namazı da kaza etsen iyi olur. Çünkü onu da sırf Allah için kılmamışsındır.’”
Gülistan’ında (s. 84) bu hikâyeye yer veren Sadi-i Şirâzî Allah için yapılmayan hareket ve ibadetlerin utandırıcılığını böyle nefis bir örnekle anlatmış. Sonra da diyor ki: “Ey hünerlerini avucunda tutup ayıplarını koltuğunda saklayan mağrur! Acz gününde bu geçmez akçeyle ne alacaksın?”
Kabir kapısında pili biten, kabirden öte işe yaramayan söz, davranış ve fiillerin öbür tarafta geçer akçe olmadığını anlamak için illâ o tarafa gitmeye gerek yok.
Hz. İbrahim’in çok ilginç duâlarından biri şuydu: “Herkesin diriltildiği günde beni mahcup etme. O gün ki ne mal fayda verir, ne de evlât. Ancak şirk ve nifaktan arınmış bir kalble Allah’ın huzuruna gelen kimse müstesnâdır.”1
Demek ahirette tek işe yarayacak şey, şirk ve nifaktan arınmış temiz bir kalp ve o çerçevede işlenmiş güzel ameller.
Riyayla yapılan amellerde gizli şirk vardır. Bunlar öbür tarafta işe yaramamakla kalmaz, sorgu ve suâl sebebi olur. Onun içindir ki İslâm ihlâsla yapılan amele çok büyük bir önem vermiş, ancak ihlâsla hareket edenlerin kurtulabileceğini belirtmiştir. Nitekim İhlâs Risâlesi’nde de yer alan hadis-i şerifte bütün insanların helâk olacağı, ancak ilim sahiplerinin kurtulacağı; onların da helâk olacağı, ancak bildiklerini uygulayanların kurtulacağı; onların da helâk olacağı; ancak yaptıklarını ihlâsla, Allah için yapanların kurtulacağına dikkat çekilmemiş midir?
Ahirette işe yaramayacak, gösteriş ve çıkar için yapılan her iş, her amel insanı perişan ve mahcup eder. Onun için Üstad der ki: “Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.”
Elimiz, ayağımız, aklımız, fikrimiz, bütün organ ve kabiliyetler, sahip olduğumuz nimet ve imkânlar Allah’ın hediye ve ikramı olduğuna göre yaptıklarımızı Onun adına yapmaktan başka bir çıkar yolumuz var mı?
Dipnotlar:
1- Şuarâ Sûresi: 87-89.
25.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|