Kanunî’ye, bir kaç metre öteden, yere diktiği iğnenin deliğine iplik saplayan becerikli bir adamdan söz etmişler. Merak eden sultan adamı getirttirip maharetini hayranlıkla izlemiş. Sonra da sormuş: “Bu san'atı öğrenmek için kaç sene çalıştın?” “Kırk sene efendim” demiş adam.
Adama yüz altın verilmesini, sonra da yüz sopa atılmasını emretmiş padişah. Şaşıran adam, “Sultanım, altın neyse de dayağın sebebini anlayamıyorum” diye şaşkınlık ve endişesini ifade etmiş. Kanunî ise şu ibretli cevabı vermiş: “Maharetin için yüz altın veriyorum. Bir ömrü boş bir iş için harcadığın için de yüz değnek attırıyorum.”
Bu örnek bize boş, faydasız, dünya ve ahirette işe yaramayacak lüzumsuz şeyleri öğrenmekle ömrü tüketmenin anlamsızlığını anlatır.
“Faydasız ilimden Allah’a sığınırım” buyurmuyor mu Peygamberimiz (asm)
Mevlânâ da çok güzel söylemiş: “İlim kalbe aksederse sahibine yâr olur / Yalnız kalıpta kalırsa sahibine bâr olur.”
Bediüzzaman da çift kanatlı kuş misâli aklın nurunun fen bilimleri, vicdanın ziyasının da din ilimleri olduğunu, ikisinin birleşmesiyle ise hakikatin elde edilebileceğini söylüyor. Maksadımız hakikate ulaşmaktan başka ne olabilir ki? Sırf fen bilimleri insanı hile ve şüphe, sırf din bilimleri ise taassupta bırakıyor.
Demek fen bilimleriyle din bilimleri birlikte okunmalı ki öğrendiklerimiz anlam ifade etsin, faydalı olsun.
Faydalı ilim; okudukça, öğrendikçe bilgisizliğimizi öğreten; gurur, kibir ve kendini beğenme duygularını yerle bir eden Allah adına öğrendiğimiz ilimlerdir. Felsefenin üstatlarından Sokrat, “Bildiğim birşey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir” derken ilmin insanı ulaştırması gereken tevazu noktasını anlatır. Kendini keşfedilmemiş kocaman bir gerçekler okyanusu içerisinde kıyıda oyalanan, arada bir ya daha yumuşak bir taş veya güzel bir deniz kabuğu bulan bir çocuk gibi gören İsaac Newton ilimdeki maksadı ne güzel yakalamış.
İlmin kazandırdığı en büyük fayda hiç şüphesiz marifetullahtır. Bizi marifetullaha götürmeyen ilmin faydası yoktur. Allah Resûlü de, (asm) “Beni Allah’a yaklaştırmayan günde hayır yoktur” buyurmamışlar mıdır? Tabiî öğrendiklerimiz de bizi Allah’a yaklaştırmalı; aczimizi, fakrımızı, zaafımızı hissettirip imanda terakkî ettirmeli.
Yine hiçbir şey olmasa bile bir otun Allah’ın varlığını haykırdığını, onun toprağı yarıp çıkışı kadar harika olamayacağını söyleyen Newton, bütün öğrendiklerimizin Allah’ın kâinata nakşettiği bilgi sayesinde olduğunu, Allah’ı tanımaksızın mümkün olamayacağını söylerken ilmin kazandırdığı marifete de dikkat çekiyor.
Demek ilim de marifetullahla anlam kazanıyor.
15.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|