Bir hadis-i şerifte, “Hiçbir kul, ben kendisine anasından, babasından, çoluğundan çocuğundan, malından mülkünden ve bütün insanlardan daha sevimli olmadıkça tam iman etmiş olamaz”1 buyurulur.
Hz. Ömer’e birgün Allah Resûlü (asm), “Beni ne kadar seviyorsun?” diye sormuş, o da, “Canım hariç sizi herşeyden çok seviyorum ya Resûlallah” dediğinde, “Olmadı ya Ömer, beni canından da çok sevmedikçe tam iman etmiş olamazsın” diye karşılık vermişti Allah Resûlü (asm). Hz. Ömer de, “Öyleyse ya Resûlallah, sizi canımdan da çok seviyorum” demişti.
Hz. Ömer de, diğer Sahabîler de gerçekten bunu fiilleriyle ispat etmiş, bu uğurda göz kırpmadan mallarını, canlarını feda etmişlerdi.
İmanın tadına ermenin yolu da burdan geçmekteydi. Kâinatın Efendisi (asm), Allah ve Resûlünü (asm) herşeyden çok seven insanın imanın tadına ereceğini2 bildirmiyor mu?
Hz. Talha işte imanın tadına ermiş böyle Peygamber aşıklarından biriydi. Uhud’da Resûlullaha kol kanat germiş, onu koruyabilmek için elinden gelen her şeyi yapmış, etrafı kuşatıldığında dört bir yandan gelen darbelere göğüs germişti. O kahraman bir an için olsun Resûlullahın (asm) yanından ayrılmadı. Elini ve göğsünü ona siper etti. Bir ara Resûlullaha (asm) gelen bir oka elini tutmuş, şehadet parmağı dışında diğer parmakları parçalanmış, çolak kalmıştı.
Çok güzel ok atan Hz. Talha’nın o gün tam üç yayı kırılmıştı. Bir ara elinde ok torbasıyla birinin geçtiğini gören Allah Resûlü (asm), ok torbasını ona bıraktırmış, o da attıkça atmıştı. Resûlullahın harbin seyrini öğrenmek için yerinden ayrıldığını görünce, “Anam babam sana fedâ olsun ya Resûlallah! Yerinizde durun. Düşman oklarından biri isabet edebilir. Arkamda durun ki göğsüm size siper olsun” demişti.
Üç defa da kılıncı elinden düşen Hz. Talha, farkında olmadan başından bir darbe yemiş, baş ve gövde damarlarından biri kesilmiş, baygın olarak yere uzanmıştı. Resûlullah (asm), Hz. Ebû Bekir’e onunla ilgilenmesini emretti. Hz. Ebû Bekir yanına varıp yüzüne su serpti. Ayıldı. İlk sözü, “Resûlullah ne yapıyor?” oldu. “İyidir, beni sana o gönderdi” cevabını alınca da, “Allah’a şükürler olsun”, demişti. “O hayatta olduktan sonra bütün musibetler bana vız gelir.”
Resûlullah da yanına gelmiş, vücudunu sıvamış ve Allah’tan onun için şifa ve kuvvet dilemişti. Duâdan sonra Hz. Talha tekrar savaşa girmiş, kahramanca savaşmıştı. O gün tam yetmiş beş yerinden yara almıştı.
Onun bu cesaret ve kahramanlıklarından dolayı Allah Resûlü (asm) ona “Hayırlı Talha” lakabını vermiş, Cennetle müjdelemiş, “Yeryüzünde gezen Cennetlik birini görmek isteyen Talha bin Ubeydullah’a baksın” buyurmuş, fedakârlığını da şöyle dile getirmişti: “Uhud günü, yeryüzünde sağımda Cebrail’den, solumda da Hz. Talha’dan daha yakın birini görmedim.”
Dün olduğu gibi bugün de ona olan sevginin Sünnet-i Seniyyesini baştâcı etmekten geçtiğini biliyoruz.
Dipnotlar:
1- Müslim, iman: 69; Buharî, iman: 14.
2- Buharî, İman: 16; Müslim, İman: 68; Neseî, İman: 2.
12.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|