Kurtarıcı meleğim
İnsan büyüdükçe vazifeleri de büyür. Yaptığı işler, öğrenmesi gereken bilgiler, omuzlarına yüklenen sorumluluklar daha da fazlalaşır. Ama bazen tembel olmak ister insanın canı. Öyle boş boş oturmak, hiçbir işe el sürmemek ne güzel diye düşünür.
İşte Merve böyle diyenlerden biriydi. Her işini oturarak nasıl yapacağını düşünür, bulursa sevincine diyecek olmazdı. Eğer bulamazsa, o işe elini bile sürmezdi. İşte bundan dolayı çoğu zaman annesini çileden çıkarırdı.
Evdeki işlerde annesine yardım etmediği gibi kendi odasını toplamaz, yatağını düzeltmez, üç gün önce giydiği kıyafetler bile ortalıkta olurdu. Bu dağınıklık onu her yönden etkilerdi.
O gün evlerine misafir gelecekti. Annesi akşamdan odasını toplamasını tembihlemişti. Ama bu ikaz her zaman olduğu gibi Merve’nin bir kulağından girip diğerinden çıkmıştı.
Sabah olduğunda ise hiçbir denileni hatırlamıyordu. Pişen böreklerin kokusu burnuna kadar geldiğinde o mis gibi kokuyu içine çekti.
“İşte ben buna bayılıyorum” diyerek mutfakta harıl harıl pasta börek yapan annesinin yanına gitti.
“Ooo annelerin en güzeli. Kolay gelsin. Ne yapıyorsun?”
“Sağol yavrum. Odanı toplamadıysan lütfen topla. Sonra unutuyorsun. Hadi kızım benim.”
“Tamam sen toplanmış say. İlk önce kahvaltımı yapayım. Sonra da şu mis gibi kokan böreklerden atıştırayım... Merak etme misafirler gelmeden toplarım.”Merve bir yandan yiyor, diğer yandan da konuşuyordu. Ah bir de konuştuğu kadar iş yapsaydı. En azından zavallı annesini bu kadar yıpratmazdı.
“Anne biliyor musun, bir makine icat edeceğim. Ve onu bütün işlerini oturduğun yerden yapacağın şekilde ayarlayacağım.”
“O kadar uğraşacağına evine bir hizmetçi al. Olsun bitsin.”
“Yok anne. O zaman ne derler daha kendi evinin işini bile yapamıyor. Aslında en iyisi senin dediğin. Ama milletin ağzı torba değil ki büzesin.”
“O zaman makineyi icat ettikten sonra obeziteyi de oturduğun yerden giderecek bir buluş daha yapman lazım. Değilse hareketsizlikten yağ bağlayıp vücudunu iflâs ettirirsin.”
“Aaa haklısın anne ya. Bak ben bunu hiç düşünemedim.”
“Sen odanı toplamadın daha. Hadi yeter bu kadar gevezelik. Ne olursun kızım. Bana yardımcı olmanı istiyorum.”
“Tamam, şu yaptığının nasıl olacağına bakayım, toplarım.”
Merve şimdi sonra derken odasını toplamamıştı. Nasıl olsa girilmez diye düşündüğü için rahattı. Ama hiçbir şey umduğu gibi olmamıştı. Gelen misafirler arasında yaşıtı olan bir kız vardı ve onunla tanışmak için odasına geçmelerini söylemişti annesi. O zaman hatırlamıştı odasını toplamadığını.
Ne yapacağını bilememişti. Hemen gidip toplamaya çalışsa yapamazdı çünkü kız, annesinin söylediğini duyduktan sonra ayağa kalkmıştı. Salonla odasının arasındaki o kısa mesafe Merve için kilometrelerce yol olmuştu sanki. ‘Kimse girmez’ dediği odasına gelen misafiri kendisi götürüyordu. Bunun utancı ona ömür boyu yeterdi.
Kapısının kulpuna elini zor götürdü. Başını yerden kaldıramıyordu. Sıkıntıdan bütün bedeni buz kesmişti. Daha şimdiden kendisini yerin bin kat dibine inmiş gibi hissediyordu. Ah keşke müsait olan başka bir oda olsaydı da orada otursalardı.
“Ah” dedi içinden “Keşke annem dediği zaman kalkıp toplasaydım. Yatağımı bile düzeltmemiştim. Masamın üstü darmadağındı. Çoraplarımın her biri bir yerdeydi. Uff ya resmen rezil olacağım”
Merve oda kapısının kulpunu yavaş yavaş indirdi. Gözlerini sımsıkı kapattı. İçinden, bundan sonra yapması gerekenleri zamanında yapacağına dair sözler verip verip duruyordu. Ağır ağır kapıyı açtı.
“İşte şimdi hepten bittim” dedi sessizce. Kafasını zoraki yerden kaldırıp odaya pişmanlıkla baktı. Baktı ve kalakaldı. Misafir kız gayet rahat bir şekilde odaya girip kanepeye oturdu. Ama Merve hâlâ kapının önündeydi ve odaya şaşkın şaşkın bakıyordu.
“Burası benim odam mı? İyi de ben odamı toplamamıştım ki.”
Biraz sevinç ve biraz da mahcuplukla kızın yanına oturdu. O zaman anlamıştı kimin topladığını. Tabii ki annesi... Zaten annesi onu hep kurtarırdı. Ne zaman bir şey olsa ve kendisini sıkıntıda hissetse imdadına yetişirdi.
Merve duygulanmıştı. Çünkü çok büyük sıkıntı yaşamıştı. Ama annesi gene kurtarıcı meleği olmuştu. Birden ayağa kalktı. Mutfağa gidecekti.
Çünkü annesine teşekkür etmek için daha fazla bekleyemeyecekti.
|
Betül Rüveyda OTMAN
01.02.2007
|
|
Reklâmlar çocukları böyle etkiliyor
ABD’de çocuk ve gençlerin sağlıksız hayatı teşvik eden reklamların bombardımanı altında olduğu ve bu durumun sağlıklarını kötü etkilediği açıklandı. Amerikan Çocuk Sağlığı Akademisi tarafından yapılan açıklamada, sadece televizyonda yayınlanan yılda 40 bin civarındaki reklamın, Amerikalı çocuk ve gençler arasında aşırı şişmanlık, dengesiz beslenme ile sigara ve alkol kullanımını arttırdığı belirtildi.
Akademinin “Çocuklar, Ergenler ve Reklam” başlıklı açıklamasında, birçok Avrupa ülkesinde çocuklara yönelik reklamlara kısıtlama ya da yasak getirildiği ifade edilirken, ABD’de ise bebeklerin ve çocukların 6 aydan itibaren reklam sektörünün bombardımanı altında kaldığı vurgulandı.
Çocuklara yönelik reklamların, televizyonun yanısıra internette, dergilerde, okul servisleri, spor salonları, tuvaletleri ile kitap kapaklarında, her yerde ve her zaman çocuk ve gençlerin karşısına çıktığına dikkat çekildi. Akademi İletişim Komitesi Başkanı Dr. Donald Shifrin, belli yaşın altındaki çocukların reklamla televizyon programını ayırt edemediklerini söyleyerek, bu bilincin kazandırılmasında anne babalara görev düştüğünü belirtti. Shifrin, çocuklara yönelik gıda reklamlarında iyiye doğru birtakım değişimler görülmeye başladığını da belirterek, çocuk ve gençlerin sağlığı üzerinde olumlu etkiler oluşturacak bu bilinci arttırmayı umduklarını dile getirdi.
Çocuk Sağlığı (Pediatrics) dergisinin Aralık sayısında yer alan açıklamada, reklamların çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini bertaraf etmeye yönelik olarak medyada daha fazla eğitici bilginin yer alması çağrısında bulunuldu.
|
01.02.2007
|
|
Kadın kariyer, erkek güzellik meraklısı
Yapılan araştırmalara göre bekâr kadınlar, evlenecekleri erkeğin öncelikle iş sahibi olup olmadığına bakarken, erkekler de daha çok kadınların güzelliyle ilgileniyor.Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, kadınların da erkeklerin de yüzde 90’ı karşı tarafın kendisine âşık olmasının önemli olduğunu düşünüyor. Erkeğin ilk kez evlenecek olması kadınların yüzde 79’u tarafından önemli görülürken, erkekler bu konuda daha muhafazakâr. Erkeklerin yüzde 86’sı ilk eş olmak istiyor. Erkeklerin güzellik merakı da kadınlarınkinden daha fazla. Erkeklerin yüzde 59’u eşlerinin güzel olmasını isterken, kadınların yüzde 44’ü yakışıklılığa bakıyor.
Başlık parası uygulaması da hâlâ devam ediyor. Türkiye genelinde başlık parası verme oranı yüzde 17’ye kadar çıkıyor. Oran kırsal kesimde yüzde 24’ken, kentlerde yüzde 13. Ülke genelinde akraba evliliği yapanların oranı yüzde 21. Akraba evliliği oranı Güneydoğu’da yüzde 40, Batı Marmara’da yüzde 5’in altında.
Evlenenlerin yüzde 86’sı düğün yapıyor, tören yapmayanların oranı yüzde 2. Erkeklerin yüzde 25’i, kadınların yüzde 32’si görücü usulü ve ailesinin kararıyla evleniyor. Evliliklerin yüzde 86’sında hem resmi hem de dini nikâh yapılırken, yalnız resmi nikâhı olanların oranı yüzde 10’un altında.
|
01.02.2007
|
|
Ekmek tasarruf kılavuzu
Birçok insan bayatlayan ekmeği çöpe atmak istemese bile nasıl değerlendireceğini bilmediği için israf ediyor. Hâlbuki ekmeği bayatlatmadan saklamak, ya da başka şekilde değerlendirerek israfın önüne geçmek mümkün.
Tüketebilecek kadar ekmek alınmalı
Her gün aynı miktarda ekmek alma alışkanlığı yanlıştır. Bazı günler, yemek türüne göre, ekmek ihtiyacı daha az olabilir. Örneğin, makarna veya börek ile birlikte daha az ekmek tüketilir. Ekmeği fırından yeni çıkmışken alıyorsanız, tazeliğin cazibesine kapılıp ihtiyaçtan fazla almamalıdır.
Ekmek uygun şartlarda saklanabilir
Uzmanlar, ekmeğin yeterince soğumasından sonra ambalajlanmasını ve derin dondurucuda saklanmasını teklif ediyorlar. Ekmek, -18 derecede görünür bir değişime uğramadan aylarca saklanabilir.
Bayat ekmek nasıl değerlendirilebilir?
* Bayat ekmeği değerlendirmenin en basit ve en bilinen yolu, köfte harcının içine katmaktır.
* Ekmek fırında veya açıkta bekletilerek kıtırlaştırıldıktan sonra öğütülüp galeta unu haline getirilir. Galeta unu, köfte yaparken, ekmek yerine harca katılabilir.
* Bayat ekmeği küp küp kesip fırında kıtırlaştırdıktan sonra çorbaların içine atarak değerlendirebiliriz.
DİPNOT
Türkiye’nin günlük ekmek israfı
İstanbul’da günde ortalama 3 milyon adet ekmek çöpe gidiyor. Bütün ülkedeki günlük ekmek israfı ise 15 milyonu buluyor.
|
Zeynep TURGUTLU
01.02.2007
|
|
Bebeğim kabızlık çekiyor. Neler yapmam gerekir?
Kabızlık konusunda;
• Mamayı doğru yapıp yapmadığınızı denetleyin.
• Öğünler arasında kaynamış ılık su verin.
• Bebeğiniz katı gıdalar yiyorsa, daha fazla meyve ve sebze püresi verin.
• Sulandırılmış meyve suyu verin. Büyük bebeklerde beyaz ekmeği ve hububat türlerini esmer ekmeğin lehine sınırlayın.
|
Fatma KARAKISA
01.02.2007
|
|
Grip aşısı yaptırmalı mıyız?
Grip hastalığı genellikle sonbahar ve kış aylarında görülen, damlacık enfeksiyonu dediğimiz solunum yolu ile bulaşan, özellikle küçük çocuklar, yaşlılar ve altta yatan hastalığı olan kişilerde zatürreye kadar ilerleyebilen ve hayati risk oluşturabilen bir hastalıktır.
Gribin kesin tedavisi yoktur. Bu sebeple, özellikle küçük çocuklarda (6 ay - 5 yaş arası), yaşlılarda (50 yaş üzeri), kalp, akciğer, böbrek hastalarında, şeker hastalarında ve bağışıklık sistemini zayıflatan herhangi bir hastalığı olan kişilerde grip ağır seyredip, tehlikeli olabildiği için bu kişilerin her yıl grip aşısı olmaları önemlidir.
Özellikle kalp hastalığı olan kişilerin grip aşısı yaptırmayı alışkanlık haline getirmeleri gerekir.
|
Dr. Emine UÇAR
01.02.2007
|
|
Ne zaman çocuk sahibi olmalıyız?
Yeni evlenen gençlerde son zamanlarda en çok görülen soru bu oldu. Ne zaman çocuk sahibi olalım? Bir müddet çocuk sahibi olmamak daha mı iyi, yoksa birbirimize alışmak için birkaç yıl bekleyelim mi?
Öncelikle şunu belirtelim ki bu kadar irade elindeymiş gibi yaklaşım Allah göstermesin tokat yemenize bile sebep olabilir. Çocuk sahibi olmayı sadece sizin istemeniz yetmez. Allah ın da sizin çocuk sahibi olmanızı istemesi gerekir. Bu yüzden cüz-i iradeye sahip olduğunuzu aklınızdan çıkarmayın. Çocuk sahibi olmak için belli bir dönem yoktur. En önemlisi çiftin birlikte karar vermesi ve hazır oluşlarıdır. Çocuk sahibi olmaya hazır olma etkili ebeveyn olmayı da kolaylaştırır. Bu sebeple “çocuğum olsun da nasıl olursa olsun” diye düşünerek çocuk sahibi olmak doğru bir davranış değildir. Bunun yanında öylesine çocuk sahibi olmaktansa, iyi yetiştirebileceğiniz bir çocuk sahibi olmak çok daha önemlidir. Bunun için yukarıda da belirttiğim gibi eşlerin ortak kararı ve çocuk sahibi olmaya bireyin kendini hazır hissetmesi gereklidir.
Bunun yanında kadın doğum uzmanlarıyla konuştuğumuzda birkaç yıldan sonra hiçbir sorun olmadığı halde çocuk sahibi olamama gibi sorunların yaşandığı da belirtiliyor. Özellikle önce kariyerlerimizi yerine oturtalım diye başlayan ertelemeler 4-5 yılı bulduğunda vücut bu duruma alışarak , istenildiğinde de çocuk sahibi olunamayabiliyor.
Bu yüzden evliliğinizde en geç 1-1,5 yıl içinde çocuk sahibi olmayı düşünmelisiniz.
İnanın çocuktan sonra bir aile olduğunuzu gerçekten hissetmeye başlayacak ve dünyanın en güzel duygusunu tatmış olacaksınız.
|
Şenay ÖZER
01.02.2007
|