Bu yazıyı, “Bir insan kendi nefsine nasıl zulmedenlerden olur?” sorusunun cevabını bulmak maksadıyla yazmak istedim. Bu sorunun Kur’ânî cevabını düşündüğümde, aslında bizlerin çok zaman kendi kendimize zulmettiğimizi, ancak bunun farkında olmadığımızı anladım. Aslında bu mesele, manevî hayatımız açısından acilen çözülmesi gereken bir problemdir.
Malûmunuz, Peygamber Efendimiz (asm) Taiflilere İslâmı anlatmak için yurtlarına gitmiş, ancak Taifliler onun dâvetine uymadığı gibi, ipsiz, sapsızlarına da o Yüce insanı taşlattırmışlardı. Bu arada Peygamber-i Zîşan (asm) yol üzerindeki bir bağ kenarında dinlenmekte iken, bağın sahipleri bağda çalışan köle Addas ile kendisine üzüm göndermişlerdi.
Köle Addas, Allah’ın Resûlünün (asm) “Bismillah” diyerek üzümü yemeğe başladığını görünce, “Vallahi bu sözü bu beldenin halkı bilmezler ve söylemezler” diyerek şaşkınlığını belirtmiş, bunun üzerine Hz. Peygamber (asm), kendisine nereli ve hangi dinden olduğunu sorunca, Addas “Ninovalıyım ve Hıristiyanım” cevabını vermişti. Peygamber Efendimiz de “Demek, sen o salih kişi Yunus İbn-i Metta’nın hemşehrisisin. O benim kardeşimdir. O bir peygamberdi. Ben de peygamberim” şeklindeki ifadeleriyle, Addas’ın kalbinin imanla aydınlanmasına yol açmıştır.
İşte bu, “Ninovalı Kardeş” Yunus’un (as) başından geçenler üzerinde düşünmekle yukarıdaki sorumuzun cevabına ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Yunus Peygamber (as), günümüzde zalimlerin satranç oyunlarına sahne olan şimdiki Irak toprakları üzerinde bulunan Ninova şehri halkına peygamber olarak gönderilmiştir. Bu Peygamber (as), kavmini imana dâvet etmiş, ancak kavmi ona iman etmemiş, o da onlara Allah’ın gazabını haber vermiş ve oradan uzaklaşmıştır. Ancak azabın belirtileri ortaya çıkınca Ninovalılar iman etmek için Yunus Peygamberi aramış, fakat bulamamışlar. Onu bulamayınca yine de onun getirdiklerine iman ettiklerini belirterek, Allah’tan azabın kendilerinden uzaklaştırılması için yalvarmışlardır. Rabb-i Rahim Ninovalıların duâsını kabul etmiş ve onları gelmekte olan azaptan kurtarmıştı. Böylece insanlık tarihinde, tevbe ettiklerinden dolayı üzerlerinden azap kaldırılan tek ümmet Hz. Yunus’un ümmeti olmuştur.
Hz. Yunus’a (as) gelince; o, Allah’tan bölgeyi terk etme emrini almadan oradan uzaklaşmak için bir gemiye binmiştir. Gemi bir türlü hareket edemediğinden, gemidekiler “Efendisinden kaçan bir köle vardır” diyerek arayışa geçmiş ve bu kişinin Yunus Peygamber (as) olduğuna kanaat getirerek onu denize atmışlardır. Derken fırtınalı ve karanlık bir gecede bir balık Yunus’u (as) yutmuştur. Bu durumda Yunus’u kurtaracak Kâinatın Rabbinden başka hiçbir kuvvet yoktur.
Balığın karnında, Rabbinin emrini almadan ülkesini terk etmesinin bir hata olduğunu anlayan Hz. Yunus (as), hulus-u kalb ile, Rabb-i Rahimin kendisini affetmesi ve kurtarması için şöyle niyazda bulunmuştur: “Senden başka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum.” (Enbiya Sûresi: 87)
Hz. Yunus’un da samîmî duâsını kabul eden Rabbimiz, denizin fırtınasını dindirmiş, Ay’ın ışığıyla etrafı aydınlatmış ve balığın Hz. Yunus’u selâmetle sahile bırakması için şartları halk etmiştir.
Kur’ân-ı Kerimde Yunus Peygamberin (a.s.) kıssası anlatılarak mü’minlere, ders alınması gereken bir hayat ve örnek alınması gereken bir duâ örneği verilmiştir. Resûl-i Kibriya Efendimiz (a.s.m), zikredilen âyette geçen duânın ehemmiyeti üzerinde durmuş ve sıkıntılara maruz kalan ümmetinin Hz. Yunus lisanıyla duâ etmelerini tavsiye buyurmuşlardır.
Bediüzzaman Hazretleri de Birinci Lem’ada Hz. Yunus’un duâsı için “...en azim bir münacattır. Ve en mühim bir vesile-i icâbe-i duâdır” demiş ve bizlerin bu zamanda, o Allah’ın Nebisinden daha fazla bu duâya muhtaç olduğumuzu ifade etmiştir.
Bu konu ile ilgili ehemmiyetli bilgi edinmeyi Lem’alar kitabının “Birinci Lem’a” bölümüne havale ederek, kısaca çıkaracağımız dersi şöyle ifade etmek istiyorum: Bizler her işlediğimiz günahla, Allah’ın bize emaneti olan ve Rabbimizi tanımak ve itaat etmek için kullanmamız gereken nefsimize, yani insanlığımıza zulmediyoruz. Yani her günah bizleri zalim durumuna düşürüyor. O zaman zalimleri dışarıda aramadan önce kendimize bakalım ve her an Rabb-i Rahimin bizleri affetmesi için Hz. Yunus Aleyhisselâm’ın duâsıyla Ona yalvaralım...
06.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|