Dünyanın her yerinde geçerliydi kredi kartları. Dünyanın her yerinde çekerdi cep telefonları. Dünyanın her yerine gidecek puanlar birikirdi kredi kartlarımızda. Dünyanın her yeriyle konuşabiliyorduk bilgisayarımızda.
Dünyanın her yeri bize düşmandı. Bizim bizden başka dostumuz yoktu. Aleyhimize çalışan, topraklarımıza göz koymuş güçler vardı bir yerlerde.
Ama çoğumuz, dünyanın başka bir yerini görmedi. Başka bir yerine gitmedi. Kredi kartını dünyanın başka bir yerinde kullanmadı. Cep telefonuyla dünyanın başka bir yerinde konuşmadı. Gitse de, görse de, konuşsa da, hep döneceği, hep dertleneceği, ilgileneceği topraklar vardı geride. Üzülse de onların dertleriyle, birkaç dakika sonra unutacaktı. Sevinse, birazdan geçecekti sevinci. Şöyle yürekten basmayacaktı bağrına, şöyle gürül gürül ağlamayacaktı onlar için. Çünkü onlar oralı, o ise buralıydı.
Çünkü biz buradaydık. O göz koyulan, o aleyhine planlar yapılan topraklarda. Hep burada.
Ayda arsalar alınırken, uzaya turistler giderken, Mars’ta hayat var mı yok mu tartışılırken, tüm dünya uydularla izlenirken… Biz hep buradaydık.
Kutuplarda 6’şar ay gece ve gündüz yaşanırken de, güney yarımküre bizimkinin tam tersi bir mevsimdeyken de, bir yerleri tsunamiler yıkarken de… Biz buradaydık, fiziksel ve ruhen…
Biz buradayken, onlar da oradaydı. Onların cep telefonlarının çektiği ama asla ihtiyaçları olmayacak bir ülke koduyduk. Onların kredi kartlarının geçtiği ama hiçbir zaman kullanmayacakları bir post cihazı memleketiydik. Bilgisayarlarıyla bile görüşmek istemeyecekleri bir IP numarasıydık.
Biz burada emekli maaşlarını, vergi iadelerini, seçimleri, üniversiteye giriş sınavlarını konuşurken, onlar da kendi problemlerini konuşuyorlardı.
Biz burada iktidara, muhalefete, basına yüklenirken, onlar da kendi ülkelerinde aynı şeyi yapıyorlardı.
Onlar için biz, bizim için onlar haritada tuhaf gözlerle bakılan bir noktaydık.
Şimdi, binlerce yıl sonra şimdi aynı şeyleri konuşur olduk.
Aynı küresel şirketlerin kartlarını kullansak da, aynı devasa internet ağında olsak da, hiçbir zaman olmadığı kadar aynı dertlerden muzdarip olduk.
Zira artık fena halde ısınıyorduk. Fena halde eriyordu buzullar. Fena halde yükselmekteydi sular. Fena halde kurak kalacaktı topraklar. Ve fena halde soruyorduk artık, nereye gidiyoruz diye.
Küresel alış veriş yaptık. Küresel harcadık. Küresel iflâs ettik ve küresel ısınıyoruz şimdi.
Kutuplardaki penguenle, çöllerdeki deveyle, okyanustaki köpek balığıyla aynı gemide olduğumuzu fark ettik artık.
Hiçbir internet ağının bağlayamayacağı bir şekilde, yaratılmış olmanın kardeşliğiyle bağlanıyoruz şimdi birbirimize.
05.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|