İnsanın elbisesi eskir, imkânları ölçüsünde yenisini alır. Evinde veya işyerinde kullandığı bir eşyası veya araç gereci eskir, artık istifade edilmeyecek hale gelir, onların yerine de ihtiyacını karşılayacak şekilde yenilerini almaya çalışır. Çünkü istifade edilen her aracın bir miâdı vardır. Artık size fayda sağlamayan bir aracı elinizde tutmak, ondan vazgeçmemek için inat etmek, bir gün sizi hüsrana uğratacaktır. Herkes her alanda ileri gidip kalkınıp yükselirken, siz yerinizde saymaya bile fırsat bulamazsınız. Her gün geriye gider, geriden gelenlerin ayakları altında ezilmeye mahkûm olursunuz.
Bazı fikirlerin de bir geçerlilik süresi vardır. Bir gün gelir, onların da miadı dolar. Artık o fikirleri değiştirip, yerine daha güzel ve faydalı olanını ikame etmek gerekecektir. Özellikle kısa vadeli düşüncelerden doğan, belli bir zaman dilimine ve belli bir hayat tarzına hitap eden fikirler, zamana ve şartlara göre yenilenmezse, fertleri ve toplumları hayattan koparır. Çağdaş ve medenî dünyadan uzaklaştırır. İlimde, teknikte, siyasette, ticarette, sporda ve sanatta, akıl kapılarını yeni fikirlere kapatanlar, kendilerini eskinin eski kalıplarına hapsetmiş olurlar.
Eskimiş düşüncelerde inat ve eski fikirlerde ısrar etmek tam anlamıyla bir gericiliktir. Siz zamanın imkân ve ihtiyaçlarından sırt çevirip, ileri gitmeye çalışmıyorsanız, bal gibi gericisiniz demektir. Hatta bu inat ve ısrarınız, size “ yobaz” bile dedirtebilir. Eskiyen ve işe yaramayan fikirler hayatınıza hâkim oldukça, hayatınız kararmaya devam edecektir. Miadı dolmuş, işlevini kaybetmiş, hükmünü yitirmiş fikirler kafanızda kaldıkça, daha fazla tahribat yapacaktır. Zaman geçtikçe ondan kurtulmak da daha zor olacaktır. Cenap Şahabettin, “Eskimiş fikirler paslanmış çivilere benzer, söküp atmak çok güçtür” diyor.
Şunu da unutmamak gerekir ki, eski olan her fikir eskimiş değildir. Bazı fikirlerin son kullanım tarihi kıyamete kadar devam edecektir. “Dünya yaşlandıkça Kur’ân gençleşiyor” fikri, böyle eskimeyen fikirlerdendir.
Dünyada sürekli bir değişim ve gelişim süreci yaşanıyor. Rejimler değişiyor, sınırlar değişiyor, savaşın ve barışın araçları değişiyor. Bütün bunlar hızla değişirken, insanın belli bir düşünce kalıbı içinde değişmeden kalması söz konusu değildir. Zaten kalıplarını kıramayan, kozasını delemeyen fertler ve toplumlar, yok olup gidiyorlar.
Bugün bizi geri bırakan, muâsır medeniyet seviyesinden uzaklaştıran sebeplerin başında, eski fikirlere saplanıp kalmak gelmektedir. Meselâ, devletçiliğin katı kalıplarını muhafaza etmek, siyasette ve ekonomide liberal görüşlere karşı çıkmak, bireysel özgürlükleri mümkün olduğunca kısmak gibi çağın gerçekleri ile ters düşen düşüncelerde ısrar etmek, geri kalmışlığımızın en önemli sebeplerindendir.
Yasakçı zihniyet de eskimiş bir düşünce yapısıdır. Özellikle düşünce, inanç ve kanaat özgürlüğünü kısmak, insanların kılık kıyafetlerine müdahale etmek, “Din terakkiye mânidir” şeklindeki eski fikirlere saplanıp kalmak, çağdaşlaşmanın önündeki en büyük engellerdir.
Miadı dolmuş fikir ve düşünceler konusunda da en güzel sözü Bediüzzaman söylemiştir:
“Eski hal muhal, ya yeni hâl, ya izmihilâl”
31.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|