İman esasları hususunda bilmemiz gereken temel mesele münâzâra ve tartışma konusu yapılmadan ispat ve izah edilmesi gerektiğidir. Zira, tartışma veya münâzarâda duygular önplandadır, hisler galiptir. Tartışma, meseleyi münakaşa zeminine kaydırır. O durumda da inat gibi olumsuz duygular mı, yoksa mağlûp olmama psikolojisi mi devreye gireceği belli değildir.
İman esaslarının muhatabı da akıl-baliğ olanlardır. Dolayısıyla iman esasları, aklî, mantıkî ve vicdanîdir. Şüphesiz önce tevhidden; yani kâinatın Yaratıcısı ve Sahibi’nin varlığı ve birliğinden başlamak gerekir. Konuşmaya başlamadan önce de üslûp ve metot ortaya konmalıdır. Ortamın da tartışmaya etkisi olacağı açıktır.
Materyalist, seküler hayat görüşüne sahip bir gençle inanç/iman, yani yaratılış konularını konuşmaya karar verdik. Ona şu teklifte bulunmuştum:
“Hepimiz gerçeğin, huzur ve mutluluğun, dolayısıyla lezzet ve zevkin peşinde değil miyiz?”
“Evet.”
“Sen, bunların senin hayat felsefende olduğunu iddia ediyorsun. Ben de, yalnız iman ile onlara ulaşmanın mümkün olabileceğini söylüyorum. Öyle ise görüşlerimizi biribirimize kabul ettirmeye değil; her şeyi sorgulayarak gerçeği bulmaya çalışalım. Duygusal değil, akıl/mantık ve vicdanımızın sesini dinleyelim.”
“Kabul…”
“Aradığımızı ancak Kâinatın Sahibine inanmakla elde edebiliriz. Seni Ona inamaktan alıkoyan nedir?”
“Tüm özgürlüklerim yok olur. İnanıyorsan, ibadet edeceksin, kurallar içinde yaşayacaksın. İstediğin gibi yaşayamazsan, mutlu olamazsın.”
“İki nokta arasında çekilen hattın, en kısa ve doğru çizgi olduğunu biliriz. Allah’a imanın en doğru, en kolay, dolayısıyla en huzurlu ve mutlu; inkâr yolunun ise gayet uzun, zor ve tehlikeli olduğu ispat edilirse ne dersin?”
“Dinliyorum!..”
“Uçağa bindin mi? Fark etmez, otobüs, tren veya gemi de olabilir… Sık sık yaptığımız bir seyahati şimdi hayalen tekrarlayalım: Gözlerini kapat ve uçağa, gemiye, trene bin ve düşün: Uçak pilotsuz, gemi kaptansız olmaz! Uçağın pilotsuz, geminin kaptansız olması mı daha akıllı/mantıklı; olmaması mı? Olması mı daha huzur ve mutluluk verici, yoksa olmaması mı? Farzımuhal, öyle düşünsen; çekeceğin korku, endişe ve heyecanı hesaplayabilir misin?
“Her vasıtanın kendine has kuralları var; rastgele işler yapamazsın. Uçak iner ve yükselirken kemerleri bağlaman gerekir. İstediğin şekilde kalkıp hareket edemezsin, koşamazsın, oyun oynayamazsın veya dans edemezsin!”
“Olabilir!.. Pilot ve kaptanın olduğunu kabul edelim, ama, bunlar bir değil, birkaç tane olamaz mı?”
“Bu, konunun başka bir boyutu. Mutlaka bir sürücü ve yönetici kabul ettiysek, cevabı kolay. Aynı anda iki şoförün direksiyonda olduğunu düşünün! Eğer iki veya daha fazla ilâh olsaydı, kâinatın düzeni kısa bir zaman diliminde bozulmaz mıydı? ‘Eğer göklerde ve yerde Allah’tan başka ilahlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir.’1 Atomdan yıldızlara, galaksilere, kâinatın bir ucundan diğerine aynı kanun, aynı düzen, aynı sistem var olduğuna göre, Yaratıcı ve Yönetici tektir…”
Dipnot: 1- Enbiyâ Sûresi: 22.
31.01.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|