“Ne mutlu o kimseye ki kendi kusurlarıyla uğraşmaktan başkalarının kusurlarını görmeye fırsat bile bulamaz.”
Güzel ahlâkı tamamlamak için gönderilen Kâinatın Efendisi (asm) böyle buyuruyor.
Tekâmülün, yükselişin yolu kendi kusurlarımızı düzeltmekle meşgul olmaktan geçmez mi? Böyle bir insan nefsini öylesine ıslâha muhtaç görür ki onun kusurlarıyla uğraşmaktan başkalarının kusurlarını sayıp dökme, onlarla ilgilenme ve uğraşmaya vakit bulamaz; onlara aklında, zihninde dahi yer vermez.
Nefsine mağlup olan insan ise kendi kusurlarını görmez, görmek istemez, ufacık bir eleştiri görse nefsini avukat gibi savunur. Başkalarının kusurlarını aramak, bulmak, sayıp dökmek için ise can atar.
Ah iş bununla bitse! Dedikodu, gıybet de peşinden geliverir.
İmtihana bakın! Bizi ilgilendirmeyen kimsenin kusuru bizi farkında olmadan günahların en büyüklerinden biri olan gıybete itmekte.
Oysa İslâm bizi eğitirken başkalarının kusurlarıyla değil uğraşmak, onları görmemenin büyük bir fazilet olduğunu öğretiyor. Ama biz bu kusurları gündemimize almakla büyük günahlara giriyoruz. Her şeyden önce vakti bol, boş insanların işi bu. İnsan kendine bir meşguliyet bulsa, güzel işlerle, hizmetlerle uğraşsa onlarla ilgilenmeye fırsat bile bulamaz.
Sadi’nin şu hatırası bu hususta ne kadar ilginç değil mi?
Diyor ki: “Hatırımdadır: Çocukluk çağımda çok sofuydum. Daima geceden kalkardım. Zühde ve perhize çok düşkündüm. Bir gece babamın yanında oturuyordum. Bütün gece gözümü yummamış, Kur’ân-ı Kerim’i elimden bırakmamıştım. Birtakım kimseler etrafımızda uyuyorlardı. Babama: ‘Şunların bir tanesi başını kaldırıp da iki rekât namaz kılmıyor; öyle uyuyorlar ki ölmüş sanırsın’ dedim. Babam: ‘A babasının canı, dedi, elâlemin dedikodusunu edeceğine keşke sen de uyusaydın!’”
Sadi-i Şirazî bu hatırasını aktardıktan sonra diyor ki: “İddialı kimse kendinden başkasını göremez. Çünkü önünde kuruntu perdesi vardır. Eğer ona gerçeği gören bir göz verilseydi, kendisinden daha âciz bir kimse göremezdi.” (Gülistan, s. 85-86).
Evet, gerçeği gören göz sahibi öylesine kendini ıslâha yönelir ki, düzeltilmesi gereken kusurları sebebiyle kendini en aciz kimse olarak görür. Kimbilir başkalarının bilmediği, kendi kendimizi ayıpladığımız ve ıslâhı için didindiğimiz nice kusurlarımız vardır.
Kişinin kusurlarıyla uğraşıp kendini ıslâha çalışması nefse indirilmiş en büyük darbedir ve nefse karşı kazanılmış büyük bir zaferdir.
31.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|