Bir kızın babasına cümleleri
Ev içinde, ev ahalisiyle geçen zaman dilimleri çok önemlidir. İşinde başarılı, dış ilişkilerinde girişimci, insanlarla olan insanî münasebetlerinde üst düzey performans içerisinde bulunan bir beyefendi ile dertleşiyoruz. Konu evimizde geçen zaman dilimimizin nasıllığı üzerine. Nitelikli birliktelikler yapıp yapmadığımızı sorguluyoruz. Her birimizin de konu etrafında bolca örnekleri bulunmakta. Beyefendinin, ergen dönem içerisinde olan kızının, kendisine söylediği cümleler, bu konuyu ciddî ciddî düşünmeye itmiş.
İnşaat sektöründe kendi işiyle meşgul olan arkadaş, konu konuşulurken oldukça ciddîleşti ve duygulandı. Kızının kendisine sarf ettiği cümleleri telâffuz etmekte oldukça zorlandı. Sonunda, yutkuna yutkuna, kızım bana, “Baba, gerçekte kime babalık yapmaktasın bilmiyorum. Babalık, sadece akşamları, geç saatlerde eve gelip, sabah kahvaltı bile yapmadan evden çıkıp gitmek değildir. Ben bu yaşıma geldim, daha sizinle bir konuyu etraflıca oturup konuşmuş değilim. Duygularımı, düşüncelerimi sizinle paylaşmış değilim. Ama bunu çok istiyorum. Babamla oturup meselelerimi konuşmak çok arzu ettiğim bir şeydir. Seni çok seviyorum baba.” dediğini anlatırken, gözyaşlarını tutamadı.
Ev bir mektep ise, programı önemli
Ev içinde geçen zamanlarda neler yapıyoruz? Her bir ev, her bir bireye yüklenmiş sorumluluk alanı olarak düşünülmeli. Mademki evler sorumluluk alanlarımız, o zaman orada geçen zaman dilimlerimizden ciddî anlamda sorumluyuz. Oraya bir mektep nazarıyla baktığımızda, oradaki her bir davranışın, her bir diyaloğun alıcıları bulunmaktadır.
Neşeli ama disiplinli, eğlenceli ama ölçülü, başarılı ama amaçlı, arkadaşça ama anne baba şefkatiyle, tam bir eğitim ortamı oluşturmak hiç de zor değil. Meşrû daire, pek çok keyifleri yaşayacak kadar geniş ve yeterli.
Eşimiz ve çocuklarımızla geçecek her bir akşam oturumunu, bir fırsat oturumu olarak görsek, çok kazançlı çalışmalar yapılabilir. Çocuklarımız, hayat antrenmanlarını bizimle yapmaktadırlar. Her bir konuşma ve davranış, hayata bir hazırlık mahiyetindedir.
Onlar bizlere, geçici zaman dilimlerinde verilmiş emanetlerden başkası değiller. Emanete ihanet etmemek, hak ve hukukları gözetmekten geçmektedir.
Yüz sinemadan daha eğlenceli oturum
Çocuklarımızda evde yaptığımız küçücük sohbetler öyle eğlenceli ki. Onların dünyaları öyle renkli ki. Cennetten kareler ihtiva ediyor her birisinin malzemeleri. Onlar bizim küçük ev arkadaşlarımız. Arkadaşlığın da kendi içinde bir dili ve bir hukuku bulunmaktadır.
Nurlardaki ölçü, bizi, önemli bir düsturu hayatımıza katmaya dâvet ediyor. “…daire-i meşruadaki keyfe iktifa ediniz ve kanaat getiriniz. Sizin hanenizdeki masum evlâtlarınızla masumane sohbet, yüzer sinemadan daha ziyade zevklidir. Hem kat’iyyen biliniz ki; bu hayat-ı dünyeviyede hakikî lezzet, iman dairesindedir ve imandadır. Ve a’mal-i sâlihanın her birisinde bir manevî lezzet var.”
Cennet de amellerimizde, cehennem de. Her bir akşam oturumunda ya Cenneti yapabiliriz ya da cehennemi.
Dinlediklerimiz hayatımıza çok
önemli katkılar yapıyor
Evde, “Doksan dokuz esma doksan dokuz duâ” sesleniyor yüreklerimize. Herkes bir işle meşgul. Ardından Sami Yusuf’un cd’sini dinliyoruz. Gerçekten emek sarf edilmiş yapıtlar insanı etkiliyor. Bu sırada baktım, 9 yaşındaki kızım ağlıyor. O ağlar da biz durur muyuz?
Her bir gönlün anladığı ve algıladığı bir dil mutlaka var. Özellikle çocukları musiki dilinden mahrum etmemek gerekiyor. Önceleri, çocuk dinlediği şarkıların sözlerini telâffuz ederken, şimdi Sami Yusuf’un, ‘ya Mustafa, ya Mustafa”yı telâffuz etmeye başladı.
Beş yaşındaki kızım, “Kim bu Mustafa?” diye soruyor. Ve annesi Mustafa’yı (asm) anlatıyor ona. Başka bir zamanda da “Aziz Üstadım benim” isimli parçayı dinlerken, ‘aziz üstat’ ne demek, diye soruyor. Her şey bir ‘ilgi’ uyandırıyor insanda ve her şey sohbete vesile.
İnsana bir şeylerin sürekli seslenmesi gerekiyor. Dışarıdan bir ses olmasa da, iç sesi kesilmiyor insanın. Birçok amaçlı dinletiler, gerçekten çok güzel neticelere hizmet ediyor.
‘Yok’ demekten ziyade, insanda varolan duyguların yönünü değiştirerek, anlamlı yüklemeler yapmak fıtrata da uygun.
Eşim, mutfakta işlerini yaparken, radyomuzu da dinliyor. Çalışılmış konular, seçkin tartışmalar ve seçilmiş müziklerle muhatap oluyor.
Evdeki radyoda, televizyonda, gazetede kimin konuşuyor olduğu önemli. Dinlediğimiz müzik parçalarının bize ne diyor olduğu önemli.
İnsan kalbi, dinledikleriyle de meşgul oluyor. Kulaklardan girenlerin önemsiz olduğu düşünülemez.
Diyeceğim o ki, küçük ev arkadaşlarımızı ihmal etmeyelim. Onlarla dünyada da birlikteyiz ahirette de.
Ne katıyorsak ortama, yine geri dönüşümü bize olacaktır.
03.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|