Ortadoğu’da barışın önündeki engelin İsrail olduğu hükmünü kim mi vermiş? Amerika Birleşik Devletleri eski başkanı Jimmy Carter.
Konuyla ilgili yazısında Akif Emre şöyle diyor: “Dünyanın hiçbir yerinde İsrail’i eleştirmek Amerika’da olduğundan daha fazla insanın başına dert açmaz sanırım. Bu eleştiriyi yapan bir dönem (1976-1980) Amerika Birleşik Devletleri başkanı olsa bile. Bir zamanlar Mısır ile İsrail’i barış masasına oturtarak Nobel Barış Ödülü alan Jimmy Carter’in yazdığı bir kitap yüzünden başı dertte. Çünkü kitapta Ortadoğuda barışın önündeki en büyük engelin işgal ve ayrımcı politikalar uygulayan İsrail olduğu savunuluyor...“ (Yeni Şafak, 30 Ocak 2007)
Carter aleyhinde devam eden kampanya şöyle özetlenmiş: “Carter’in kaleme aldığı ’Filistin: Ayrımcılık (apartheid) değil, Barış’ isimli kitabı sebebiyle aleyhinde kampanya sürdürülüyor bir müddettir. Kitabın tezleri, Amerikan medyasındaki tartışmalar bir yana Carter’a karşı kampanya yürüten ve İsrail için yardım toplayan kuruluşlardan (The Israel Project) birinin tepki sebeplerine bir göz atmak bile ’İsrail’in dokunulmazlığı’nın boyutları hakkında fikir verebilir. Carter, şu görüşleri savunmakla suçlanıyor:
“1- İsrail bölgede barışı engelleyen taraftır, 2- BM’nin 242 sayılı kararı tüm Filistinlilerin 1967 öncesi sınırlara dönmesini istemektedir, 3- Batı Şeria Filistine aittir, 4- İsrail Ayrımcı (apartheid) bir devlettir, 5- FKÖ hiçbir zaman İsrail’in ortadan kaldırılmasını savunmamıştır, 6- İsrail görüşleri Amerikan medyasına egemen haldedir, 8- Kutsal topraklardan Hıristiyanların sürülmesinin sorumlusu İsrail’dir.
“Uluslar arası hukukun ve anlaşmaların gereklerini dile getirmenin bile, hele bu bir zamanlar ABD başkanlığı yapmış birisi olursa, anti-semitizm olarak suçlanmaya yettiği bir ülke burası... Aleyhinde başlatılan kampanya o kadar şiddetli oldu ki kurucusu olduğu bir insan hakları kuruluşu olan Carter Center’in önde gelen danışmanlarından 14’ü Carter’i protesto ederek kurumdan istifa ettiler. ’Satılık eski Başkan’ başlığı altında ağır yazılar kaleme alan, onu Suudi Arabistan ve Emirliklerin dümen suyuna girmekle suçlayan. Harvard öğretim üyelerinden Alan Dershowitz kampanyaya katılan ünlü isimlerden sadece biri... Türkiye’de de medya yatırımı yapan ve önemli ortaklıklara giren R. Murdoch’un sahibi olduğu gazeteler de bu kampanyaya katılmakta gecikmediğini hatırlatmakta yarar var.“ (agg)
Anlaşılan, doğru söyleyen Carter’i 10. köye sürmek istiyorlar. Peki, gerçekler ’susturma kampanyaları’ ile örtülebilir mi?
*
’Tetikçi’ var, ’fail’ yok!
Kim olursa olsun, faillerin ’meçhul’ kalan cinayetler işlenmeye devam ettikçe, adaletin sağlanması mümkün değildir. Türkiye’de işlenen ve ’faili meçhul’ ilân edilen cinayetlerinin bazılarının ’faili/tetikçisi’ meçhul olmasa da, gerçekte cinayeti işlettirenler/ azmettiriciler meçhul kalır, bilinmez.
Hrant Dink’in katledilmesi üzerine; 1948 yılında öldürülen gazeteci Sabahattin Ali’nin kızı, Milliyet’te (30 Ocak 2007) yazdığı bir yazıda, “Bu günlere nasıl gelindi?“ sorusuna şu cevabı vermiş:
“*Sabahattin Ali’yi öldürenlerin ve ölüm emrini verenlerin kim olduğu hiç ortaya çıkmadı. *1938’de öldürüldüğnde CHP iktidardaydı, cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ydü. *Annesi ve eşinden cesedi teşhis etmeleri istenmedi. *Cenaze töreni yapılmadı. Nereye gömüldüğü bilinmiyor. Mezarı yok. *Şahsî eşyaları hiçbir zaman ailesine teslim edilmedi. *Eşi Aliye Ali’nin avukatları ve dostları İsmail Hakkı Balamir ile Niyazi Ağırnaslı’ya emniyet tarafından ’bu işi kurcalamamaları’ uyarısı yapıldı. *Kitapları 1965’e kadar hiçbir yayınevi tarafından yayımlanmadı.“
Tekrarlayalım: Kim olursa olsun, ’adalet’in tecellisi engellendiği sürece düzlüğe çıkamayız...
03.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|