Milyarı aşan nüfusuyla önemli bir güç olan İslâm ülkelerinin, tam anlamıyla ‘birlik’ olamaması, yaşanan sıkıntıların kaynağını oluşturuyor. Gerçi İslâm ülkeleri, İslâm Konferansı Örgütü (İKÖ) gibi teşkilâtlarla bir araya geliyor, ancak bu birlikten istenen verimin alınabildiği de söylenemez.
İdeal olan, 55 İslâm ülkesinin pek çok konuda bir araya gelmesi ve ortak dertlere ortak çözümler sunmasıdır. Cehalet, zaruret ve ihtilâfla (cahillik, fakirlik, görüş ayrılığı) savaş halinde olan İslâm ülkelerinin bu savaşı kazanması da ancak gerçek anlamda bir ‘birlik’le mümkün olabilir ve olacak.
21 yıl başbakanlık yaptığı Malezya’yı Asya’nın en güçlü ülkelerinden biri haline getiren Dr. Mahathir Muhammed, İslâm ülkelerini tehdit eden hastalıklarla ilgili dikkat çekici değerlendirmelerde bulunmuş. Ülkesini ayağa kaldıran bir yönetici/siyasetçi olarak; tesbitleri Türkiye’yi ‘idare edenler’e de örnek olmalı. 1981’de Başbakan olan Dr. Muhammed, 1988-1997 yılları arasında ülkesinin yüzde 10 gibi bir büyüme göstermesini de sağlamış.
Dr. Muhammed, beyanatları yüzünden zaman zaman Yahudiler ve Amerika ile karşı karşıya geldi. IMF ile de ‘kavga’ eden Malezya eski Başbakanı, kalkınmanın “IMF’siz de olabileceğini” bütün dünyaya göstermesiyle de ilgi topladı. Aksiyon dergisinden (sayı: 633, 22 Ocak 2007) Cemal A. Kalyoncu ve Serkan Demir’in sorularını cevaplandıran Dr. Mahathir Muhammet’in tesbitlerini şöylece özetlemek mümkün:
*”(İslâm medeniyeti eski ihtişamlı günlerine kavuşabilir mi?) Çok büyük gayret ister bu. Yapmamız gereken, ilk adımı atmak muhakkak. Bize düşen ve burada yapmaya çalıştığımız da bu. Eğer başlamazsanız zaten o dönemlerin ihtişamına dönmeniz imkânsız. Şüphesiz başarılı olma imkânımız da...
*”(İslâm birliği mümkün mü sizce?) Bir şekilde bu işe başladık. Belki başarı elde edememiş olabiliriz; fakat ümitsizliğe düşmemeli tekrar denemeliyiz. Belki başka bir oluşum olabilir.
*(1997 yılında George Soros Asya’da bir krize sebebiyet verdi. Siz bu krizden etkilenmediniz. Bunu nasıl başardınız?) Uluslararası finans araçlarının fakir ülkelere zarar vermeyecek şekilde kullanılmasından yanayız. Uluslararası finansal sistemler birçok suiistimale izin veriyor. Bu sistemi suiistimal edenler, kendilerini zengin ederken başkalarını fakirleştiriyor. Sermaye çok güçlü bir silahtır. Sermaye, bir ülkeye girip orayı zengin edebilir veya orayı tamamen ya da kısmen fakirleştirebilir. Bizim paramızı satıyorlardı ve her alınıp satılan mal gibi paramızın değeri düşmeye başladı. Bizim paramızı satmaya başladıklarında fakirleşmeye doğru gidiyorduk. Paramıza ulaşmalarını, ele geçirmelerini engellemek zorundaydık. Paramızı ülke dışına çıkarmayı engelledik ve onu satamadılar. Böylece para birimimiz istikrar kazandı. Bunun adı sermaye kontrolüdür.
*“(Türkiye’nin başı da sıcak parayla dertte. Türkiye’ye ne önerirsiniz?) Bankalarınızı kontrol etmeli, onların bu sıcak para ile çalışmamalarını sağlamalısınız. Malezya’da yabancı bankalar olsa da, onlar da Merkez Bankası’nın kontrolü altında idi. Yani onları da biz yönetiyoruz.
*“(Irak’ın durumu ortada bugün. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?) Evet. Orası şu an bir çıkmazda. Amerikalılar Irak’ı terk etse de problem, terk etmese de. Irak’a girmeden önce ABD Başkanı George W. Bush, İngiltere Başbakanı Tony Blair, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’e mektup yazdım. Irak’a girmemelerini önerdim. Terörün daha fazla artacağını bildirdim. Günümüzde sorunlar sadece askerî güçlerce giderilemez. Medenilere galebe ikna ve kalplerini kazanmakla olur. Amerikanın hatası da burada.
*”(Malezya’nın kalkınmasında neyi model aldınız?) Diğer başarılı ülkeleri çok iyi inceledik. Nasıl başarmışlar ona baktık. Meselâ savaş sonrası Japonya’nın kalkınmasını, Güney Kore’yi inceledik. Onların her politikasını değilse de bize uyanlarını aldık ve uyguladık.
*”(İslam dünyasının kaynakları nasıl verimli kullanılır?) Müslümanlar son dönemlerde hiç olmadıkları kadar zenginler. Çünkü Müslüman ülkelerde petrol var ve petrolün değeri malum. Fakat servetin varsa onu yönetmesini de bilmelisin. Fakir Müslüman ülkelerde yatırım yapmak yerine, zengin Müslüman ülkeler Amerika’da bono şeklinde tutuyorlar birikimlerini. Dolar değer kaybedince onlar da fakirleşmiş oluyorlar. Hatta Amerika’da tutulan para, Amerika tarafından kullanılmakta, daha fazla Müslüman’ın ölmesine sebep olan silâh üretiminde kullanılmakta meselâ.”
21 yıl başbakanlık yaptıktan sonra kendi isteğiyle (evet, kendi isteğiyle!) bu görevi bırakan Malezya eski Başkanı Dr. Muhammed’in Türkiye’ye mesajı da şöyle: “Hem hükümetler hem de insanlar arasında ilişkilerin zamanla artırılması gerektiğine inanıyorum. Şuna inanıyorum, birbirimizle tanışmadıkça aramızda muhabbet oluşmaz.”
Melezya eski Başbakanının, “Medenilere galebe ikna ve kalplerini kazanmakla olur” tesbiti, size de ‘tanıdık’ gelmedi mi?
29.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|