SAÇMALAMAYIN!
Yukarıdaki başlığı görür görmez birilerinin hemen içinden ‘Bu da ne demek?’ dediklerini duyar gibiyim. Yani ‘saçmalamanın da hakkı mı olurmuş’ demeleri, beklenen bir sorudur. Çünkü biz ailede, eğitimde ve iş ortamlarında; çocuk kendini bulmaya başladığından taa ölene kadar, bir emri çok rahat sarf etmekteyiz: “SAÇMALAMA!”
Doğrusu istatistiği çıkarılsa bizim toplumda en fazla telâffuz edilen kavramlardan birisi, bu sözcüktür. Onun için en çok korktuğumuz şeylerden birisi de “saçmalamak”tır. Bu korku öyle hakimdir ki dünyamızda, koca adam olduğumuzda dahi, onun izlerini üzerimizde hissederiz.
Saçmalamamak için, konuşmayız. Saçmalamamak için, tahtaya çıkmayız. Saçmalamamak için, arkadaşlarımız karşısında yorum yapmayız. Saçmalamamak için, denemeyiz. Saçmalamamak için, cesaret etmeyiz. Hasılı saçmalamamak için, hiçbir şey yapmayız. Yazmayız, konuşmayız, yorum yapmayız. Hepsi saçmalamamak için.
Hep içimize konuşuruz. İçimize okuruz. İçimize yazarız.
İçimizle paylaşırız, içimizle dertleşiriz, sevincimizi de kederimizi de içimizle, içimizde yaşarız.
Çünkü saçmalayınca, bizimle alay ederler, bize gülerler, bizi kınarlar. Onun için en iyisi, hiçbir şeye karışmamak, hiçbir şeyle görüşmemek, hiçbir görüş taşımamak ve paylaşmamaktır.
“Biz saçmalamayı da bilmiyoruz ki…”
Yakında meslek icra edecek gençlere, “Arkadaşlar! Lütfen benim dersimde saçmalayın.” diyorum. “Hocam vizelerde de saçmalayabilir miyiz?” diyorlar. Ben de “lütfen!” diyorum. Tabiî kahkahayı basıyorlar. Rahatlıyorlar. Ama akıllarına sığıştıramıyorlar.” Yani hocam, şimdi size saçmalayabilir miyim? mi diyeceğiz?” “Kesinlikle, evet!” diyorum. Bir kahkaha daha atıyorlar. Bu, ezberi bozan bir hoca tavsiyesi olunca, gençler gülmekte haksız da değiller.
İçlerinden birisi, “Hocam, bize evde ‘saçmalama’ diyorlar, okulda ‘saçmalama’ diyorlar, çevrede ‘saçmalama’ diyorlar; siz de kalkmışsınız, ‘saçmalayın’ diyorsunuz. Bu doğrusu pek alışılan bir şey değil. Biz saçmalamayı da bilmiyoruz ki…
Peki bu nasıl doğdu?
Üniversite eğitimi almış genç, seminer ortamında konuşmuyor. Kanaat serdetmiyor. Yorum yapmıyor. Kendisini hep konuşma ortamlarından çekiyor. Hele hele topluluğun karşısına çıkmak deyince, büyük bir suç işlemiş gibi yüzü kızarıyor. Utanıyor, sıkılıyor, terliyor, dilinde kelimeler birbirine dolanıyor, beden duruşu bozuluyor.
Yazılı olarak da, çok şeyler yazabilecek genç, vizede boş kâğıt veriyor. Şaşırıyorum. Neden olduğunu anlamaya çalışıyorum. Epey bir izleme ve anketlerden sonra, durumun ‘saçmalama korkusu’ndan kaynaklandığını tesbit ediyorum. Onun için böyle bir çözüm getirdik.
“LÜTFEN SAÇMALAYIN!”
Bu kavramı sevdiler. Konular konuşulurken, daha önce hiç söz hakkı kullanmayan ve hep kendini ortamlardan çeken öğrenciler gülerek, ‘Hocam saçmalama hakkımı kullanmak istiyorum.” diyorlar. Ben de gayet ciddice, ‘Tabiî efendim, lütfen” diyorum.
Öğrenci konuşmaya başlıyor, konuyla ilgili bir, iki, üç cümle kuruyor. Ben kurulan cümlelere şaşırıyorum. Kurulan cümlelerde hiç saçmalık denebilecek cümle yok. Ama saçmalama kapısını kullanıyorlar. Dikkat çekici.
Bir de saçmalayarak söz başlayan öğrenci konuştukça çok orijinal cümleler kuruyor. Anlıyorum ki, saçmalamadan bir öz doğruya ulaşmak çok da kolay değil. Yazarken de, konuşurken de, insan önce biraz saçmalasa da, biraz sonra konuyla ilgili çok güzel cümleler kurabiliyor. Yani on cümle kuruyorsa, bunlardan üçü dördü öyle kolay bulunan cümlelerden değil. Yeter.
Her meslek, saçmalanarak öğreniliyor
Resim öğretmeni yetiştiren hocalarla konuşuyoruz. Konuyu onlarla paylaşıyorum. Çok isabetli diyorlar. Nasıl diyorum. Anlatıyorlar.
“Biz, karakalemde, bir doğru çizgiyi yakalayabilmek için, en az on, on beş arama çizgileri kullanıyoruz. Yani eskiz de denen, saçmalama çizgileridir bunlar. Bunlar olmazsa, gelişme olmuyor. Hiçbir şey zirveden başlamıyor” diyorlar.
Anlaşılan çıraklık, kalfalık ve ustalık, her meslek için geçerli.
Müzik öğretmeni olacak öğrencilerin çalışma ortamlarını gözlemliyorum. Bir parçayı hatasız okuyabilmek için yüzlerce kez tekrarlar yapıyorlar. Hatta bazı hatalarına kendileri de gülüyorlar. Anlıyorum ki, bir meslekte maharet kazanmak, yüzlerce saçmalama hakkı tanımaktan geçiyor. Yani saçmalamaktan korkmamak gerekiyor.
Konuşmadan kendimizi göremeyiz
Bu, yaptığın işi ciddiye almamak, kendini geliştirmemek olarak düşünülmüyor zaten. Kişi, konuşmalarının saçmalık olduğunu dahi, ancak saçmalayarak anlayabilecektir. Çok isabetli cümlelerinin olduğunu, orijinal bakış açılarının bulunduğunu, yine saçmalayarak görebilecektir.
Siz, muhatap olduğunuz insanlara, risksiz bir kapı olan saçmalama hakkını tanıyın. Göreceksiniz, kimse saçmalamayacaktır.
İnsanlar, birileri kendilerine, “Saçmalama! Saçmalama!” dedikçe, saçmalıyorlar.
Lütfen saçmalayın!
20.01.2007
E-Posta:
[email protected]
|