“Kanaattan hiç kimse ölmedi. Hırsla da hiç kimse padişah olmadı” diyor Mevlânâ ve ekliyor: “Âlemin bal şerbetinden bana ne? İşte önümde benim ayran tasım!”
Aman Allah’ım ne zenginlik, ne tok gözlülük.
Hırsla kimsenin padişah olduğunu şimdiye kadar hiç duymadık. Ama hırstan insan ölebiliyor, çatlayabiliyor. Örneklerini görüyor, duyuyor, “Rahmetli ne kadar da hırslı adamdı” demekten kendimizi alamıyoruz.
Hırsla kanaat birbirinin karşıtı iki duygu. Birinin bulunduğu yerde diğerine yer yok. İnsan ya hırslı olur, ya da kanaatkâr; gözü ve gönlü tok. Peygamberimizin de, asıl zenginliğin gönül zenginliği olduğunu bildirdiğini biliyoruz.
Evet, gerçek zengin gönlü zengin, gönlü ve gözütok insandır. Doygundur, dolgundur, olgundur. Bu da insanı mutlu eden en önemli bir unsurdur.
Gönül zenginliği gibi var mıdır dünyada ikinci bir zenginlik?
Gözütok insan iktisadı esas alır, tutumludur; hırs, israf ve şükürsüzlüğü semtine bile uğratmaz. Nimete hürmetsizlik etmez, helâlı haramı tanır, hayatını ona göre tanzîm eder.
Kanaatsiz insan değerlendirmelerde de hata yapar. Çünkü onun gözünde az kazanan değersiz, çok kazanan değerlidir. Onun için de kendini hırslı olmak zorunda hisseder.
Halbuki çalışsa, az-çok ne kazanmışsa kanaat etse dünyanın en mutlu insanı olacak.
Aza kanaat etme, insanları eşit görmeye de götürür insanı. Sa’di, “Ey nefis! Aza kanaat et ki sultanla fakiri bir göresin” der.
Kanaatsiz insan her zaman açtır. Neye kavuşsa doymaz. Feridüddin Attar böylelerinin açlığını “Kanaattan nasibini alamayanı dünya malı nasıl zengin edebilir?” sözleriyle anlatır.
Kanaat daha nice güzellikleri de beraberinde getirir. Hayırlara vesile olur. Dinî eserlerde her gün bir meleğin dünyadakilere, “Sana yetecek kadar az varlık, azdıracak çok varlıktan hayırlıdır” diye seslendiği belirtilmiştir.
Kanaat iyiliğe olduğu kadar, bolluk ve berekete de sebeptir. Rızık hırsla değil, kanaatle bereketlenir, bollaşır.
Kanaatin çalışmamak demek olmadığını biliyoruz. İnsan maddî noktada nasıl, “Bugün bu kadar kazandım, yeter!” demiyorsa, manevî noktada da kazancıyla yetinmeyip, hırsa kaçmadan daha çok sevap kazanma yoluna girmelidir. Hz. Ömer boş oturmakta olan bir topluluğa, “Haydi işinize! Böyle tenbel tenbel oturmakla gökten ne altın yağar, ne de gümüş” derken, çalışmanın önemine dikkat çekmiştir.
Evet insan önce çalışmalı, sonra da kanaat etmeli, hırsı ise ebedî âlemde makam ve mertebe kazanmakta kullanmalı.
06.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|