Başlıktaki bu güzel ifade Hz. Ali’ye (ra) ait. O yine “Kanaat ehline gam olmaz” derken kanaatkâr insanın en mutlu insan olduğuna dikkat çeker.
Evet, kanaatkâr insan en mutlu insandır, en tok insandır. Hırslılar ise doymazlar. Sürekli açtırlar. Mevlânâ böylelerini deniz suyu içen adama benzetir. İçtikçe içesileri gelir; hararetleri artar, daha da susarlar.
Harun Reşid, Behlül Dânâ’ya bir kısım zekât malı vermiş. “Bunu açlara, yoksullara dağıt” demiş. O da gitmiş şehrin bir kısım zenginlerine bir bir vermiş. Harun Reşid durumu öğrendiginde küplere binmiş. “Niçin böyle yaptın?” diye sorduğunda da, “Sultanım, siz açlara, yoksullara dağıtmamı istememiş miydiniz?” “Evet. Ama sen öyle yapmamışsın. Nerede zengin varsa onlara vermişsin.” “Hayır sultanım” demiş Behlül. “Onlar şehrin en aç insanları. Ne versen doymazlar. Hâlâ açtırlar. Ben de sizin dediğinizi yaptım. Doymayan açlara dağıttım.”
Gerçekten kanaatkâr insan az da kazansa gönlü tok insan iken, hırslı insan ne kadar çok zengin olsa, ne kadar çok kazansa da doymaz, yine açtır. Gönlü tok olanlar huzurlu iken onlar huzursuzdurlar.
İşte kanaat böyledir. Kâinatın Efendisinin (asm), “Kanaat tükenmez bir hazinedir” buyurması ne kadar anlamlı değil mi? Onun lisanında “Asıl zenginlik gönül zenginliğidir.” Yine “Kısmetine razı ol ki insanların en zengini olasın” buyurarak gerçek zenginliğe dikkatlerimizi çekmiştir.
Kanaatkâr insan, tevekkül gereği sebeplere sarılır, didinir, çırpınır, Allah az veya çok ne vermişse kanaat eder, hâline şükreder.
Kanaatkâr insan kısmetine rıza gösteren insandır. Allah ne kısmet etmişse başına onların geleceğine inandığı için insanın içini yiyip bitiren hırsa kapılmaz, rahat eder. Mesnevî-i Nuriye’de de, “Kısmetine razı ol ki rahat edesin” denilmiştir. Bir hadis-i şerifte de insanın mutluluk ve mutsuzluğuna sebep olabilecek özellikler zikredilirken, “Allah tarafından kendisine takdir edilene rıza göstermesi kişinin mutluluğundandır. Mutsuzluğu da Allah’tan hayırlısını istememesi ve Rabbinin takdir ettiğine [kısmetine] kırgın olmasıdır” buyurulmuştur.
Hakkımızda takdir edilen o kadar bol, güzel imkân, nimet ve lütuflar vardır ki bunları düşünmek bile insanı mutlu etmeye yeter. Epiktetos’un ifadesiyle, sahip olmadığına üzülmeyen, sâhip olduklarına da sevinen böyle insan akıllı insandır.
Ama insan şikâyeti, burun kıvırmayı, homurdanmayı âdet edinmişse, onu memnun ve mutlu edecek hiçbirşey yoktur dünyada. Çünkü o peşin peşin mutsuzluğu kabullenmiş demektir. Confidences’in dediği gibi herşeye homurdanmayı vazife edinen bu tip insanlar, fırsat kapılarını çalsa, bu defa da zil sesinden yakınırlar. Çünkü memnuniyetsizlik, şikâyet ruhlarına işlemiştir onların.
Demek şâhâne yaşamanın yolu kanaat.
01.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|