ABD’de binlerce kült var. Kültlerin tarikata benzetilmesi doğru değil. Tarikatların yüzyılların imbiğinden süzülmüş usul ve gelenekleri var. Kültler ise ‘hudai nabit’ tabir edilen bazı Protestan dini alt gruplardan ibaret. Benzeri kültlere Şii veya Sünni dünyasında da rastlanıyor. İngilizlere karşı Sudan veya Somali mehdisi bunlar arasındaydı. Bu anılanlar en azından harici işgalcilere karşı bu sıfatı kullanmışlardı. Tehlikeli olan bu sıfatların dahilde kullanılmasıdır. 1979 yılında Harem-i Şerifte Cüheyman isimli bir selefi Suudi Arabistan hükümetinin yolunu şaşırdığı ve dini çizginin dışına çıktığı gerekçesiyle Harem-i Şerifte kanlı bir isyan başlatmıştı. Resmi söyleme veya Cüheyman’ı tanıyanlara göre o kendisinin mehdiliğini ilan etmişti. Aslında bu manada mehdilik meselesi hem Şii hem ed Sünni tarihinde kanlı sayfaların yazılmasına neden olmuştur. Maalesef Hüzreti Hüseyin’in (R.A.) kanının akıtılması yetmemiş gibi yüzyıllardın onun intikamı (serü Hüseyin) adına kan akıtılmaya devam ediliyor. Halbuki intikam için akıtılan kanlar da Hüseyin’in ve Hüseyin’lerin kanıdır. Tarih boyunca iki kan istismar edilmiştir. Bunlardan birincisi olan Hazreti Osman’ın kanını Mervaniler iktidarları için istismar etmişler. Öteki kan Hazreti Hüseyin’in yine pak kanıdır ki yine onu da birileri öfkeleri için istismar etmişlerdir. Ne yazık ki bazen de Mehdilik adına bu tür kara sayfalar yazılabilmektedir. 1428 mah-ı muharreminde yine tarihte böyle bir kanlı sayfa yazıldı. Kendisinin beklenen Mehdi olduğunu ileri süren birisi Necef’i kan revana çevirdi. Ama Beşhir Necefi’nin oğlu Şeyh Ali Necefi gibilerine göre sahte mehdi olan bu zatın kim olduğu ve ölüp ölmediği bile meçhul. Yönetimi göre öldü, Amerikalılara göre ise meçhul. Irak Milli Güvenlik Bakanı Şirvan Vali kendisini Mehdi bin Ebi Talib olarak takdim eden bu şahsın isyana kalkıştığını ve komplo ile Necef’i ele geçirmek ve ulema hiyerarşisini ortadan kaldırmak ve belki de Hazreti Ali türbesini imha etmek istediğini ileri sürdü. Bu hemen akla 2006 Şubat’ında (21-22) Samarra kentinde Askariye Türbesi’ne yönelik olarak gerçekleştirilen sabotajı akla getirmiştir. Resmi yetkililerin anlattığına göre bu grup Aşura gününü kana bulamak, sabote etmek istemiştir.
***
Necef’te meydana gelen 28 Ocak 2007 tarihli meş’um ve elem verici olay aslında bize 28 Şubat 1993 yılında FBI’ın David Koresh’e karşı giriştiği operasyonu hatırlattı. Davidian kültü olarak da anılan kültün lideri olan Koresh kendisini Mesih olarak nitelendiriyordu. FBI ajanlarıyla girmiş olduğu çatışmada diri diri yandı. Biçim tarihimizde de buna benzer birçok meşhed var. Bu sınırlı kültler daha büyük kültür havzalarında patlamaya hazır bir çekirdek olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Davidianlar kültünün barınma havzası aslında geniş manasıyla Amerikalı Evanjelik gruplardır. Şiiler arasında bu tür yapılanmalar da kuluçka zemini olarak Huccetiye gibi cereyanlar arasında barınıyor. Bu mesihçilik veya mehdicilik anlayışını besleyen Huccetiyecilik veya onun Hıristiyanlıktaki karşı kutbu Evanjelizmdir. Öyle olmasına rağmen özensizlik veya saptırmalarla Mehdaviye olarak anılan Nejef sergerdeleri El Kaide elemanları olarak takdim edilmeye çalışılmıştır. Bizzat bu iddiaları Şii kaynakları yalanlamış ve reddetmiştir. İkinci ihtimal olarak da bunların Saddam’ın himayesinde geliştikleri ve Saddam’ın rakip Şii fırkaları ihdas etme siyasetinin ürünü oldukları ileri sürülmüştür. Olayın geçmişi Saddam’la bağlantılı olur veya olmayabilir ama Necef operasyonu miscalculutions (hesap hatası veya değerlendirme hatası) olarak nitelendirilmiştir. Grup tam da Davidianların isyan ettikleri yıl yani 1993’te kurulmuş. Davidianlar öldükleri Teksas’taki çiftlikleriyle anılırken onlar da Zarka çiftlikleriyle anılıyorlar. Elbette bu Zerka’nın Zerkavi’nin doğduğu Ürdün şehri Zerka ile bir alakası yok. İddialara göre grup (Shiite splinter group) o yıllarda Saddam rejiminin yardımlarıyla Sistani’ye karşı rakip olarak halazlandırılmış. Grup Muhammed Bakır es Sadr’dan kopan ve ayrılan Ahmed bin Hassan el Basri’ye bağlılığıyla tanınıyor. Geçen ay bürolarının kapatıldığı ileri sürülüyor. Bu kapatılan büronun Necef’te Ahmet Hassani el Yemeni tarafından tedvir edildiği ileri sürülmektedir. Bu Göğün veya Semanın Askerleri olarak da anılan küçük mehdici grubun asi lideri arbede sırasında ‘ . İmam Mehdi aranızda, ben Mehdiyim gelin bana katılın’ diye halkı kendisine davet ediyor ve askerlere karşı kışkırtıyormuş.
***
Ama bütün bunlar yanıltma olabilir bundan dolayı gerçekler sis perdesi altında bulunuyor. Resmi teze yönelik şüpheler giderek artıyor ve bunun bir paranoya sonucu çıkan arbede olduğu ihtimali giderek daha fazla taraftar topluyor. Bu hususta iki tez seslendiriliyor. Bunlardan birisini seslendiren The Times gazetesi, bu militanların Cennetin Ordusu adlı bir kültün mensupları olduğunu; liderlerinin mehdi olduğunu iddia eden ve kendisine cennetin hakimi adını takan Samir Ebu Kamer olduğunu ileri sürüyor. Haberde, “Necef valisi, tarikatın Kerbela’ya yürüyen Şiileri öldürmeyi planladığını söylüyor. Yetkililere göre bazı mensuplar da ülkenin en üst düzey Şii din adamı Ayetullah Sistani’yi öldürüp İmam Ali türbesini havaya uçurmayı planlıyordu” bilgisine yer veriliyor. The Independent muhabiri Patrick Cockburn ise çok farklı bir tablo çiziyor. “Bu resmi hikayenin uydurma olduğu, bunun kazara yaşanmış bir katliam olduğu yolunda artan şüpheler var. Örgüt, kendilerinin olaya karışmadığını, barışçı bir hareket olduklarını söylüyor. Olaya karışanların Kerbela’ya hacı olmak için giden Havatim aşiretinden olduğu, gece bir kontrol noktasında aşiretin lideri Iraklı askerlerin ateşine hedef olunca, silahlı aşiret üyelerinin karşılık verdiği, çağrılan takviyenin de etkisiyle olayın bir katliama dönüştüğü belirtiliyor. Iraklı yetkililer bölgeyi kuşattı ve muhabirlerin yaralılarla görüşmesine izin vermiyorlar”. Son teze göre ortada bir değil birçok yalan, saptırma ve çarpıtma ve sakarlık var.
01.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|