Bir kez daha boğayı boynuzlarından yakaladık.
Susurluk’ta, Şemdinli’de olduğu gibi…
Hrant Dink cinayetinin üç-beş gencin milliyetçi duygularının kabarmasının sonucu olmadığını öğrendik.
Aynen Şemdinli’de ki “İyi çocuklar”ın rahat durmadığını fark etmemiz gibi.
Buraya kadar gelmek bir aşama.
Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerinde de keşke bu tür sonuçlara ulaşabilseydik.
Eğer bugün Hrant Dink cinayetinin üzerinden 32 saat geçmeden katil yakalanabildiyse, bunu Susurluk’tan beri gelişen toplumsal duyarlılığa borçluyuz.
Eğer bizlere anlatılan masallara inansaydık, nur topu gibi bir faili meçhulümüz daha olacaktı.
Şimdi ise başka bir sorunla karşı karşıyayız.
O da boynuzlarından tuttuğumuz derin devlet boğası kaptırdığı kuyruğunu kurtarmak için yeni oyunlar deniyor.
Dezenformasyon da bunun bir parçası.
Her gün yeni bir tanık, her gün ikinci, üçüncü tetikçi ismi piyasaya sürülüyor.
Uğur Mumcu cinayetinde de benzer şeyler yaşanmıştı.
Televizyon ekranlarına kadar çıkan, Meclisteki Uğur Mumcu Komisyonuna kadar gelip ifade verenler çıkmıştı.
Görüldü ki hepsi asıl odakları gizlemek için piyasaya sürülmüş isimlerdi.
Zaman kaybettirdiler, dikkatleri başka yöne çektiler, işin odağındaki isimler bu arada kaçtı.
Sürpriz tanıklar şimdiye kadar hep, “kadrolu tanıklar” işlevini gördü.
Bu yüzden şimdi çok seri bir karar alınması gerekiyor.
Siyasî irade bu işin arkasında olduğu için tetikçi ve onu azmettirenler yakalandı.
Şimdi bunun arkasına Meclisin ağırlığı koymak ve bir Hrant Dink cinayetini araştırma komisyonu kurmak gerekiyor.
Geçmişte çok önemli komisyonlar kuruldu.
Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu, Susurluk ve Uğur Mumcu Komisyonları bunların en bilinenleriydi.
Sivas Olaylarını Araştırma Komisyonunu da buna eklemek gerekiyor.
Bu komisyonlar yargıç ya da polis değil.
Kimseyi yakalayıp, kimseyi cezalandırmıyor.
Ancak bu komisyonlar sayesinde bir takım olayların üstü örtülemiyor. Yine bu komisyonlar sayesinde Türkiye derin devlet ve kirli ilişkilerin farkına varıyor, sivil irade mekanizmanın nasıl işlediğini çözüyor.
Bu bize ne sağlıyor?
Reflekslerimiz güçleniyor.
Susurluk’u mercek altına almasak, Şemdinli olaylarına teşhis koymakta zorlanırdık.
Ayrıca bu tür oluşumlar mevzi kaybediyor.
Bizim şöyle bir sorumuz var.
NATO’nun cinayet şebekesi olan Gladio birçok ülkede tasfiye edildi. Biz de ise varlığı inkâr edildi, tasfiyesi yoluna gidilmedi. Gladio’nun artıkları rahip cinayetiyle, Sivas’ta Madımak Otelinin yakılmasıyla, Uğur Mumcu suikastı ve Şemdinli ile gücünü gösteriyor.
Soğuk savaş döneminin devlet desteğini arkasında bulamadığı için kendi inisiyatifi ile belirlediği hedeflere karşı eylem ortaya koyuyor.
Biz Gladio yapılanmasını artık her cinayeti hem polis, hem yargı, hem Meclis üçgeninde ıcığını-cıcığını çıkarırcasına inceleyerek gerileteceğiz.
“Bizim çocuklar” masallarının arkasına gizlenmeden, eğitim için başbakanın evinin krokilerinin çizildiği masallarına inanmadan bu cerahati temizleyeceğiz.
Burası masallar ülkesi değil, biz de Adile Teyzenin masallarıyla uyumaya hazırlanan bebekler değiliz artık.
Çünkü masallarda değil, cinayetlerle, kurşunlarla, ölümlerle fark ettik biz bu hain tuzağı.
Adile Teyzenin masalları ile kaybetmeye tahammülümüz yok.
Bir kez daha boynuzlarından yakaladık derin devleti.
Bu kez yere yıkabilmek için bir adım atmalı ve Mecliste “Hrant Dink Cinayetini Araştırma Komisyonu” kurmalıyız.
CHP’nin bu konuda verdiği “araştırma önergesi” reddedildi. Ama asıl bu sorun devletin bekçisi CHP’nin değil, AKP’nin sorunu.
Yeni gelişmeler ışığında AKP bu konuyu gündeme getirmeli.
06.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|