Bir önceki genel seçimlerin galibi olan iki parti, yaklaşan seçimlerde de aynı galibiyeti sağlayabilmek için müthiş bir planı tatbik sahasına koymuş bulunuyorlar.
Bu plan ve stratejinin en öncelikli safhasını "gerilim politikaları" teşkil ediyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu planı uygulamada başarısız oldukları söylenemez.
İşte kârlı sonuç: AKP ile CHP, pompaladıkları "gerilim politikaları" sayesinde, şu an itibariyle hemen bütün seçmen kitlesinin oylarını adeta bloke etmiş gibi görünüyorlar.
Bir taraf meydanları gererek, bir taraf da "Çankaya seçimi"ni bile bile ve göz göre göre riske sokarak, bu gerilim politikası üzerinden "siyasî rant" elde etmenin hesabını yapıyor.
İki taraf da, "genel seçimlere endeksli olarak" sanki el altından anlaşmışlar gibi tuhaf bir tutum içine girmiş bulunuyor.
Bu durumda en incitici, kanatıcı tenkit oklarına hedef olan ise, muhalefetteki DYP ve yönetim kadrosudur. Meclis'teki oylamaya katılmama yönünde tercih kullanan Ağar, anamuhalefetin oyununa gelmekle itham edilirken, şayet oylamaya katılsaydı, bu kez iktidar kanadının oyununa gelmekle itham edilecekti.
Oysa, bu tarz bir yaklaşım doğru ve sağlıklı değil. Diğer partiler gibi, DYP de kendi hesabına ve öngörüsüne göre kendi oyununu oynamıştır. Siyaseti mahkemeye taşımayı tenkit eden ve her defasında "Meclis'in seçtiği Cumhurbaşkanı meşrûdur" diyen bir parti, neden başkasının oyununa gelmiş olsun ki?
Diğer partiler gibi, o da kendi kartını göstermiş, dolayısıyla kendi oyununu oynamıştır.
Gül ve diken
Abdullah Gül'ün adaylığı açıklandığı andan sonraki ilk yazımız, "gül ve diken" eksenliydi.
Gül, parti içinden en uygun adaydı; ancak, Çankaya yolu dikenli mikenliydi...
"Gül'ü seven, dikenine katlanır" diyenler de oldu. Ne var ki, bizim sözünü ettiğimiz dikenlerin bir kısmı zehirliydi. Battığı zaman, öldürmese bile felç edebiliyordu.
Nitekim, şu anda ortada "mefluç" bir durum söz konusu...
Bugün (yarın), son derece önemli bazı gelişmelerin yaşanması bekleniyor.
Artık Cumhurbaşkanlığı seçimi olmaktan çıkarak, klasik "Çankaya savaşları"na dönüşen durumun iki ihtimale dayalı olarak gelişmesi bekleniyor: Tek aday olarak gösterilen Abdullah Gül, seçilecek veya seçilemeyecek.
Eşi başörtülü olan Gül'ün seçilmesi halinde, bu durum bir "muzafferiyet", seçilememesi halinde ise bu durum bir "mağduriyet" havası içinde genel seçimlere yansıtılacak.
Yani, genel seçimlerin argümanları arasında bunların olacağı şimdiden belli gibi...
Oysa, böylesi bir atmosfer içinde genel seçimlere gidilmesi hiç de hoş ve şık bir durum değil.
Cumhurbaşkanlığı gerilimi, genel seçimlere yansımamalıydı. Zira, böyle bir gerilim Türkiye'nin hiçbir meselesini halletmez.
Âcil seçim
Türkiye, her halükârda genel seçimlere doğru gidiyor. Başgösteren ekonomik dalgalanma gibi, bunaltıcı siyasî atmosfer de bunu gerekli, hatta zarurî kılıyor.
Yapılması gereken seçim, artık "erken" olmaktan çıktı, kelimenin tam anlamıyla "âciliyet" kazandı.
Gelişmelerin ülkeye ve millete hayırlar getirmesini temenni ederiz.
GÜNÜN TARİHİ 1 Mayıs 1773
Cin Ali'nin saltanat cinliği...
Mısır'da sultanlığını ilân ederek Osmanlı'ya karşı isyan bayrağını çeken Cin Ali isimli şahıs, yapılan şiddetli müsademenin ardından yakalanarak esir düştü.
Cin Ali Bey, aslen bir Gürcü Papasının oğludur. Bir savaş esnasında, henüz 13 yaşında iken Osmanlı'ya esir düştü.
Esir iken Mısır'a götürüldü ve oradaki Kölemenlerin arasına yerleştirildi. Bu esnada, ihtida etmiş, yani Müslüman olmuş gibi göründü.
Ancak, eline geçen ilk fırsatta Osmanlı'ya karşı Kölemen isyanını başlatması ve Mısır'da kendini ayrı bir baş olarak ilân etmesi, onun hidayeti hususunda tereddütlerin uyanmasına yol açtı.
Osmanlı'nın Ruslarla amansız bir savaşa tutuştuğu ve en zayıf durumdaki bir zamanda harakete geçen Cin Ali, Mısır ve çevresinde kendine epeyce de bir taraftar kitlesi toplamaya muvaffak oldu.
Cin Ali ve taraftarları, Filistin ve Suriye toprakları dahil, Rus donanmasının da yardımıyla bölgede büyük bir nüfuz sahası elde etti.
Bilâhare, üzerlerine gönderilen kuvvetlerle zaafa uğratılan asi Cin Ali ve Kölemen cephesi, 1 Mayıs 1773'te kesin surette mağlubiyete uğratıldı.
Cin Ali önce esir düşürüldü; ardından da kafası kesilerek idam edildi.
01.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|