Cumhurbaşkanlığı seçim süreci siyaseti şekillendiriyor.
Siyasî tablo Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olarak ilân edilmesine göre farklı.
Hatta cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turuna göre çok çok farklı.
İlk tur seçimler yapılmadı adeta demokra-sinin yanında olanlar, karşısında yer alanlar gibi bir tablo oluştu.
Genelkurmay’ın demokrasiye gece yarısı müdahalesi ise gelişmeleri çok farklı bir mecraya taşıdı.
Üstün irade kim?
Millet mi, asker mi?
Aslında bu “Cumhurbaşkanını millet mi, yoksa asker mi seçecek?”, “Yetki Meclis’te mi, yoksa militarist güçlerde mi” tartışmasına ışık tutan bir müdahaleydi.
Ama siyasetin şekillenmesi Cuma gecesi yapılan müdahale ile sınırlı kalmadı.
Siyasî iktidar açısından Cumartesi günü saat 13.00’e kadar geçen süre bir ölüm kalım savaşıydı.
Ya dik duracak ya yok olacaktı AKP…
Saat 13.00’te hükümet adına yapılan açıklamadan sonra şartlar yeniden oluştu.
Artık şartlar saat başı belirleniyor.
Bugün ya da en geç 24 saat sonra çok önemli bir gelişme yaşanacak.
Gelişmelerin seyrini önemli ölçüde etkileyecek olan Anayasa Mahkemesi kararı çıkacak.
Çıkan karar ne olursa olsun artık Türkiye hızla seçime gidiyor.
İyi ki demokrasi var.
Ve iyi ki seçime gidiliyor.
Çünkü demokrasilerde bunalımların tek ilâcı millet.
Millet iradesi yeniden şekillenir, Türkiye bir krizden diğerine yuvarlanmak kurtulur.
Keşke, 26 Mayıs 1960 günü Menderes Eskişehir meydanında erken seçim kararını açıkladığı gibi uygulayabilseydi.
Keşke, 12 Eylül’den önce Demirel’in ısrarlı seçim taleplerine Ecevit karşı çıkmasaydı.
Seçimle en fazla bir dönem kaybedilir ya da kazanılır. Ama seçime gidemeyince demokrasi-yi kaybettik.
Cumhurbaşkanlığı seçimi, erken seçim kararı gibi önemli siyasî gelişmeler, kaçınılmaz olarak siyaseti şekillendiriyor.
3 Kasım 2002 seçimleri için karar alındığındaki siyasî tabloya, partilerin oy oranlarına, iktidara ve muhalefete, liderlerin karizmalarına bir bakın, 4 Kasım günü ortaya çıkan tablo ile kıyaslayın.
Şimdi de aynı durum geçerli.
01.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|