Başbakan’ın Almanya gezisini izleyen gazeteciler, uçakta yaptıkları özel görüşmeden çıkarken birbirlerine, “Hayırlı olsun” diye göz kırpmışlar.
Hayırlı olmasını diledikleri, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı değil elbette ki.
Yaptıkları sohbette ki Çankaya tariflerinden sadece Erdoğan çıktığı için, “Hayırlı olsun” demişler.
Daha önce Çankaya meselesi açılınca, o konuyu hemen kapatan Erdoğan’ın bu kez cumhurbaşkanlığı konusunda esprili ve rahat bir dil kullanması onları bu sonuca itmiş.
Erdoğan’ın niyetini okumak için çapraz sorgu yöntemini de kullanmışlar. Aslında buna da gerek yoktu. Harflerden Erdoğan’ı niyetini okuyup, bunu da kitaplaştıran Akif Beki, başbakan’ın hemen yanındaydı. Ona sorsalar her şeyi anlatırdı. Ama onlar biz kendi yöntemimizi kullanırız deyip, çapraz sorguya geçmişler.
Öyle tepesinde yüksek voltajlı bir ışık, izbe bir odada, kötü bir taburenin üzerinde yarı çıplak oturan, elleri arasından bağlı bir adama yapılan,“İtiraf et” şeklinde bir sorgulama değil bu elbette ki. Zarf atma da diyebilirsiniz. Meselâ başbakanların kullandığı ana uçağıyla son gezisinin olup olmadığı sorusu. Erdoğan, “Hayır cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık uçakları için havuz sistemi düşünüyoruz” demiş. Ayrıca cumhurbaşkanının çok uçacağını söylemiş. Zeki bir soru ve yavaş yavaş niyetin açığa vurulduğu cevaplar bunlar.
Bir meslektaşımız da Temmuz ayında getireceği düğün dâvetiyesinden bir sorti yapmış. Dâvetiyeyi Çankaya’ya mı yoksa, Başbakanlığa mı getireceğini sormuş. Sanki kargo şirketinin dağıtım elemanı.
Bunlar da bizim mesleğin cinlikleri işte. Sadece cinlikler yok tabiî ki. Bir de ay vaziyetinde kuşatıp, duruma hakim olma pozisyonu söz konusu. Nasıl mı?
Anlatayım. Başbakan Erdoğan’ın Almanya gezisini izleyip, Erdoğan’ın verdiği mesajlardan coşkuya kapılıp,“11. Cumhurbaşkanı”nı ilân eden gazeteciler ikiye bölünmüşler.
Başbakan fuar açılışından otele dönünce, lobide kendisini bekleyen gazetecileri işaret eden AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz, “Efendim dördü sizi köşke çıkardı” demiş. Bu arada Erdoğan’la birlikte fotoğraf çektirme önerisi de o sırada gelmiş. Ama Kapusuz, “Köşke çıkmasını isteyenler, istemeyenler” diye ikiye ayrılmasını önermiş gazetecilerin. Sağında isteyenler solunda istemeyenler gibi. Onlar da,”Karar verdiği kanaatinde olanlar, henüz karar vermedi diye düşünenler şeklinde olsun” önerisini getirmişler. Ankara gazeteciliği çoğu zaman böyle köşesiz oluyor. Başbakan’ın etrafındaki ay vaziyeti fotoğraf böyle çıkmış ortaya.
Bu fotoğrafın verildiği bir başka yer daha var. O da AKP grubunun girişi. Ankara temsilcileri tam girişte bir halka oluşturup, başbakanı bekliyorlar. Erdoğan onlarla göz göze gelip espri yapınca da etrafını sarıyorlar.
Özal’ın uçağından inmeyen gazeteciler için “uçan gazeteciler” denilirdi. Erdoğan’ın da etrafında halka olan gazeteciler oluştu. Ne uçtuk, ne hilâl oluşturduk. Biz de doğrudan Meclisin yolunu tuttuk.
Başbakanın grup konuşması vardı. Belki de sondan bir önceki grup toplantısı olabilirdi.
Zaten herkes de o düşüncelerle gelmişti toplantıya. Merhum Özal adaylığını açıkladığı son grup toplantısında, “Kendimi size emanet ediyorum” diye seslenmişti ANAP milletvekillerine.
Demirel ise Demokrat Parti’den söze girmiş, “Yeter söz milletindir” diyerek Halk Partisi karşısında, tek başına iktidar olan Demokrat Partinin bu zaferini bayrağı burca dikercesine lideri Celal Bayar’ı Çankaya Köşküne çıkararak taçlandırdığını anlatmıştı.
“Demokrat Parti iktidar olmuştu, ama bu yetmezdi, o hareketin sembolü olan Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanı olması gerekiyordu” demişti. O gün notlarımıza,“Celâl Bayar yani Süleyman Demirel cumhurbaşkanı olmalı” diye yazmıştık.
Başbakan Erdoğan henüz bu noktada değildi. 14 Nisan’da Tandoğan’da yapılan mitingle ilgiliydi.
Bindirilmiş kıtalar dedi. O meydanlara milyonlar sığmaz, biz bu işin kompedanıyız, dedi.
Asıl milletin Karadeniz’de kendi etrafında toplandığını söyledi.
Mitingin demokratik bir hak olduğunun altını çizdi.
Ancak orada yapılan konuşmaların, atılan sloganların tek parti zihniyetini yansıttığını ifade etti.
Miting fotoğrafına bakarak, birilerinin “İki Türkiye” ya da “bölünmüş Türkiye” yorumları yapmalarına tepki gösterdi. Ki bu nokta çok önemli.
Batı algılamak istediği gibi algılıyor. Batı basını o fotoğrafı, bölünmüş şeriatçı, keskin laik iki kutuplu Türkiye gibi bir yere oturtmaya çalıştı. Bu tehlikeli bir bakış açısıydı.
Bütün bunları sıraladıktan sonra sıra Çankaya’ya geldi.
“Şahsımı Çankaya’da görmek istemeyebilirsin. O senin hakkındır” dedikten sonra ekledi, “Ama sen seçmeyeceksin. Milletin vekaletini verdiği Meclis seçecek. Şimdiye kadar 10 cumhurbaşkanı nasıl seçtiyse, 11. cumhurbaşkanını da öyle seçecek”
Tüm bunlardan Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağını çıkarmak mümkün değildi elbette ki.
Dün merkez sağın iki önemli partisini DYP ile ANAP ziyaret etti Erdoğan. Bugün partisinin en yetkili organı olan MKYK’da konuyu tartışmaya açacak. Perşembe günü ise Bakanlar kurulunda konuşacaklar. Ondan sonra da partinin üç önemli ismi, Erdoğan-Gül ve Arınç bir araya gelecekler.
Erdoğan’ın aday olup olmaması konusuna geçmeden önce bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Ben Tandoğan’da ve Kocatepe Camiinde oluşan fotoğrafı birbirine saygı sınırları içinde bir demokratik hakkın kullanılması olarak yorumlamaya çalıştıkça, birileri bu fotoğraflardan bir keskinlik, bölünmüşlük ve çatışma üretmenin peşinde. Batılı basının oryantalist zihniyeti ile içeride kriz heveslilerinin arzuları birleşince, bizim gibi demokratik hak olarak bakanlar fazlasıyla iyimser kalıyor.
Bu yüzden bazen içimden “yuh yani” demek geçiyor.
Başbakan Erdoğan’ın yorumları da demokratik hakkın altını çizmekle birlikte ne yazık ki o yönde.
Peki Çankaya süreci nasıl ilerliyor?
Şimdiye kadar 10 kez cumhurbaşkanı seçen Türkiye, bir yenisini seçmek için demokratik kurullarını, anayasal süreçlerini işletiyor. Erdoğan da her geçen gün hedefine bir adım daha yaklaşıyor.
Ama birileri ısrarla bunu, “İnadına Çankaya”ya dönüştürmenin çabasında. Bu inadına Çankaya hesabı AKP ile CHP arasında iki partili bir seçim stratejisine dayanıyor. Sağın AKP’nin, sol’un ise CHP’nin etrafında toplanması hesabı yatıyor bu “keskinleştirmenin” altında.
Çankaya fotoğrafının kareleri de, seçim sandığı da bu hesapların üzerine kuruluyor.
18.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|