Hafız Osman kolları sıvamıştı medrese-i Nuriye açmak için. Medrese, yani dershane açmanın çok büyük faydaları vardı. Böylece yeni yeni bilgiler edinilir, imanlar güçlendirilir; kaynaşma ve kenetleşme sağlanır, tek vücut olunur, kardeşler birbirlerine şevk ve moral verirlerdi.
Üstadın dikkat çektiği gibi herkes kendi kendine bir derece istifade edebilirdi, fakat herkes herbir meseleyi tam anlamazdı.
Sonra bu dersler iman hakikatlerinin açıklamalarıydı. Aynı zamanda ilim, marifet ve ibadetti. İnsan bilebilir, öğrenmeye de ihtiyaç duymayabilirdi. Ama ibadete muhtaç, marifete müştak veya huzur isterdi. Dolayısıyla herkes bu derslerden istifade ederdi.
Daha öte Risâle-i Nurlar eski medreselerin beş-on senede kazandırdığını beş-on haftada sağlıyordu. Yirmi senedir de sağlamaktaydı.1
Hafız Ali Osman hemen Yalvaç’a dönmüş, medrese açma faaliyetleri içerisine girmişti. Sonunda üç katlı bir ev bulmuş, Nefise isimli yaşlı bir kadından evi kiralamıştı. Hemen Üstada döndü. Müjdeyi verdi. Ancak Üstad, “Maşaallah. Güzel. Ancak ben sahibinden tutulan eve gelirim” demesin mi? “Sahibinden tuttum Üstadım” dediyse de, Üstad yine, “Hayır sahibinden değil” diye karşılık vermişti.
En sıkıntılı günlerinden biriydi o gün Hafız Osman’ın. Çok iyi biliyordu ki Nefise Hanım evin sahibi olduğunu söylemişti. Kadına soracaktı, yine aynı şeyleri söylerse Üstada olan sadakati sarsılmaz mıydı? Endişeli düşüncelerle Nefise Hanımın evine gitmiş, tam bir güvenle “Bu ev sizin değilmiş” demişti. Kadın ısrarla, “Hayır benim” dediyse de Hafız Ali Osman, “Hayır sizin değilmiş” demiş, sonunda kadın, “Benim tasarrufumda. Gurbetteki yeğenimin. Satılıncaya kadar bana bıraktı” deme ihtiyacını hissetmişti. Sonra da yeğenine telefon etmiş, böyle bir iş için kiraya vereceğini söylediğinde rahatsız olan yeğeni küplere binmişti. Hafız Ali Osman, Üstadın “Sahibinden değil” demesinin sırrını çok iyi anlamış, ona olan güveni bir kat daha artmıştı.
“Yeniden harekete geçip güzel bir dershane açtık. Üstadı dâvet ettik. Nihayet Üstad birgün talabeleriyle çıkageldi. Yolda karşıladık. Dershaneye daha kestirme yoldan götürecekken Üstad yan yolu tercih etti ve ev sahibinin kapısını çaldırdı. Hayret, hiç tanımıyordu ev sahibini. Ev sahibiyle görüşüp, kaç liraya kiraya verdiğini sordu. O da ‘20 lira’ demişti. Cebinden 17 lira çıkarıp kadına verdi ve ‘3’ünü de sen verirsin’ dedi bana. Biz tam 11 sene o dershanede kaldık. Ev sahibi kirayı beş kuruş olsun artırmadı” diyor Hafız Ali Osman.
Üstad, Yalvaç’a da üç defa gelmiş. İkinci gelişinde bir bahçede konaklamışlar; duyan gelmiş, duyan gelmiş ve öylesine bir izdiham ki Üstad bundan rahatsız olmuş. Üçüncü gelişinde ise yol kenarında bir yeşilliğe oturmuş, ders yapmış, sohbet etmişler. Yine de izdiham olmuş.
Sonra neler olmuş, bunun üzerinde de inşaallah yarın duralım.
Dipnotlar: 1- Emirdağ Lâhikası, 2:245.
18.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|