Merak duygusu canlı olan insanın öğrenme aşk ve şevkiyle yanıp kavrulduğunu görürsünüz. Hayret duygusunu yitirmemiş bir insan, çevresinde gördüğü olağanüstü varlıklar karşısında hayretini tutamaz. Heyecan duygusu aktif bir kişi, etrafında kendisini heyecana getirecek nice varlıkla yüzyüze gelir ve heyecanından yerinde duramaz. Aşk ve şevk duygusu ölmemiş bir ruh, sevdiklerini Allah adına sevmenin aşk ve şevkiyle Mevlânâ gibi Yaratıcının güzel isimlerinin birer aynası olan yaratıkları gördükçe aşk ve şevkini dizginleyemez.
İnsanı hergün yeniden doğmuşcasına hayata bağlayan bu harika duyguların bir an için aktivitelerini yitirdiklerini, dumura uğradıklarını düşünün. Duygusuz, vurdumduymaz, umursamaz, durgun, sönük, cansız bir nesneyle karşılaşırsınız âdetâ.
İşte çağın salgın hastalıklarından biri de duyguların iptal olması, fonksiyonlarını icra edememesi. Tâ asrın başında çağın hastalıklarını nazara verirken Hutbe-i Şamiye isimli eserinde dikkat çekmiş Bediüzzaman Hazretleri buna. Zaman fırtınalı bir zaman… Öyle cereyanlar var ki insanların hislerini iptal ediyor; nazarlarını âfâkî, lüzumsuz ve boş şeylere yöneltiyor ve boğuyor. İptal-i his nevinden sersemlik meydana getirmiş insanlarda. Bunun için de yoldan çıkanlar, dalâlete sapanlar manevî azaplarını geçici olarak tam hissedemiyorlar. İman ehlini de gaflet basıyor, gerçek lezzetlerini tam takdir edemiyor, alamıyorlar.
Böylesine dumura uğramış, fonksiyonlarını icra edemeyen, yolunu şaşırmış ve yanlış mecralara kaymış veya körelmiş duygulardan güzel sonuçlar beklenebilir mi?
Cevherin kıymetini bilen sarraf hassasiyetini göremiyorsunuz o zaman. Balonları altına tercih eden, altın suyuna batırılmış kalp parayı altın gibi gören, ona göre bakan, altına ise kalp para kadar dahi değer vermeyen şirazeden çıkmış duygularla hangi doğrulara varılabilir, hangi güzellikler elde edilebilir?
Ve bakarsınız dünyevîlik her şeyin önüne geçivermiştir. Kırılacak cam parçaları elmaslara tercih edilir olmuştur. “Onlar bile bile, seve seve geçici, kırılacak cam parçaları hükmündeki dünya hayatını, elmas kıymetindeki ebedî hayata tercih ederler”1 meâlindeki âyet bir tokmak gibi iner insanın kafasına.
İşte bu dehşetli, korkunç hastalığın tedavîsi her şeyin vasatını, aşırılıklardan uzak orta yolu, sırat-ı müstakîmi gösteren Kur’ân’ın şok etkisi yapan hakikatleriyle yüzyüze gelmek, yeniden dirilmek, imanın ter ü taze ve ihya edici prensipleriyle yeniden hayat bulmakla olur.
Dipnotlar:
1- İbrahim Sûresi: 3.
11.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|