Bu hafta sonu (14 Nisan) Ankara'da yapılması planlanan "Cumhuriyet mitingi", şimdiden anlaşıldığı kadarıyla, gösteri ve protesto ağırlıklı olacak.
ADD'ciler, meydana çıkıp "İstemezük!" diye bas bas bağıracaklar.
Dolayısıyla hürriyeti, cumhuriyeti, demokrasiyi anlatmak, yahut savunmak hak getire...
Varsa yoksa, protesto da protesto; itiraz da itiraz; istemezük de istemezük... Yani, asıl maksadın "üzüm yemek" olduğuna dair ortada en ufak bir işaret yok.
İlle de bağcıyı dövecek bunlar.
Kendilerince, Başbakan Erdoğan veya onun işaret edeceği bir başka kişinin Çankaya'ya çıkmasına engel olacaklar.
İyi de, bu nasıl bir engel olma çabasıdır?
Bir kimsenin Çankaya'ya çıkıp çıkmayacağı, protestolu meydan mitingleriyle mi belirlenecek?
Sistem böyle mi çalışacak? Bunun Türkiye'de bir başka örneği var mı?
Hem, böylesi mitinglerle Köşk'e çıkmak engelenecekse şayet, bu aynı zamanda yol olmaz mı?
Yol olsun diyenler, mitinge güle oynaya gidip katılabilir.
* * *
Demokratik Cumhuriyet, bir hukuk ve kànunlar sistemi içinde çalışır.
Bu sistemi alengirli, şaibeli, muhataralı meydan mitingleriyle zorlamaya çalışmanın iyi niyetle bağdaşır bir yönü yoktur ve olamaz.
Başbakan Erdoğan'ı, partili arkadaşlarını, yahut siyasî görüşlerini beğenmeyebilir, onların görüşlerine katılmayabilirsiniz.
Ama, "Bunlarla zinhar olmaaaz!" dediğiniz yerde, demokrasiye olan inancınızı kaybetmişsiniz demektir.
Mevcut iktidar, seçim kànunları dairesinde şekillendi. Meclis'te çoğunluğa sahip aynı iktidar, Cumhurbaşkanlığı seçimini de yine mevcut kànunlar dahilinde yapacak; başka türlüsünü zaten yapmaz ve yapamaz.
O halde protestolu itiraz neden, niçin? İtirazlar, makul ölçüler içinde yapılamaz mı?
Kimin ne tür bir mülâhazası varsa, bunu tansiyonu yükseltmeden dile getiremez mi?
Bunca meşrû ve mübah yol varken, ille de gerilime yol açacak, tansiyonu yükseltecek yöntemlere başvurmak, kusura bakılmasın ama bize ve vatandaş ekseriyetine çok nahoş, çok itici geliyor.
Bundan dolayı da, ADD tarafından uygunsuz bir zamanda ve uygunsuz bir üslûpla yapılması planlanan mitingin, hükümetten çok bu işi yapanlara zarar vereceği şimdiden anlaşılmış durumda.
Maksadı meşkûk mitingin kendisi değil, ama neticesi inşaallah hayrolur diyoruz.
GÜNÜN TARİHİ 11 Nisan 1963
Kanlı ihtilâl bayramı
Demokrat Parti iktidarını kanlı bir darbe planı ile devirenler, o günü resmen "Hürriyet ve Anayasa Bayramı" diye ilân ettiler.
Bu tarihte Başbakanlık yapan kişi, İsmet Paşadır. Üstelik, bu iş tamamiyle onun isteği dahilinde yapıldı.
Hani bazıları diyorlar ya "Kendisi idamlara karşıydı; ancak buna engel olamadı. Falan, filan..." Bunlar tamamıyla düzmece fikirler.
Haydi, farzımuhal olarak diyelim ki, idamlara mani olamadı. Peki, kendisi başbakan iken, idam edilenlerin acısı üzerinde tepinmeye ve o günü bayram diye ilân edenlere de mi mani olamadı?
Kaldı ki, 27 Mayıs gününü bayram diye ilan edenler, bu maksatla 221 sayılı kànun maddesini hazırlayanlar, onun partidaşlarıydı. O tarihte Meclis'in çoğunluğunu teşkil eden CHP'liler, bu kànun teklifini Genel Kurulun reyine sundular ve sonunda kabul ettirdiler.
Binler teessüfler olsun...
Bayram olmaktan çıkarıldı
27 Mayıs gününü bayram olmaktan çıkaranlar ise, 12 Eylül Cuntacıları oldu. 1963'ten 1982'ye kadar, 17 sene müddetle resmî törenlerle kutlanan bu kan lekeli bayram, 26 Mayıs öğleden sonra başlamak ve 27 Mayıs günü devam etmek üzere, toplam bir buçuk güne yayılmış durumdaydı. Dolayısıyla, resmî daireler de tatile girerdi.
Halkın pek katılmadığı ve hiç itibar etmediği 27 Mayıs'taki resmî törenler, özellikle Anayasa Mahkemesinde kutlanırdı.
1982 Anayasası döneminde yürürlükten kaldırılan bu iğrenç bayramda, bilumum devlet erkânı, Anayasa Mahkemesi başkanının makam odası önünde sıraya dizilirler ve başkana tebriklerini sunarlardı.
1982'ye kadarki hemen her yıldönümünde, radyo, televizyon ve resmî ajansların haber metninde, aşağı yukarı şu meş'um cümle yer alırdı: "27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı, bugün saat 12.00’den itibaren bütün yurtta, dış temsilciliklerimizde ve Kıbrıs Türk Federe Devletinde kutlanmaya başlandı."
27 Mayıs'ı bayram olmaktan çıkaran bir başka cunta, aslında seleflerinin şerefini de bir cihette kurtarmaya çalıştılar.
12 Eylülcüler, 27 Mayıs'ı bayram olmaktan çıkardı çıkarmasına; ancak, itibarları iade edilen Menderes ve arkadaşlarının mezar nakli merasimine onların hiçbiri gelip de katılmadı.
Ne hazin, ne ibretli bir durum...
11.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|