Kâinatta cereyan eden her şey güzeldir. Hadiseler bazen ya bizzat güzel olur bazen ise sonuçları güzel olur. Önemli olan bakış açısıdır. Mânâ-yı harfî ile yani gerçek bakış açısı ile bakıldığı vakit güzellikleri görebilmek mümkündür.
Denizcilik mesleğinin, üzerinde durulmamış bazı özellikleri vardır. Meselâ Cenâb-ı Allah’ın kudret ve azametini, celâlli tecellîlerini bizzat müşahede etmek imkânı vardır. Fırtına içine düştüğünüz zaman dünyanın ve kâinatın gerçek sahibinin kim olduğunu çok kolay bir şekilde fark edebilirsiniz.
İmtihan sırrı sebebiyle meydana gelen olaylara bazı perdeler çekilmiştir. Sebepler öne sürülerek gerçek yaratıcı ve idame edici olan Rabbimizi bize unutturmaya çalışırlar. Hâlbuki her şeyin dizgini Cenâb-ı Hakkın elindedir. Bize düşen, akıl ve duygularımızı kullanarak onun varlığını hissetmemiz, tefekkür etmemizdir.
Fırtına içine düştüğünüzde ise sebeplerin sadece birer perde olduğunu bizzat görebilirsiniz. En inançsız görünen denizcinin bile “Allah” dediğine şahit olursunuz. Zira denizlere ve rüzgâra kumanda eden birisinin varlığı apaçık ortadadır.
Basınç sistemleri ve atmosferik şartlar ne kadar fırtınanın etkilerini anlamaya çalışmamıza yardımcı olsa da Allah’ın kudret ve azametini hissedebilmemize mani olamaz. Bunları sebep olarak da kabul edemeyiz, zira ne zaman başlayacağı ve bizi nerede yakalayacağı belli değildir. Fırtına şiddetlendiğinde ise ağızdan “Allah” kelâmından başka bir söz çıkmaz.
Duâlarımız, denizin şiddetini hiç olmazsa bir müddetliğine bırakıp bir an önce sahil-i selâmete çıkmamız üzerinedir.
Bu yıl Anadolu’da kuraklık yaşandı. Yağmur duâsının vakti geldiği için birçok yerde yağmur duâsına çıkıldı. Cenâb-ı Allah rahmet ve merhametini göstererek yağmuru gönderdi. Barajlar su ile doldu ve kuruyan topraklar suya doydu. Bir çok insanın dört gözle beklediği hava hareketleri biz denizcilerin endişe ile yaşadığı bir döneme denk geldi. Biz bir an önce fırtına bitsin de kurtulalım derken kar ve yağmura hasret milyonlarca kişi sevindi. İşte bu yazımız da böyle bir zamanda fırtınadan sonra kaleme alınmıştır.
Yağmurun yağması için gökyüzünün bulutlar ile dolması ve alçak basınç denilen hava olayının meydana gelmesi gerekir. Lâkin bu olay denizlerin altının üstüne gelmesine yol açar. Meteoroloji tahminleri ile fırtınanın nerelerde cereyan edeceğini tahmin edebilme imkânımız vardır. Bazen olur ki bilerek fırtınanın içine gitmek zorunda kalabiliriz. Zira gemiyi kiralayan kişi bir an önce yükümüzü ulaşacağı adrese göndermeyi istemektedir. Kaptana bu yüzden çok baskı yaparlar.
Kaptanın vereceği karar bu noktada çok önemli olmaktadır. Bazen emniyetli bir yer var ve buraya gidip demirlerse geçen süre için para ödeyen kiracı zor durumda kalmaktadır. Yok, eğer yola devam ederse bu sefer gemi ve personel fırtınayı yaşamakta ve oldukça yıpranmaktadır.
Kaptanın sefere devam etme konusunda geniş yetkileri olmakla birlikte her fırtınada kaçıp demire yatması hoş karşılanmaz. Gemi sahibi tarafından görevinden alınma ve mal sahibini zarara uğratma riski vardır. Bu sebeple belirli bir şiddetin üzerindeki fırtınalar hariç yola devam etmek durumundadırlar.
Kendi adıma konuşmam gerekirse birçok defa fırtınaya girmeden demire gittiğimi söyleyebilirim. Bazen kiracıların ağır baskılarını gördü isem de aldırış etmeden bulabildiğim yerlere demirledim.
Deniz ortasında her zaman demirlenecek uygun bir yer bulmak mümkün değildir. Keşke bütün denizler Ege denizi gibi olsa. Muhakkak bir ada bulup saçak altına yani rüzgârın etkilemediği bir yere demirlemek mümkündür. Fakat Akdeniz ve Karadeniz’de böylesine uygun adalar bulmak çoğu zaman imkânsızdır.
Eğer fırtına içine düşmüş iseniz Allah’tan başka sığınacak yeriniz yoktur. Zira hiçbir güç sizi fırtınanın içinden çekip kurtaramaz. İyi bir kaptanın yapacağı yegâne şey geminin yapısına uygun bir rota çizip fırtınanın etkisinden en az şekilde etkilenmesini sağlamaktır.
Bazen günlerce fırtınanın etkisinde kaldığımız dönemler hatta karaya çıktığımızda yürümekte zorlandığımız dahi olmuştur. Bununla birlikte denizcilerin çoğu gibi değil de fırtınanın güzel yönünü düşünmenin gerektiğine inanıyorum. Zira bu sayede insan tefekkür edebildiği takdirde nafile ibadetlerden kat kat fazla sevap kazanabilmektedir. Tek şart var ki farz olan namazlarını kılabilmiş olsun.
Fırtınada nasıl namaz kılınır konusunu bir başka yazıya bırakarak Cenâb-ı Allah’tan bütün denizcilere hayırlı seyirler nasip etmesini diliyorum.
17.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|