Atomun, hücrenin fizikî ve kimyevî yapısı desen desen; yağmur ve kar tanelerinin kristalleri nakış nakıştır. Meyveler, sebzeler, ağaçlar yapraklar, çiçekler ne muhteşem ölçü, desen, renk ve koku ile bezenmiş. Ya insan? Baştan ayağa bir bir san'at harikasıdır.
İşte atomdan galaksilere kadar bütün kâinatta ince ve baş döndürücü bir san'at göze çarpmaktadır. Bütün fen ilimlerinin diliyle de sabittir. Öyle bir san'at ki, sadece atom hakkında binlerce eser yazılmıştır ve yazılmaya da devam edilmektedir.
Her sanat eserinin mutlak bir san'atkârı olması, zarurî olarak kabul ettiğimiz kesin bir gerçektir. Bir yerde san'at varsa, mutlaka arkasında bir san'atkâr vardır. Kâinatta var olan atomlardan yıldızlara, canlılardan, hayvanlardan bitkilere kadar her nev ve onların her bir ferdi, gayet san'atlıdır.
Bir resim ressamsız, bir iğne ustasız, bir bina mimarsız, bir hendese mühendissiz olması mümkün değildir. Kâinat, baştan başa İlâhî bir kudret ve sanat eserinin tezahürü; yüce Yaratıcının isimlerinin gölgelerinin tecellileri, yansımalarıdır. Bir ayçiçeği veya insanın tek boyutlu renksiz resmi bir ressamın eseri olursa; ya üç boyutlu hakikilerinin yaratanı, ustası olmaz mı? Öyle ise onların da bir san'atkârı vardır. O da Sâni’-i Hakîm olan Allah’tır. Pastör, mikroptaki (virüs, bakterilerdeki) ince san'atı gördüktün sonra, “Sonsuz bir ilim sahibinin varlığına inanmamak mümkün mü?” demiştir.
Temizlik delili
Yaşayarak biliriz ki, bir haftada kendimizi, evimizi, sokağımızı, caddemizi temizlemezsek, orada artık yaşayamaz oluruz. Atomda cereyan eden temizlik, kandaki alyuvar ve akyuvarların temizliği, suyun temizlenmesi, havanın, mevsimlerin temizliği, gökyüzünün temizliği pek harika bir tarzda olduğunu bizzat müşahade ediyoruz.
Dünyamız ve kâinat devamlı işler, dolar boşalır bir fabrika gibi çalıştıkları halde, öylesine temizleniyor ki, bir yerde kirlilik ve ufunet görülmez. “Bu kâinat ve küre-i arz, daim işler ve büyük bir fabrika ve her vakit dolar boşalır bir han, bir misafirhanedir. Halbuki böyle işlek fabrikalar, hanlar ve misafirhaneler müzahrefatla, enkazlarla, süprüntülerle çok kirleniyorlar, bulaşık oluyorlar ve ufunetli maddeler her tarafında teraküm ediyorlar. Eğer pekçok dikkatle bakılmazsa ve tanzif edilmezse ve süpürülüp temizlenmezse, içinde durulmaz; insan onda boğulur. (...)
“Hava, zeminin sathına, yüzüne konan toz toprak süprüntülere üfler, tanzif eder. Bulut süngeri, zemin bahçesine su serper, toz toprağı yatıştırır.”1 Sular, bulutlar, rüzgârlar, karıncalar, leş yiyen yırtıcı hayvanlar, kan ve artıkları temizleyen köpek balıkları, karıncalar, mikropları toplayan sivrisinekler, karasinekler, yaprak ve benzeri artıkları yeyip tüketen bakteriler ve bütün hayvanlar Kuddüs isminin tecellisine mahzar olarak dünyamızı o derece pak temizler ki, bir yerde kir, bulaşık, koku bırakmaz. Görünürde bir kir bulunsa da, hemencecik temizlenir.
Bu ve benzeri temizlik faaliyetleri, bu varlıkları istihdam eden, programlayan, ayarlayan sonsuz kudret Sahibini göstermiyor mu? O da, elbette Kuddüs ismine sahip olan Cenâb-ı Hak’tır.
Keza, yıldızların ölümleri de gökyüzünü bulandırmıyor. Sürtünme kanunu ile istihaleye tabi tutularak ışığa, enerjiye çevriliyor. Bütün gezegenler, samanyolu ve galaksilerde de aynı kanun çerçevesinde temizlik yapılmaktadır.
Bu temizleme emrini yıldızlar, unsurlar, madenler, bitkiler dinledikleri gibi, bütün atomlar dahi dinliyorlar ki, hayretengiz tahavvülât fırtınaları içinde o zerreler temizliğe dikkat ediyorlar. Bir yerde lüzumsuz toplanmıyorlar, kalabalık etmiyorlar. Pis olsalar çabuk temizleniyorlar.2
Biliriz ki, kanun kendi başına bir iş yapamaz. Bir kanun koyucu ve icrâ ettirici lâzımdır. İşte kâinatın Sahibi, sonsuz ilim ve kudretiyle, Kuddûs isminin gereği olarak atomdan galaksilere kadar her şeyi temizliyor.
Dipnot: 1- Lem’alar, 296-301. 2. A.g.e.
17.02.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|