Kimliğimizi oluşturan düşünceler ve duygular mı çok değişti? Yoksa her şey anlam kaybına mı uğradı? Bizim altını çizerek kalbimize koyup sakladığımız değerler pazarda el tezgâhlarında satılığa çıkıyor. Sevgi, aşk ve muhabbet eminim ki, hiçbir zaman bu kadar utanmamıştı. Bu kadar soyulup sokağa atılmamıştı. Şımarık, kıymet bilmez ve değerden yoksun yüreklerimizde bu kadar çabuk harcanmamıştı. Kalplere sıcaklık veren, zarafet ve incelik katan, insanı üstün kılan o aşk, hiçbir devirde bu kadar üşümemiştir eminim..
Zevklerle, aşklar karıştırıldığından beri aşkın ağıtları hiç bitmiyor...
Sevgi ile birbirine bağlanmış, sevginin yüceliğine, mahremiyetine, inceliğine dokunmuş kalplerin bir araya geldiği kaç yuva kaldı acaba? Duvarlarına huzur sinen…
Kadın ve erkek birbirini tamamlayan, bütünleyen iki varlık. Birini diğerinden ayrı düşünmek imkânsız. Bütün yürekler, kadın veya erkek olsun, diğer yarısını arar. Çünkü bunu Yaratıcı doğuştan onun kalbine koymuştur. Birbirlerini bütünlesinler, hayatın engebeli yokuşlarında birbirlerinin yüreklerine arkadaş olsunlar, dost ve can olsunlar diye kalplerine de sevgi yüklemiş. O muhabbetle, gerçek mahbuba giden yollar açmış.
Kalplerde bir yıkım var. Çatırtıları gökleri de inletiyor, yeri de… Güvenler tarumar, yürekler toz duman…
Oysa kalplerimiz sevgiye ve muhabbete daha yakın. Ayrılığa, hüzne, acıya, kırgınlık ve dargınlıklara değil. Hepimiz bir yerlerde gizlenen o mutluluğu ve huzuru istiyor, arıyoruz. Kendimiz kalbimizle saklambaç oynarken, mutluluğu nasıl bulabiliriz ki? Ruhumuza açılan pencerelerden öz varlığımızı nasıl seyredebiliriz?
Eğer gönlümüze giden yollar geceye bürünmüşse ve kendimizi dahi göremiyorsak bu karanlığın içinde, içimizdeki ışığı görmenin ve yakmanın zamanı gelmiş demektir. İçimizdeki ışık; yani dürüstlük, yani sevgi, yani güven verme ve güven duyma, yani şefkat, yani merhamet, … yani Vedud olan o yüce Yaratıcının muhabbetiyle boyanmak.
17.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|