“Dört cephede mücadele vermek zorunda kalıyoruz” diye de düşünebilirsiniz, kafamızı kısır tartışmalardan kaldırıp, “bölge ve dünya gerçekleriyle yüz yüze kaldık” diye de bakabilirsiniz.
Ben ikinci cepheden bakanlardanım.
Nasıl bakmam?
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu hakkında Gensoru önergesi verilmişti. Başından sonuna takip ettim. İktidar ve muhalefet kulislerine girdim, Genel Kuruldaki konuşmaları takip ettim.
Birçok meslektaşım da Gensorunun ciddiyetine uygun davranarak Meclise gelmiş, görüşmeleri takip etmeye çalışıyordu.
Konuşmaları izlerken, muhalefet sözcülerinin gazete haberlerini dahi dikkatli bir şekilde takip etmediklerini fark ettim.
Dahası Gensoruyu veren partinin lideri görüşmelerde yoktu. Gensoru’yu ANAP vermişti. ANAP lideri Erkan Mumcu o gün Meclisteydi, partisinin grup toplantısını yaptı. Ama iş gensoruya gelince Mumcu yoktu.
Partisinin verdiği gensoruyu kendi lideri dahi ciddiye almıyorsa, sorarım size biz nasıl ciddiye alalım?
Bu yüzden ciddiyetsiz muhalefet şovları, klasik iktidar böbürlenmelerinin dışına çıkıp, gerçeklerle yüz yüze olmanın zamanı…
***
Ankara dün İsrail Başbakan’ı Ehut Olmert’i ağırladı. Başbakanlıkta korumaların itiş kakışı ötesinde Olmert önemli görüşmeler yaptı, Ankara İsrail Başbakanına verilmesi gereken bütün mesajları verdi.
Başbakan Erdoğan’ın İsrail gezisinin her aşamasında Başbakanlık korumaları İsrailli meslektaşları tarafından engellenmiş. Dün kısasa kısas kuralı işledi ve Olmert’in korumaları Başbakanlığın birçok bölümüne alınmadı.
Ancak başbakanlar düzeyindeki hava farklıydı. Olmert gelmeden önce Başbakan Erdoğan Salı günkü grup toplantısında Kudüs’te yapılan kazının İslâm dünyasını incittiğini söyleyip, uyarıda bulunmuştu. Erdoğan’ın bu çıkışı üzerine, “Doğru mu yapıldı, ziyaret iptal edilir mi?” şeklinde bazı kaygılar oluşmadı değil. Ancak görüldü ki, Olmert izahat vermek için bir hazırlık yapmış ve kazı yapılan bölgenin fotoğraflarını yanında getirmiş.
Ancak başbakan bu fotoğrafların kendisini tatmin etmediğini bir teknik heyet gönderileceğini ifade etti. Teknik heyet önerisi Olmert tarafından kabul edilmiş, tabiî Tel Aviv’e dönünce karar değiştirmezse.
Ankara, Olmert’e Filistin’de sağlam duran bir hükümetin kendileri açısından da faydalı olduğunu anlattı, El Fetih ile Hamas arasındaki anlaşmadan rahatsız olmamaları gerektiğini anlattı. Bir süre önce Filistin’i ziyaret eden Parlamenterler Arası Dostluk Grubu üyesi bir milletvekili, “İsrail, Filistin’i karıştırmış. Kardeş kardeşe silâh çeker hale getirmiş. Asıl tehlikeli olan bu” demişti.
Yıllarca İsrail zulmüne karşı direnen dünyanın en masum milleti Filistinliler ne yazık ki, bir süredir İsrail’i sevindiren, Filistin dostlarını üzen bir kardeş kavgasının içindeler. Mekke’de varılan anlaşma ile bu yanlışa son verildi. Önemli olan bunun sürdürülebilir olması.
Olmert Ankara’nın birçok talebine coşkulu bir destek verdi. Kuzey Irak’a girmemizi teşvik etti, ABD’deki Yahudi lobisine dayalı gücünü kullanarak sözde Ermeni soykırımı tasarısına karşı çaba gösterme sözü verdi. Tüm bunların bir karşılığı var. O da İran.
Dışişleri Bakanı Gül’ün, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın ABD’deki temaslarında da en önemli nokta İran’dı.
ABD artık tüm oklarını İran’a çevirmeye başladı. Irak’taki ileri teknoloji gerektiren silâhların bu ülkeye İran’dan girdiği iddiaları Beyaz Saray tarafından dile getirildi. ABD Genelkurmay Başkanı Peter Pace dahi bu iddiaların doğru olmadığını belirtti.
Irak’a düzmece raporlarla saldıran ABD, kendi Genelkurmay Başkanını dahi ikna etmeyi başaramıyor, ama ilginç bir şekilde AB ülkeleri İran ganimetinden pay kapmak için, Almanya ve Fransa çok büyük ticarî ilişkileri olmasına karşın İran’a karşı ABD’nin yanında yer alıyorlar.
Türkiye’nin kayıkçı kavgaları ile zaman kaybetmek yerine enerjisini, birikimlerine bölgesel gelişmelere ayırması gerekiyor. Çünkü İran olayı yaklaştıkça, Kürt devleti olayı bunun bonusu olacak.
Türkiye ile yürütülen müzakereler işte böylesine kritik bir noktada.
İran’a karşı Kürt devleti kozu…
16.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|