Hrant Dink cinayetinin kazıldıkça altından ilginç bağlantıların, tuhaf ilişkilerin çıktığı bir sırada, derin devlet tartışmalarının ayyuka çıktığı bir dönemde ve Cumhurbaşkanı Sezer’in başlattığı laiklik tartışmalarının ortada olduğu bir sırada Başbakan Erdoğan’ın ne diyeceği önemliydi.
Hele ki, “Derin devlet var” diyen başbakanın 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başta olmak üzere, “İktidarsın, çözsene” çağrısına muhatap olması, “İktidarlar ağlama yeri değildir” eleştirileriyle karşılaşması Erdoğan’ın tavrını daha bir önemli kılmıştı.
İktidar partilerinin grup toplantıları, başbakanların siyasî tavırlarını ortaya koymaları açısından, bu tür kritik dönemlerde daha bir önem arz ediyor.
Başbakanın konuşmasında pürdikkat dinlenen bölümün derin devlet ve laiklik konusundaki uyarıları olduğunu ve en çok bu konulara ilişkin sözlerinden dolayı alkışlandığını belirtsem, herhalde milletvekillerinin de aynı beklenti içinde olduklarını ortaya koyar.
Zaten Erdoğan’ın Afrika gezisine ilişkin anlattıkları, bugün gerçekleştireceği Gürcistan temaslarına yönelik açıklamaları ilgi uyandırmadı. Milletvekilleri sadece dinlemekle yetindiler.
Ta ki laiklik konusuna değinene dek.
“Cumhuriyetin de, demokrasinin de en büyük güvencesi aziz milletimizdir” dedi. Bu, devletin temeline milleti koyan demokrat anlayış.
Cumhuriyetin de, demokrasinin de güvencesi asker ya da yargı değil, milletin bizzat kendisidir anlayışı bu.
Erdoğan bununla da yetinmedi. Doğrudan Cumhurbaşkanı Sezer’in, laiklik konusunda anayasanın 2. maddesi ve Anayasa Mahkemesinin kararları varken, madde gerekçesinin esas alınmayacağı yönündeki sözlerini hedef aldı.
Erdoğan’ın sözlerine değinmeden önce, Cumhurbaşkanının seslendirdiği Anayasa Mahkemesi kararlarına bir parantez açmak istiyorum.
Bir kısmının altında Sezer’in de imzasının bulunduğu kararlar. 7 Mart 1989 yılında türban konusunda YÖK yasasında yapılan değişikliğe ilişkin olarak Kenan Evren’in başvurusu üzerine alınan karar. Dahası Refah ve Fazilet partilerinin kapatılmasıyla ilgili kararlar.
Hepsi kapatma ve yasaklama kararları. Sezer’in ilham aldığı laiklik, yasakçı ve kapatmacı bir laiklik. Kanunları anayasaya uygunluk açısından denetleyen Anayasa Mahkemesinin kararlarına bakan Sezer, her nedense Yargıtay’ın bu konulardaki içtihatlarına ses çıkarmıyor. Yargıtay son olarak Eygi ve Aydar kararlarında, laikliğin korkuyla değil, özgürlüklerle korunacağına hükmetmişti.
Başbakan Erdoğan da Sezer’in rağmına laiklikle ilgili maddenin gerekçesini esas aldıklarını ifade etti. Sezer’in açıklamasının yayınlandığı saatlerde önce Meclis Başkanı Arınç’ın cevap vermesi tartışılıyordu. Çünkü tartışmayı Arınç başlatmıştı. Sonra Başbakanın cevap vermesi uygun görülmüş herhalde.
Erdoğan’ın derin devlete ilişkin değerlendirmeleri de sağlıklıydı. Başbakan bu konunun tartışılmasını istiyor.
Devlet içinde karanlık odaklar oluşturmak isteyenlere dikkat çekti ve “kayıt dışı güvenlik anlayışı olmaz” dedi.
Başbakan’ın derin devlete karşı kararlı tavrı önemliydi. Milliyetçilik perdesi altında çetelerin sırtının sıvazlandığı bir kurtlar vadisi ortamında Başbakanın, “Devlete en büyük zararı bu tür oluşumlar veriyor” şeklindeki yaklaşımı yerindeydi. “Devlet için kurşun atan da, kurşun yiyen de kahramandır” gibi bir koruma ortamı sağlamadı.
“Tekerlerine çomak soktuk” dedi. “İktidarsın çöz” diyenlere, “Zamanında siz niye çözmediniz?” diye seslendi.
Başbakanlara suikast düzenleyecek çapta bir derin oluşum var bu devletin içinde.
Erdoğan’ın kararlılığı önemli. Bu desteklenmeli, Erdoğan da bu işi ağlama duvarına çevirmemeli. Ancak kamuoyundaki duyarlılık gelişmeden, Türkiye bu konuda bir devlet politikası oluşturmadan bir Erdoğan’la olacak iş değil bu.
Ancak şu unutulmamalı ki, aydınlatılan her cinayet, yakalanan her fail derin devlete indirilen en ağır darbe oluyor.
Başbakan konuşurken İçişleri Bakanı Aksu’yu izledim. Kıpır kıpır, yerinde duramayan, huzursuz bir havası vardı.
Bu ortamda nasıl huzursuz olmasın.
Böyle bir dönemde İçişleri Bakanının nikâh törenlerinde, milletvekillerinin kaz yeme partilerinde işi yok. Türkiye ciddî bir dönemden geçiyor.
Başbakan Erdoğan gibi bir kararlılığa ihtiyaç var. Tabiî önce hükümetin tamamında.
07.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|