Dost ve düşman nezdinde ülkemizi ‘küçük düşüren’ TCK'nın 301. maddesi, tartışılmaya devam ediyor. En dikkat çekici nokta, iktidarın bu konuda ‘net’ bir davranış sergileyememesi. Günaşırı beyanlar birbiriyle çelişiyor. Bazı ‘yetkililer’ 301. maddenin kalkması gerektiğini söylerken; bazıları da “Maddenin kalkması gerekmez, zihniyet değişmelidir” diyor.
Tabiî ki arzu edilen ve asıl yapılması gereken ‘zihniyetin değişmesi’dir. Ancak çeşitli sebeplerle bu şu anda yapılamıyorsa maddenin değiştirilmesi de bir yoldur. Zihniyet değişimi sadece 301. madde ile ilgili uygulamalar için değil, başka pek çok madde ile de ilgilidir. Bu konudaki ihtiyacı, sadece hukuk alanında görmek de yeterli değildir. Hemen her konuda bir zihniyet değişimine ihtiyacımız olduğu aşikârdır.
Ancak hükümetin bu konudaki talepler karşısındaki tavrı ne yazık ki güven vermiyor. Tartışmalar alevlendiği günlerde ‘top’ sivil toplum kuruluşlarına atılıyor ve “Bize bir teklif sunun” deniliyor. Haliyle değişik dünya gürüşlerine mensup onlarca belki de yüzlerce STK’nın bir araya gelip ortak bir teklif sunması kolay değildir. Sorgulanması gereken, hükümetin böyle bir teklifi beklediğini beyan etmesidir.
Sivil toplum kuruluşlarının belki ortak bir ‘madde’ teklifi yoktur, ama Türkiye kamuoyunun, çok sayıda münevverin ortak bir dileği ve temennisi vardır: 301 her hal ve şart altında bir an önce değişmelidir. Bunu anlamak için son 15 günlük gazeteleri taramak, fikir beyan eden ‘uzman’ların ve ‘aydın’ların gazetelerde yayınlanan yazılarına bakmak yeterlidir.
STK’lardan 301 ile ilgili olarak alternatif ‘madde teklifi’ bekleyen hükümete bizim teklifimiz şudur: “Gazetelerde konuyla ilgili yazılanları bir ‘uzman hukukçular heyeti’ okuyup derlesin. Bu yazılarda ortaya çıkan görüşler doğrultusunda 301. madde ya yeniden yazılsın, ya da kökten iptal edilsin!”
“Sivil toplum kuruluşları”ndan bize teklif gelmedi diyerek işi yokuşa sürmek kimseye bir şey kazandırmaz. Tekrarlıyoruz: STK’lardan bir teklif gelmediyse bile, Türkiye’nin meseleleri üzerinde kafa yoran hukukçu, siyasetçi ve ‘aydın’lardan onlarca belki de yüzlerce teklif geldi. STK’lar arasında bu konuda bir mutabakat yok ise bile, ‘aydın’lar arasında bir mutabakat vardır ve sağlanmıştır. Gazetelerde yer alan yazılar bu gözle değerlendirilirse hadise tam mânâsıyla anlaşılabilir. Maksat ‘üzüm’ yemek ise bu yol tercih edilebilir. Yok, mevcut tartışmalarla başka maksatlar güdülüyorsa onu da kamuoyu bilsin...
Göz ardı edilen başka bir husus da, TCK 301. maddenin yürürlükteki anayasaya aykırı olduğu tesbitidir. 301. madde ile ilgili olarak “Su akar, Türk bakar” başlıklı uzun bir yazıda konuyu değerlendiren Mümtaz’er Türköne bu görüşte: “Bu güne kadar bu maddenin kullanımını dikkate alarak verilecek hüküm şudur. Türk Ceza Kanununun 301. maddesi anayasaya aykırıdır. Bu madde mevcut haliyle açıkça ‘Türk milletinin bölünmez bütünlüğü’ne yönelik bir tehdit oluşturmaktadır.” (Zaman, 5 Şubat 2007)
Çelişkiye dikkat etmek lâzım: Maddeyi bu haliyle uygulayanların iddiası, ‘Türk milletinin bölünmesini engellemek’tir. Oysa ‘uzman’ların tesbiti, maddenin tam aksi tesir yaptığı yönünde...
Türköne’nin son cümlesi şöyle: “301. maddeyi bu haliyle muhafazasını savunanların kafasının arkasında iki şey olabilir. Birincisi, ırkçı, kabileci takıntıların oluşturduğu karanlık bölgeler. İkincisi, bir siyasî kimlik haline gelen bu maddeye sarılarak karşı cepheye hamle edenlerin sığ popülizmi. Bize lâzım olan akıl ise bu maddenin doğrudan Türk milletine zarar verdiğini görebilmeli. Dünya değişiyor ve farklı bir kalıba dökülüyor. Yani başımızda kurulan dünyayı, hızlı akmakta olan tarihi bir kenara bırakıp 301’e sıkı sıkıya sarılırsak, ‘Su akar, Türk bakar’ atasözünü doğrulamış olmaz mıyız?” (agg)
07.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|