‘Küresel ısınma’ Türkiye’nin değilse de dünyanın gündeminde. Ülkemizde hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da ‘Bize bir şey olmaz’ anlayışı hâkim ise de, bu ‘yılan’ın bir gün gelip bize de zarar vereceğini bilmek gerekiyor.
Birleşmir Milletler, ‘küresel ısınma’nın sorumlusunu tesbit etmiş: İnsanoğlu. Doğru bir tesbit. Önceki gün yayınlanan BM raporu, çevreyi korumak noktasında çok geç kaldığımızı da ortaya koymuş. Buna göre, çevreyi kirletmekten bugün vazgeçsek bile ‘küresel ısınma’ yüzyıllarca sürecek. Sıcaklık 100 yıl içinde en az 1.8 derece, deniz seviyesi ise 18 santimetre yükselecek. “Dünyadaki ısının bir iki derece yükselmesinin ne zararı olur?” dememek lâzım. Çünkü hem dünyanın, hem de kâinatın ‘denge’si ‘küçük’ gördüğümüz böyle rakamlarla/hesaplarda gizli. Yıldızların hareketlerinden, atomların hareketlerine kadar hepsi ‘küçük hesap işi’ değil mi? Dünyanın bir iki derece fazla ısınması, kutuplardaki buzulların erimesi, kuraklık ve çölleşmeye yol açar ki, konuyu ‘bilen’ ilim adamlarının feryadları mânâsız değil.
Zamanında tedbir almayan dünya, felâkete doğru sürüklendiğini itiraf etmiş oldu. Peki, ‘suçlu’ görülen insanoğlu dünyayı bu noktaya nasıl sürükledi? Bu sorunun tek bir cevabı var: İktisat yerine israfı tercih etti!
‘İktisat’ denilince akla sadece ‘para’ tasarrufunun gelmesi yanlış bir anlayış. Oysa asıl israf, ‘para’ harcamadan sahip olduğumuz ‘ücretsiz’ nimetlerde yapılıyor. Ücretsiz ve bol miktarda sahip olduğumuz ‘hava’ nimetini israf edip, kirletiyor ve kendimize ‘zehir’ ediyoruz. Bu arada, havayı en çok kirleten 13’üncü dünya ülkesi/millet olduğumuzu da unutmayalım.
Problem ortada. ‘Küresel ısınma’ olarak adlandırılan bu vak’aya karşı hangi yolla tedbir alacağız? Uzmanların tavsiyeleri şöyle:
* Evlerimizde kullandığımız ‘ampül’lerimizi, ‘tasarruflu ampül’lerle değiştireceğiz.
* Çamaşırları, ‘kurutma makinası’nda değil, açık havada/ipe asarak kurutacağız.
* Lüks ‘cip’lere binenler, cipten inip otomobile binecek.
* Evlerimizdeki elektronik cihazlar ‘stand by/bekleme’ durumunda bırakılmayacak, işimiz bitince ‘kökten’ kapatılacak.
* Alış verişlere giderken yanımızda ‘bez torba’ bulunduralım. Böylece daha az ‘atık plastik’ ortaya çıkar.
* Evlerimizin daha fazla ‘yalıtım’lı olmasına çalışacağız. Kaloriferleri sonuna kadar açıp, sonra da ‘Ev çok sıcak oldu, pencereyi açalım’ demeyeceğiz vs.
Uzmanların dile getirdiği bütün bu tavsiyeleri ‘Her konuda tasarruf yapacağız/ israftan uzak duracağız’ şeklinde özetlemek mümkün değil mi?
Şimdi anladık mı ‘israf’ın niçin ‘haram’ kılındığını? Bütün bu tavsiyeler, İslâmın insanlığa sunduğu ‘hayat tarzı’nın özeti değil mi?
Bazıları rahatsız olsa da tekrarlamak durumundayız: “Din hayatın hayatı, hem nuru hem esası! İhya-i din ile olur şu milletin ihyası!” (Bediüzzaman, Sözler, s. 658)
04.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|