Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Serdar MURAT

Baykal'ın barış adımı



Seçimin ucunun iyice gözüktüğünü anlamak için Meclis’teki grup toplantılarına bakmak yeterliydi.

AKP grubu bindirilmiş kıtalarla dolduruluyor. Ancak ANAP Grubunda da CHP’nin grup toplantısında da hatırı sayılır bir kalabalık vardı.

Seçim sürecine girilmesiyle birlikte, kitlelerin siyasete olan ilgileri de arttı.

AKP grubuna sadece bu gözlemler için gitmedik elbette ki. Başbakan Erdoğan’ın iç ve dış sorunlar karşısında söyleyecekleri önemliydi.

Ancak sıkıcı mı, sıkıcı bir grup toplantısı yapıldı.

Başbakan Erdoğan’ın uzun uzun icraatlardan bahsettiği grup konuşmaları zaten hem verimsiz, hem de sıkıcı oluyor.

Öyle ki, Erzurum’dan gelen gençlerin sloganları da olmasa tatsız tuzsuz bir grup toplantısıydı izlediğimiz.

Herkesin sustuğu bir anda “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye slogan atan gencin sesi bile geniş salonda rahatlıkla işitildi. Tabiî sadece tebessümlere yol açtı.

Başbakanın kayda değer tek değerlendirmesi İsrail konusundaydı.

Bir süredir birbiriyle savaş halindeki Filistinli gruplar El Fetih ile Hamas Suudi Arabistan’ın girişimleriyle Mekke’de bir araya gelip, o mukaddes mekânın mehabetine uygun bir şekilde savaşı bırakıp, işbirliği yapma kararını aldılar.

Bu olay Suudi Arabistan’a müthiş bir prestij sağlarken, yarın İsrail başbakanı Ehut Olmert’in Türkiye’yi ziyaret edecek olması bu konjonktüre ters düştü.

Filistinli grupların anlaşmaya varmaları üzerine İsrail, bu kez El Aksa Camii ile Ağlama Duvarı arasındaki tarihî bölgede kazı çalışmalarına başladı. Erdoğan, İsrail Başbakanı henüz gelmeden gereken mesajı vererek bu ziyareti dengeledi.

Harem-i Şerifin tüm dünya Müslümanlarının kutsal mekânı olduğunu hatırlatarak, İsrail’in tavrının İslâm dünyasında tepkiye yol açacağını ifade etti.

Bu mesajı Türkiye’nin vermesi gerekiyordu. Hem de Başbakan düzeyinde. Bizim cumhurbaşkanının böyle bir geleneği yok, ama diğer İslâm ülkeleri de devlet başkanı seviyesinde tepkilerini ortaya koyuyorlar. Sadece tepkilerle yetinilmemeli, uluslar arası zeminler harekete geçirilmeli.

İsrail’in Filistin’e saldırdığı bir sırada Şaron Rusya dönüşü Türkiye’yi ziyaret etmiş, Türkiye İsrail Başbakanının Ankara’ya gelmesine izin vermemişti. Yine İsrail’in Filistin ve Lübnan’a saldırıları nedeniyle Olmert’in ziyareti ertelenmişti.

İslâm coğrafyasında insanlığın vicdanının tefessüh ettiği bir dönemde Türkiye’nin tavrı önemli.

AKP grubundan çıkmaya hazırlanırken, hemen yanı başımızda kameramanların olduğu bir bölümde, “Sayın Başbakanım” diye bir genç bağırmaya başladı. Elinde bir dergi tutuyordu. Hemen yaka paça dışarı çıkarıldı. Bir süre takip ettik. Sonradan isminin Sait Satılmış olduğunu öğrendiğimiz genç, “devlet sırrı” diyor, “Beni öldürecekler” diye bağırıyordu. Derin devlet, devlet sırrı, ölüm korkusu kimi zaman paranoya haline gelebiliyor.

Tüm bunlar olurken, benim aklım asıl CHP grubundaydı. Türkiye’de gerilim politikaları üreten CHP liderinin Almanya’da tartışmaya açtığı, “Barış ve kardeşlik projesi”nin ayaklarının sağlam olup olmadığını merak ediyordum.

Baykal CHP grubuna henüz gelmemişti. Bu yüzden ANAP grubuna uğrayıp bir süre Erkan Mumcu’yu dinledim. Öfkeyle konuşuyordu. İktidara karşı bilenmiş kesimlerin yüreğini ferahlatacak sözler söylüyor, yer yer hakaret eden cümleler sarfediyordu.

ANAP’taki ilk devrinde Meclis komisyonlarında yasakçı maddelerin görüşüleceği toplantılara girip özgürlükleri savunan Erkan Mumcu gitmiş, muhalefet edeceğim diye 301’i savunan bir Erkan Mumcu gelmişti. Özal’ın 141-142’yi, 163’ncü maddeyi kaldırdığı partinin genel başkanı 301’i ve statükoyu savunuyordu. Şaşırdım. İyi konuşuyor, hoş konuşuyor, ama rotayı statükoculuğa kırmış bir Erkan Mumcu tat vermedi.

Uzun süredir Baykal’ı ilk kez bu denli pür dikkat dinledim. Konuşmasının sonunda barış projesine ilişkin önemli mesajlar verdi.

“Türkiye’nin en temel ihtiyacı iç barışın güvence altına alınması” dedi. Kabul.

Okulu, camiyi, kışlayı, kahvehaneyi, karakolu elele verdirmekten, devlet-millet kaynaşmasından söz etti. Sağduyulu bir yaklaşımdı.

“Cumhuriyeti tartıştık, milliyetçiliği tartıştık, inançları tartıştık, Atatürk’ü tartıştık, birbirimizin etnik kökenini tartıştık” dedi ve ekledi, “Bu tartışmalar yanlış tartışmalar. Bataklıktır bu bataklık”

Baykal’ın bu sözleri grupta içten bir şekilde alkışlandı. Samimiyeti tartışılabilir. Ama yerinde bir adım attı CHP lideri. CHP demek resmî söylem demek. CHP gerilim ürettiği zaman ülkenin bir takım kurumları da bu gerilimin arkasında yerini alıyor.

Bu, ülkeye de, CHP’ye de bir şey sağlamıyor.

Baykal’ın bunu görmesi önemli.

CHP lideri’nin Almanya’daki açıklamalarını takip ederken, Türkiye’de kriz siyaseti, Almanya’da barış açılımı diye tenkit etmeyi düşündüm. Hatta Mevlânâ’nın, Yunus’un, Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinin hoşgörüsünü kavramak için Baykal’ın Almanya’ya gitmesi gerekiyormuş diye düşündüğüm de oldu.

Barış ve kardeşliğe olan ihtiyacımız adına bu eleştirilerimi geriye aldım.

CHP demek sadece Baykal demek değil. CHP’nin diğer sözcülerinin de liderlerinin peşinden gitmesi gerekiyor. Yasakları savunan, kriz üreten CHP’nin de ülkenin geldiği nokta ortada. Baykal’ın dediği gibi, “Bataklık” burası. Bataklıkta siyaset yapma yerine Türkiye’nin güneşe yürümesi gerekiyor.

Baykal’ın barış ve kardeşlik açılımına kendisinden daha çok inanan biri olarak, tüm eleştirilerimizi, düşeceğim kayıtları geri alıyorum. Barış ve kardeşlik yeter ki sağlansın. Bu uğurda atılan her adımı desteklemeye hazırım.

14.02.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.02.2007) - İttihatçıdan ihtilâlciye aynı zihniyet

  (09.02.2007) - Tayyip'in el kitabı

  (08.02.2007) - Masal değil, gerçek

  (07.02.2007) - Erdoğan’dan derin çıkış

  (06.02.2007) - Meclis’te “Hrant Dink Komisyonu” kurulmalı

  (05.02.2007) - Eşkiyayı dağda aramayın

  (02.02.2007) - Arınç'ın mesajları

  (01.02.2007) - Süleymaniye’de bir gece

  (30.01.2007) - Hem ekmek, hem hürriyet

  (29.01.2007) - Cem’le gitti cancağızım

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004