MÜSİAD Gaziantep Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Gaziantep Aymerkez Mağağa Koordinatörü Eyyüp Özcan, Yeni Asya'nın sorularını cevaplandırdı.
*Eyyüp Bey, kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz? Hem Aymerkez'deki hem de MÜSİAD'daki görevinizden bahsetseniz?
Ben Eyyüp Özcan, Gaziantep Aymerkez'in mağaza koordinatörüyüm. Esas mesleğim eğitimcilik. Öğretmenlik, okul müdürlüğü, millî eğitim müdürlüğü, üniversitede yöneticilik, bakanlıkta daire başkanlığı yaptım. 25 yılımı doldurunca emekli oldum. Aydınlı Grup'un Gaziantep'e gelmesiyle birlikte ben de burada mağaza koordinatörü olarak göreve başladım. Aynı zamanda MÜSİAD Gaziantep Şubesi Yönetim Kurulu Üyesiyim.
Mağazacılığı sonradan öğrenen birisiyim. Profesyonel anlamda mağaza müdürümüz ve diğer birim yöneticilerimiz var, ben tepe yöneticiyim. Geçen 9 yılda mağazacılığı da öğrendim. Aymerkez çok farklı bir konsept. Antep'e ilkleri getirdi. Marka bilincini yerleştirdi. Alışverişte disiplinli, ilkeli, alışveriş ve sonrasında müşterisini memnun eden bir alışkanlık, köklü bir değişkenlik yaptı. Aymerkez çevrede çok büyük bir güven ve prestije sahip. Sosyal, kültürel faaliyetlerde de öncülük ettik. Markacılıkta Aymerkez Gaziantep'te bir çığır açtı denilebilinir.
Alış verişte bir kargaşa yaşanıyor. Türkiye genelinde taklit markalar, kuralsız indirimler. Nakit sıkıntısı başka sıkıntılarla beraber alış veriş sıkıntısı yaşanıyor. Ama Aymerkez, sahip olduğu ilkelere bu indirimlerle, sağladığı güvenle farklı bir konumda. Bir temennide bulunuyorum: Fiyat indirimlerine bir çeki düzen verilmesi için hükümetin çalışmaları var. Gecikmiş bir adım, ama onu bekliyoruz. Sizin aracılığınız ile bu talebi kamuoyuyla paylaşmış olalım.
*Gaziantep'in Türkiye sanayi ve ticaret hayatındaki yeri ve önemi nedir?
Gaziantep, sanayide önde bir şehir, marka bir şehir olarak biliniyor. Bu tabirin içini doldurmak gerek. Gaziantep bu sanayisini kendi gayretiyle, kendi özelliğiyle, kendi çalışkanlığıyla, kendi teşebbüsü ile elde etti. Yani devletten çok büyük bir destek almadı. Meselâ son çıkan teşvik kapsamından Gaziantep pay alamadı. Çevremiz bütün teşvik kapsamına alınan illerle kuşatıldı. Yine de Antep'in kendine has özellikleri var. Ve bir başka özelliği de, Gaziantep ürettiği ürünlerin çoğunu ihraç ediyor. 3 milyar dolara yaklaşan bir ihracat gerçekleştirmiş durumda. Ağırlıklı olarak tekstil, halı...
İhraç edilen ülkeler genellikle Irak, ama Avrupa'nın bir çok ülkesi var. Uzakdoğu var, Amerika var. Ama yakın çevremizde Rusya, Irak... Meselâ Irak'la ilgili ikinci fuarı yapacağız. Fuarcılıkta Antep bir hamle yapıyor. Ve hamlesini büyütüyor. Birçok sektörde gıdadan ayakkabıya yani çok değişik makina techizattan, makina, ip, tekstil dokuma ön planda. Tabiî ağırlıklı olarak tekstil. Büyük kuruluşlar var. Türkiye çapında firmalara sahip. Engeller kaldırılsa, ihracat burada gerçekten patlar. Irak'ta bu kargaşa bittiği zaman çok büyük bir patlama yaşanır. Yine bizim uzun bir komşuluğumuz var. Suriye ile kapı komşusu sayılırız. Serbest Ticaret Anlaşması imzalandı biliyorsunuz. Suriye sadece Suriye değil, Ortadoğu'nun büyük kapısı durumunda. Bunlar gecikmiş meseleler. Ticaret kurallar normal işlediği zaman büyük patlama yaşanır.
*'Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerine devlet destek vermiyor' şeklinde bir yakınma var, bu konuda ne diyorsunuz?
Gaziantep'e devletin desteği çok olmadı, ama Gaziantepli yardım gelmi-yor diye beklemedi. Kendisi zaten müteşebbis bir yapıya sahip. Onun için devlet desteği olmadan yaptığı yatırımlarla bu seviyeye geldi. 4 tane birbirine entegre Organize Sanayi Bölgesi var. Hepsi çok muhteşem, şimdi 5'incisi geliyor. Hareketli bir yer burası. Kendi insanı hareketli, müteşebbis özelliğine başka özellikler de ekleniyor. Antep'in konumu bir avantaj sağlıyor. Antep, Irak ve Suriye'ye açılan bir kapı özelliği taşıyor. Bu özelliğinin hem Antep'e hem çevresindeki şehirlere hem de Türkiye'ye faydası var.
*Antep'in diğer Güneydoğu illerinin önüne geçmesinde burada terörün olmamasına bağlayabilir miyiz?
Elbette. Yani çok ciddî bir terör ve kargaşa yok. Asayiş iyi burada. Anteplinin kendi yapısı da göçle gelenlerle olan entegrasyon yapısı da, devletin idaresi de birbirini tamamlayıcı unsur oluyor. Çok sıkıntı badireler yaşanmadı buralarda.
*Gaziantep'te işsizlik var mı?
Sanayide 100 binden fazla kişi çalışıyor. Buna rağmen yine de işsizlik var.
*Kalifiye eleman arayan sektörler var mı?
O genel bir talep. Ben eğitimciyim. 17. Millî Eğitim Şûrâsına katıldım. Meslekî eğitimin kıymetini bilen biriyim. Türkiye'de meslekî eğitimle ilgili çok ciddî dram yaşanıyor. Meslekî eğitim kalkınmış olan ülkelerde yüzde 70-75 gibi bir orana sahip. Türkiye'de 15-20 yıl önce bu rakam yüzde 40-35'lerdeydi. Şimdi yüzde 25'lere düşmüş durumda.
*Meslekî eğitimin yetersizliğini neye bağlıyorsunuz?
İdeolojik, yanlış bakışa bağlıyorum. Yüksek Öğretim Kurumu ile Millî Eğitim Bakanlığının gerekli gereksiz bir şekilde konuyu tartışmasına, iş birliği yapmamasına bağlıyorum. Birisinin 'ak' dediğine diğerinin 'kara' demesine bağlıyorum. 1980'de çıkan yasa, hem de bu ana kadar gelen uygulama farklı görüşlere sahip olan kişilerin dahi eleştirdiği, şikâyetçi olduğu, sorguladığı anti demokratik, gayri ilmî bulduğu bir yapılanma.
YÖK meslekî eğitimi tahrip etmiştir, önünü kesmiştir. Bu imam hatip liselerini bitirmek pahasına yapılmıştır. Yani pire için yorgan yakmıştır. YÖK, eğitim fakültelerinde öğretmen yetiştirmeye de üvey evlât muamelesi yapmıştır. Meslekî eğitimi de tamamen gözardı etmiştir. Bu kalifiye, tekniker, teknokrat, teknisyen yetiştirmede çok ciddî vahim bir durumdur. Bunun telafî edilmesi lâzım. Bu yanlışın sona erdirilmesi lâzım. Meslekî eğitim; yani meslek liselerinin, Anadolu Meslek liselerinin bütün branşlarının önünün olabildiğince açılması lâzım.
İmam hatip liselerinin de adının ve müfredatının değişmesi lâzım. Siyasete alet edilmiş durumdaki görüntüsünün düzeltilmesi lâzım. Siyasete alet edilmek istenmiştir. Hata yapıldığını itiraf etmek lâzım. İstismarın her türlüsüne karşı olmanın doğru metod olduğunu düşünüyorum. Yani dinin siyasete alet edilmesine mani olmak lâzım. Ama milliyetçiliğin de, laikliğin de, her şeyin istismarına karşı olmak lâzım. Değerlere herkesin saygı duyduğu, istismar etmeden yeni düzen, objektif bir platforma ihtiyaç var. Bu istismardan kurtardığımız zaman imam hatip liselerini günün şartlarında, çağın gereklerine uygun şekilde yeniden düzenlemek lâzım. Bir insan der ki; 'Ben daha çok dinî bilgi almak istiyorum ve bu dinî bilgiyi aldıktan sonra doktor olmak istiyorum.' Bunun siyasî boyutu da yok. 'Ben daha çok dinî bilgi almak istiyorum, mühendis olmak istiyorum.' Amerika'da katolik kiliseleri en popüler kiliselerdir. Kişiler Katolik kilisesine gidiyor, daha çok dinî bilgi alıyor. Gidiyor sonra mühendis oluyor, doktor oluyor. Bunun Avrupa'da da örnekleri var. Bir kısır döngü, bir istismarcılık kördüğümü Türkiye'de bir çok şeyin önünü tıkamıştır. Temel insan hakları da dahil olmak üzere birçok demokratik haklara maalesef engel olunmuştur. Ve bu gelişme kalkınmanın, okumanın önünde bir engeldir. Ucube birşey, cahilce birşey. Kalkınmayı da engelliyor bu tartışmalar.
* Şehirlerde bulunan üniversiteler o ildeki sanayicilere katkıda bulunmalı. Bu durum Gaziantep'te nasıl? Yani üniversite ile sanayici işbirliği yapıyor mu?
Her yerde olan kopukluk G.Antep'te de var. Gaziantep Üniversitesi birçok kendinden sonra açılan üniversitelerin gerisinde bir öğrenci kapasitesine sahip. G.Antep gibi merkezî bir yeri kapsayacak, kucaklayacak, şekilde hem fakülte, akademik birim anlamında hem öğretim üyesi anlamında, hem öğrenci anlamında gelişmemiştir. Niye? Bahsettiğimiz kısır döngülerden dolayı. İşbirliği yok.
*Bu nereden kaynaklanıyor?
Biraz önce söylediğim gibi YÖK ile Millî Eğitim Bakanlığı arasındaki kopukluk, kucaklaşmamak bütün üniversitelere sirayet ediyor. Çünkü rektör ataması meselâ, en fazla oyu alıyor, atanamıyor. Bunların hepsi antidemokratik, objektif olmayan, subjektif değerlendirmelerle yapılan uygulamalar. Bu uygulamalar insanları çekimser hale, içeriye dönük hale getiriyor. İletişimi, işbirliğini, kucaklaşmayı zedeliyor, mani oluyor. Bunlar çok önemli meseleler. Bir üniversite ile o şehirdeki bütün sanayicilerin işbirliğine ihtiyaç var.
Her tarafta yaşanan kopukluk burada da yaşanıyor. Meselâ sanayi şehri G. Antep'te meslekî eğitim seviyesinde, hem de üniversitede ara eleman yetiştiren meslek okulları ve bu okulların devamı niteliğindeki fakültelerin sanayi ile çok büyük işbirliğine ihtiyacı var. Üniversite ile işbirliği yapalım diyoruz. Sanayici diyor ki, "Bize kaç tane kalifiye eleman verirseniz alırız. Biz o elemanı bulamıyoruz" diyorlar. Denedikleri elemanlardan da verim alamıyorlar. Ara eleman ihtiyacını sanayici kendi gayretiyle yetiştirmeye çalışıyor. Vasıfsız elemanı veya az vasıflı elemanı alıyor kendi yetiştiriyor. Bu elemanı yetiştirirken verimlilik adına, kalite adına kaybı oluyor. Sanayi alanlarımız daha ileri seviyede kurumsallaşamıyor, profesyonelleşemiyor. Meslekî eğitim daha sistemli, daha kurumsal olsa, bu üretim, verimlilik ve kalite artacak.
|