Yeni "Medenî Kànun", Millet Meclisi'nde kabul edildi.
Bu tarihe kadar yürürlükte olan Mecelle hükümleri ise, geçersiz sayılarak son elli yıllık medenî hukuk uygulamasına da son verildi.
Osmanlı devletinin son döneminde (1870'li yıllar), İslâm hukukuna dayalı olarak ilmî bir heyet tarafından hazırlanan 1851 maddeden müteşekkil "medenî kànunlar mecmuası" Mecelle, böylelikle tarihin tozlu raflarına kaldırılmış oldu.
Adına "Türk Medenî Kànunu" denilen bu yeni kànunlar ise, aslında "İsviçre Medenî Kànunu"ndan başka bir şey değildi.
Buna göre, yerli malı terk edilerek, yerine ithal malı olan ecnebi kànunlar kabul ve tatbik edilmeye başlandı.
Adalet Bakanı Bozkurt'un sözleri
O tarihte Adalet Bakanı olan Mahmut Esat Bozkurt, başlattıkları hukuk sisteminin yenilenmesi kararını—kendilerince—zaruretini şu sözlerle açıklıyordu: "Türk ihtilâlinin kararı, Batı medenîyetini kayıtsız şartsız şekilde kendisine mal etmek, benimsemektir. Bu karar, o kadar kesin bir azme dayanmaktadır ki, önüne çıkacak olanlar, demirle, ateşle yok edilmeye mahkûmdur. Bu prensip bakımından, kànunlarımızı olduğu gibi Batıdan almak zorundayız."
Devrin hükümeti (3. İnönü hükümeti) adına ortaya konulan bu görüş istikametinde çalışmalara başlandı.
Bu meyanda, önce bir komisyon kuruldu. Komisyon üyeleri tarafından Batılı ülkelerin medenî kànunları incelendi. Aralarından İsviçre Medenî Kànunu esas alındı.
İsviçre'de 1912'de yürürlüğe giren bu kànun, güyâ dilinin basitliği, kadın-erkek eşitliğine dayalı bir aile düzeni öngörmesi ve hakime takdir yetkisi vermesi sebebiyle benimsendi.
1926'da tam da 26 kişilik komisyonun hazırlamış olduğu yeni kànun tasarısı, Meclis Adalet Komisyonunda hiçbir değişikliğe uğramadan kabul edildikten sonra, bakanlar kurulunda da görüşülerek aynen kabul edildi.
Bu gelişmelerin ardından, tasarının görüşülmesi sırası Meclis'e geldi.
Genel Kurul görüşmelerinde ise, tasarının madde madde ele alınması teklif edildi. Ancak Adalet Bakanı Bozkurt, bu kànunların bir bütün olduğunu, dolayısıyla paket halinde görüşülmesi gerektiğini söyledi.
Tasarı, kısa bir görüşmeden sonra, 17 Şubat 1926'da kabul edildi. 4 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan yeni kànun, 6 ay sonra, yani 4 Ekim 1926'da uygulamaya konuldu.
* * *
Bugün, büyük bir öfkeyle gelişmiş AB yasalarına ve kriterlerine karşı gelen "ulusalcılar"ın kulakları çınlasın.
80 yıl önceki gümrüksüz, filtresiz Batılılaşma hareketine hiç dokunmayan, hatta dokundurtmayan "ulusalcı" cereyan, bu noktada durup kendini şöyle ciddî bir testten geçirmesi gerekmez mi?
Meselâ, kendilerine şunu sorabilirler: "Körükörüne sahiplendiğimiz 80 yıl önceki köhnemiş içimizdeki Batı'ya, bugünkü AB'nin karşı gelmesinden biz neden rahatsız oluyoruz?"
Mecelle yaşıyor mu?
Ciltlenmiş kànunlar mecmuası anlamına gelen ve asıl ismi Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye olan Osmanlı medenî hukuk kitabı olan Mecelle, aslında halen hayattadır ve zaten canlıdır, yani hayattârdır.
Yani, Mecelle'nin bundan 80 yıl evvel kàğıt üzerinde geçersiz sayılmasıyla, hakikatte geçersiz olmadı. Bazı hükümleriyle, pekçok insan kendi hayatında halen de amel etmeye devam ediyor.
Zira, ondaki hükümler, İslâm hukukundan ve kâinattaki İlâhî nizamdan alınmadır.
Dolayısıyla, tazeliğini ve geçerliliğini aynen koruyor.
İşte, bunlardan söze ve yazıya dönüştürülmüş hayatî bazı maddeler:
* Beraat-ı zimmet asıldır. (Yani, insanın suçsuzluğu asıldır, esastır. Tâ ki, iddia edilen suçluluk durumu ispat edilinceye kadar.)
* Zararın def'i, faydanın celbinden evlâdır. (Yani, bir zararın ortadan kaldırılması işini, faydanın celbi işine tercih edilmeli.)
* Ezmanın teğayyürü ile ahkâm tağayyür eder. (Yani, zamanın ve şartların değişmesiyle, gerekçeli hükümler de değişir.)
* Ehven–i şerreyn ihtiyar olunur. (Yani, iki şerden daha hafif, daha zararsız olan tercih edilmeli.)
İşte, Mecelle'nin buna benzer pekçok hükümleri vardır ki, insanlar bugün bile hayatlarında onun tatbikine çalışırlar.
Nasıl bakıyorlar?
Avrupalı kimi düşünür ve hukukçuların şu kanaati paylaştıkları rivâyet edilir: "Dünya tarihinin iki büyük hukuk projesi yapıldı. Ne gariptir ki, bunların ikisi de İstanbul'a nasip oldu: Birisi meşhûr Roma Hukuku, diğeri ise Mecelle'dir."
17.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|