Filistin’de sivil katliâmları ve Lübnan’a saldırı emirlerini veren İsrail Başbakanı Ehud Olmert, “geciken ziyaretini” Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “resmî dâvetlisi” olarak gerçekleştirdi.
Başbakan olarak Türkiye’yi ilk kez ziyaret eden Olmert, 24-25 Ağustos 2006 tarihinde Türkiye’ye gelmeyi plânlamış ancak Lübnan’da giriştikleri katliâmdan sonra gelecek tepkileri göze alamayarak Türkiye’ye ziyaretini ertelemek zorunda kalmıştı.
Olmert, Türkiye’ye gelmede önce “sıcak mesajlar” gönderdi. “Türkiye ziyaretine çok önem veriyorum. Başbakan Erdoğan, görüşlerine saygı duyduğum, çok takdir ettiğim bir lider” diyerek “mevkidaşı”na ve Türk halkına “hoş” ya da “şirin” görünme telâşına girdi.
Ancak ne kadar şirin gözükmeye çalışsa da İsrail’in yıllardır Filistinlilere yaptığı zulümleri bu “samimiyetsiz sözleri”yle unutturamazdı.
* * *
İsrail, son günlerde Mescid-i Aksa Camii’nin Mugrabi kapısı önündeki köprüyü restore etmek adına başlatılan kazı çalışmalarına önce son verildiği açıklanmıştı. Ancak kazılara olanca hızıyla devam ediliyor. Yani, İsrail Kudüs’ün altını oyuyor, dünya uyuyor. Olmert, kazının Mescid-i Aksa’ya zarar vermediğini söyledi. Türkiye bu sözlere inanmadı, yerinde inceleme yapmak için Türk mühendislerin bölgeye gideceği söyleniyor. Bu inceleme bile İsrail’de -büyük suçluluk duygusu ile mi bilinmez- tartışmalara yol açtı. “Delilik” diyenler bile çıktı. Bu da İsrail’in bakışını göstermesi açısından önemli…
İsrail’in geçtiğimiz yıl Lübnan’da yaptığı katliamlar hâlâ hafızalarda. Hizbullah’ın 8 askerini öldürüp ikisini kaçırmasını bahane ederek, 12 Temmuz’da Lübnan’a başlattığı saldırıları 34 gün sürdürmüş, Birleşmiş Milletler kararıyla son bulan savaşta çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere yaklaşık bin 150 Lübnan vatandaşı ölmüştü. Bu katliamları bütün Müslümanlar unutmadı, unutamaz…
Hamas ile El Fetih taraftarları, Gazze’de giderek şiddetlenen bir iktidar kavgasına girişmişlerdi. Çatışmayı sona erdirmek amacıyla geçen hafta Mekke’de biraraya gelen taraflar, yeni bir hükümet çatısı altında birleşme kararı aldılar. Şimdi yeni hükümet kurma çalışmaları sürüyor. “Mekke anlaşması” İsraillileri âdeta çıldırttı. Çünkü Filistin’deki kardeş kavgası İsrail’i her zaman işine geliyor.
Bütün bunlar arda arda konulduğunda Olmert’in mesajları bir anlam ifade etmiyor. Ortadoğu’nun ortasında ur, bölgedeki fitne ve fesatın baş mimarı İsrail’in bu söyledikleri “takiyye’den başka bir şey değildir.
* * *
Erdoğan belki de yanlış anlaşılabilecek bu “sıcak mesaj”ın gazetelerde yer aldığı gün partinin grup toplantısında ertesi gün gelecek “davetlisi” için sert açıklamalar yapmış. “Üç büyük dinin kutsal mekânlarının yer aldığı Kudüs’te, ‘Ben yaptım oldu’ şeklinde bir politika izlemeye hiç kimsenin hakkı yoktur, olamaz. Barış sürecinin canlandırılması yolunda yeni fırsat pencerelerinin açılmasını düşündüğümüz dönemde bu olayların yaşanmasından rahatsızız, üzüntü duyuyoruz” diye tepki göstermişti. İsrail’den, Kudüs’te Müslümanlara ait dinî mekânların korunmasına ilişkin anlaşmalara uymasını istemişti.
Ancak şu hiç unutulmasın. İsrail şimdiye kadar hiçbir anlaşmaya uymadı ki, bu anlaşmalara uysun. İsrail’in anlaşmalara uymasını beklemek çok iyimserlik olur…
* * *
Filistinlilere yaptığı işkence ve zulüm konusunda sınır tanımayan, İsrail’in Başbakanı, Erdoğan’ın görüşlerine saygı duyduğunu ve de takdir ettiğini söylemesi karşında, hangi görüşlerine saygı duyduğunu da merak ettik doğrusu…
Bir de bilmiyorum dikkatinizi çekti mi: İsrail Başbakanının soyadı Olmert, demek ki mert değil, mert ol denilmiş… Bu belki soğuk bir espri ama, gerçekten de Ehud Olmert hiçbir zaman mert olmadı… İsrail hiçbir uluslar arası karara uymadı. Bunun için Olmert, sözlerinde de “mert” değil. Bunu en iyi onbinlerce gözü yaşlı Filistinliler anlar…
Olmert’in Türkiye ziyareti arkasında cevaplanması gereken sorularla sona erdi. Önümüzdeki günlerde özel görüşmelerde “gizli anlaşmalar” yapıldı mı, tâvizler verildi mi? Gezinin ardından bir çapanoğlu çıkacak mı? Olmert yapacağı görüşmelerin yapıcı olmasını beklediğini söylemişti. Acaba “yapıcı” oldu mu? İki başbakan arasında iki saatlik baş başa yapılan “özel görüşme”de neler konuşuldu? Gelmeden önce gösterilen “sert tepkiler” kamufle miydi?
İşte bütün bu sorular cevap bekliyor. Bekleyip göreceğiz.
18.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|