|
|
RTÜK’ün Kurtlar Vadisi yaptırımı kalıcı çözüm mü?
Sanırım Hrant Dink suikastı bir nevî milât olacak. Öyle ki kendisinden sonraki bir çok olaydaki algılamayı etkileyerek hiçbir şeyin eskisi gibi olmamasına sebep oluyor.
Bu giriş sözünden sonra sözü gündemin ilk sıralarında yer alan Kurtlar Vadisine getirmek istiyorum. Şimdilerde diziyi bir çok kişinin “tu kaka” demesine takılmayalım, reytinglerin patladığı, sokakların boşaldığı, “damarlarımızdaki asil kan” ile bir kez daha gurur duyduğumuz, başımıza geçirilen çuvalın hesabını hiç olmaz ise sanal ortamda alarak kendimizi iyi hissetmemize vesile olan dizinin adı Kurtlar Vadisi.
Dizi Türk insanının hassasiyetlerinin, psikolojik haritasının iyi çalışıldığını ve de ticarî başarısını göstermiş durumda. Aksi halde, benzer birkaç yapım gibi yayından kaldırılırdı. Ayrıca, dizi ülkemizdeki derin devlet olgusuna temas ve içerden bir bakış veriyordu. Bunun yanında yakın geçmiş olaylarla paralellik kuruyor, bir süre sonra bu paralellikler izleyiciyi sanal ve kurgu bir hayal izlemiş olmaktan çıkarıp, özellikle kendini ispat etmek-göstermek isteyen gençlerin bilinçaltına “Polat Alemdar olmak” gibi hedef yerleşmesine vesile oluyordu.
Okullarda “Ben Polat Alemdar oldum” havası ile kendi yaşıtlarını dövüp-bıçaklayan yeni yetmeleri ve kendini Polat zannederken, onun gibilerinin en fazla tetikçisi ve uşağı olmak tehlikesini göremeyen birçok delikanlıyı da kaybetmiş durumdayız. Belki de bunlardan en fazla ismi hatırlanacak olan Ogün Samast’tır.
RTÜK’e yapılan müracaatlar önemli. Fakat, ilkeli olmak daha önemli. RTÜK bu dizinin yayından kaldırılmasını neden şifahî ve dolaylı yollarla yapıyor. Dizi hakkında RTÜK’e 1 Ocak-13 Şubat 2007 tarihleri arasında toplam 16 bin 597 başvuru yapılmış, başvuruların 13 bin 953’ünde dizinin yayınlanmaması, 2 bin 609’unda ise dizinin yayınlanması şeklinde gelen talepler üzerine, dizinin yayından kaldırılması konusu, Dink suikastı etkisi altında toplumun kendi içindeki bazı unsurları “tabiî hain” görmesini teşvik etmemesi gibi niyet olabilir.
Neredeyse her kanalda Kurtlar Vadisi’nin taklidi var. Onlar ne olacak? RTÜK gibi kurumların yaptıklarının doğruluğu kadar, yöntemlerinin doğruluğu da önemli. Yani 14 bin protesto alan bir programı ihbara gerek kalmadan, “Doğrudan yayından kaldırırım” diye bir ilke var ise bunu herkesin bilmeye ve protesto sayısına ulaşmaya hakkı var.
Çözüm yollarından biri, TV’den izlediğim kadar gerçek hayatta kibar ve efendi bir adam hissi uyandıran Necati Şaşmaz’ın, dizide Polat Alemdar karakterini korumak için gözle görülür bir şekilde çıkması, hak ve adaleti hukuk içinde savunan biraz romantik, çoluk çocuğuna düşkün baba rolü ile izleyicinin ve gençlerin karşısında yer almasıdır. Yani, bizzat Necati Şaşmaz tarafından Polat Alemdar gölgede bırakılmalıdır. Aksi halde tek başına hem de aba altından sopa göstererek dizinin yayından kaldırılması, yeterli ve kalıcı çözümü üretmeyebilir.
[email protected]
|
Emin Talha KARAMUSA
19.02.2007
|
|
Sivil hayatta askerlik!
982 yılında Gemlik’te askerlik görevini yaparken tanımıştım şimdi emekli olan albay Fikri’yi. O zamanlar yüzbaşıydı. Yedek subay olarak kendisiyle görev icabı görüşürdüm. Üniversiteden geldiğimiz için oldukça saygılı davranırdı. Askerî hiyerarşi içinde de olsa iyi bir diyaloğumuz vardı. Askerlik yapan diğer arkadaşlara karşı da kötü bir tavrını görmedim. Milletin evlâtlarına kötü ve aşağılayıcı laflar etmemesi erler tarafından sevilmesinde önemli bir etkendi. Kendisi de görevini seven disiplinli bir askerdi.
Terhisten sonra aradan uzun yıllar geçti. İrtibatımız kesilse de Ağustos aylarındaki terfi edenler listesinde gözüm Fikri yüzbaşıyı arar, fakat bulamazdı. Ve yıl 2007. Yani 25 yıl sonra Fikri Yüzbaşı, kaderin garip bir tecellisi olarak sivil toplum sahamızda “Emekli Fikri Albay” olarak karşımıza çıktı. Kuva-yı Milliye adlı bir dernek, gençlere yaptırılan silâhlı yemin töreni ve nihayet medyada yapılan haklı tenkitler… Üzülmemek elde değil.
Askerlik görevini yaparken, görev icabı emir ve uygulamalar dışında takındığı sivil tavır nasıl bize sempatik gelmişse; sivil hayatta takındığı silâhlı yemin gibi tavırlarının ise o kadar antipatik geldiğini ifade etmeliyim. Hele hele sivil toplumun en önemli unsurları olan dernekler, vakıflar, sendikalar, odalar gibi kuruluşların silâhlı değil silâhsız ve gönüllü kuruluşlar olduğunun farkındadır sanırım.
Artık şuna kesinlikle inanalım; silâh, güç ve şiddet yoluyla kimse kimseye bir şey kabul ettiremez. Bunlar çok gerilerde kaldı. Verilere dayalı ispat ve delil ile ikna yolu benimsenmeli. Gönüllere ve akıllara hitap edilmeli. Yersiz hamasetler ters teper; “Vatan-Millet-Sakarya” söylemindeki heyecan, yerini “Yurt-Ulus-Adapazarı” ifadesindeki donukluğa bırakır.
Bu olaydan bir ders de askerî yetkililerimiz çıkartmalıdır. Nasıl olsa bir gün—emri Hak vaki olmazsa—emekli olup; toplumun sivil hayatına geçileceği bilinci yerleştirilmeli, aktif görevdeyken dahi sivil hayat uygulamaları yapılmalı, toplum hayatı ile iç içe yaşanmalıdır.
Bir sözüm de zamanımızın yüzbaşısı şimdinin Fikri Albayına. Eğer askerî hayattaki enerjiniz sivil hayatta da halen devam ediyorsa, gelin bunu müsbete çevirelim; ülkede hain sayısını belirlemek yerine en azından etrafınızdaki gençlerin eğitim, iş, aş ve eş durumlarına yardımcı olalım. Sivil toplumda en etkili silâhın sevgi ve birlik ruhu olduğu unutulmamalı.
[email protected]
|
Prof. Dr. Gürbüz AKSOY
19.02.2007
|
|
Reklâmı yemiyoruz… Fındığı yiyemiyoruz
Fındık Tanıtım Grubu’nun (FTG) “yersen” reklâmı TV’lerde yayınlanıyor. Teknik olarak bir önceki reklâmın slogan ve bilinçaltına gönderilen mesajların yeniden beslenmesi ve vurgu yapılması esasına göre hazırlanmış bir reklâm.
Yine önceki versiyonda olduğu gibi MFÖ’nün Özkan’ı baş rolde. Yine, hafif yollu ama belirgin bir şekilde fındığın tabiî güçlendirici etkisinin altı çizilerek, kalabalık topluluklara fındık yemenin faydaları anlatılmak isteniyor. Tabiî argo kullanılarak.
Karar vericiler ve topyekûn bir kurtarma havası veren ilk reklâmın havasından sıyrılmış, iç piyasaya ve doğrudan yerli tüketicinin ilgisine yönelmiş bir reklam olmuş. İç piyasada ise; fındık bolluğuna çiftçinin elinde fındık kalmasına ve bunun siyasî, ekonomik, Fiskobirlik üzerindeki risklerine rağmen, tüketiciye fiyatlar anlamında olumlu yansıyan hiçbir gelişme de olmadı.
Sağolun, biz reklâmınızı yemiyoruz, fındığı ise tüketici olarak makul fiyata yiyemiyoruz.
[email protected]
|
Burak EMRE
19.02.2007
|
|
Irkçıya DNA tokadı
Avustralya’da ırkçı görüşleriyle tanınan, yabancı düşmanı konuşmalarıyla tepki toplayan One Nation partisinin eski lideri Pauline Hanson, DNA testi sonucunda Ortadoğu kökenli olduğunu öğrenince şoke oldu.
Hanson, soyunun nereden geldiğini öğrenince “çok şaşırdığını” ve “hayretler içinde kaldığını” söyledi. Hanson’ın izniyle “The Sunday Mail” gazetesi tarafından yaptırılan DNA testinin sonuçları zengin ve çok kültürlü bir geçmişe kadar gitti. Test sonuçları Hanson’ın yüzde 9 Ortadoğulu, yüzde 32 İtalyan, Yunan ve Türk karışımı ve yüzde 59 kuzey Avrupalı olduğunu gösterdi. Sonuçları öğrenince kafası karışan Hanson, bu geçmişi “tecavüzlere” ve “savaşlara” bağlamaya çalıştı. Bu gerçeğe karşı çıkmayacağını belirten Hanson, “Kim olduğumu öğrendim yine de siyasî görüşlerimi değiştirmeyeceğim. Bunu benden kimse istemesin. Sadece yüzde 9 Orta Doğulu olabilirim ancak gördüğünüz bu kız yüzde yüz Avustralyalıdır” diye konuştu.
Geçtiğimiz günlerde “Avustralya geleneklerini yok ettiklerini” söyleyerek Müslümanlara saldıran Hanson, kendi soyunun ise İngiltere ya da İrlanda’dan geldiğine yüzde yüz inanıyordu.
|
19.02.2007
|
|
Türkiye 2015’te AB’ye tam üye
Avrupa Komisyonu içindeki tarım-kırsal kalkınma birimleri uzmanları tarafından hazırlanan ve Avrupa tarımının 2020 yılındaki görünümünü ortaya koymayı hedefleyen raporda Türkiye’nin 2015 yılında AB’ye üye olacağı varsayıldı. Raporda, Türk tarımının sondan bir önceki genişlemeyle AB’ye giren 10 ülkenin tarımına bedel olduğu, AB’ye katılımla hububat ve et gibi geleneksel kuzey ürünlerinde genelde bir düşüş görülebileceği, meyve-sebzede ise avantajlı konuma geleceği belirtildi.
|
19.02.2007
|
|
Faili meçhul rekoru
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) Türkiye’ye, “eksik soruşturma” gerekçesiyle kesilen cezalar, bazı cumhuriyet başsavcılıklarında faili meçhul suçlar büroların kurulmasına sebep oldu, ancak bu bürolar yalnızca emniyetle savcılıklar arasında yapılan yazışmaların sayısını arttırdı. Savcılara adeta dünya rekoru kırdıran faili meçhul dosyalar yine eskisi gibi zaman aşımı veya takipsizlik sebebiyle kapatılıyor. Çözülen olay sayısı ortalama binde 8 oranında. Faili meçhul cinayetlerde ise çözülme oranı binde bir.
Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye genelinde yalnızca 2004 yılından 2005’e devredilen faili meçhul dosya sayısı 1 milyon 183 bin 377. 2005 yılında toplam 1 milyon 681 bin 847 faili meçhul dosyaya bakan savcılıklar, 13 bin 494 dosyanın failini buldu, 179 bin 720 dosyayı da zaman aşımından kapattı. 2006 yılına 1 milyon 488 bin 633 dosyayı devretti.
|
Şükran ÖZÇAKMAK
19.02.2007
|
|
Medeniyetler barışı Harran’dan start alacak
Medeniyetler buluşması ve dinler arasındaki çatışmaların önlenmesi için dünyanın en köklü eğitim kurumlarından Harvard Üniversitesi harekete geçti. Üniversitenin girişimiyle başlatılan “İbrahim Yolu” projesi, 2008 baharında Harran’dan start alacak. Hz. İbrahim’in doğum yeri Urfa’nın Harran yöresinden başlayacak 1100 kilometrelik güzergah, Halep, Şam, Amman ve Beytüllahim rotasını takip ederek, Hz. İbrahim’in türbesinin bulunduğu İsrail’deki El Halil’e kadar devam edecek ve üç büyük dinin temsilcilerini bir araya getirecek.
Çeşitli din, kültür ve ülkelerden isteyen herkesin katılabileceği yolculukta, Hz. İbrahim’in ayak izleri takip edilecek. Bu yeni din turizmi güzergâhı, Mısır, Irak ve Suudi Arabistan’a yolculuklarını da içine alacak şekilde genişletilecek. Harvard Üniversitesi Küresel Müzakere Birimi önderliğinde 2005 yılından bu yana hazırlık aşaması sürdürülen proje, Türkiye, ABD, İngiltere, Filistin, İsrail, Suriye, İtalya ve Pakistan’daki kişi ve organizasyonlar tarafından destekleniyor.
|
19.02.2007
|
|
Alman TV’sinde Cuma vaazı
Alman ZDF kanalı, Müslümanlar için “Cuma vaazı” yayımlayacak. Vaaz yayınının ilk aşamada Mayıs ayından itibaren kanalın internet sitesinde başlayacağı, daha sonra ekrana taşınacağı açıklandı.
ZDF Genel Yayın Yönetmeni Nikolaus Brender, Die Welt gazetesine konuyla ilgili verdiği demeçte, çok az kişinin İslâmı tanıdığını açıkladı. Brender, Cuma vaazının sadece Müslümanlara yönelik olmadığını, göç tartışması ve yabancı kültür tartışmalarına ilgi duyanlara da hitap edeceğini belirterek, fundamentalizm tartışması, terör ve Ortadoğu’da savaşın yaşandığı bir ortamda İslâm hakkında bilgi vermenin, kendisi için büyük önem taşıdığını vurguladı. Vaazın ZDF’nin din uzmanı redaktör ekibi tarafından hazırlanacağı da belirtildi.
|
19.02.2007
|
|
Devlet harcamaları
Maliye Bakanlığı verilerine göre kamu, 2006’da, 565,5 milyon YTL giyecek, 1 milyar 132,5 milyon YTL yiyecek alımında bulundu. 1 milyar 84 milyon YTL tutarında akaryakıt ve yağ tüketildi. 2006’da devletin telefon faturası 124,9 milyon YTL, temsil gideri 27 milyon YTL, elektrik sarfiyatı da 478,5 milyon YTL oldu. Hayvanların kuşamı için 181 bin YTL, bando malzemeleri için 1,5 milyon YTL harcandı. DDY’de 275,4 milyon YTL, TMO’da 166 milyon YTL, TKİ’de 250 milyon YTL, Ziraat ve Halk bankalarında da 236,8 milyon YTL görev zararı meydana geldi.
|
19.02.2007
|
|
Öğrenci konseyleri: Engelleri kaldırın
Üniversite öğrencileri, örgütlenmelerinin önündeki engellerin kaldırılmasını istedi. Ankara, Gazi, İstanbul, Orta Doğu Teknik, Hacettepe, Bilkent, Dokuz Eylül, Okan, Ege, İzmir Yüksek Teknoloji, Yaşar, Bilgi, İstanbul Teknik, Mimar Sinan Güzel Sanatlar, Galatasaray, Cumhuriyet, Yüzüncü Yıl üniversiteleri ile Anadolu BİL Meslek Yüksekokulu öğrenci konseylerinin katılımıyla 810 Şubat tarihlerinde Ankara’da yapılan Öğrenci Konseyleri İstişare Toplantısı’nın sonuç bildirgesi açıklandı. YÖK’ün hazırladığı ve halen yürürlükte olan öğrenci konseyleri ve ulusal öğrenci konseyi yönetmeliğinin, yaşanan birçok sorunun temel sebeplerden olduğu belirtilen bildirgede, yönetmelik sebebiyle siyasî oluşumların kolayca örgütlendiği, oy hakkı ve bütçe gibi özerkliği sağlayacak varlıkların olmayışının çalışmaları etkisiz kıldığı savunuldu.
Bildirgede, “Öğrencilerin gerek idarî, gerek akademik olarak ezilmesinin önüne geçmek için Öğrenci Hakları Bildirgesi yayımlanması acil bir gerekliliktir” denildi.
|
19.02.2007
|
|
|
|