“İnsan dünyadan üç şeye hasret gider: Topladığına doymaz. Umduğuna kavuşmaz. Önündeki ahiret yolculuğu için iyi azık hazırlamaz.”
Ne kadar özlü, veciz hakikatler. Büyüklerden Hasan-ı Basrî’ye ait bu sözler.
Hayatını İslâma endeksleyen bu büyük insan can alıcı üç önemli noktaya dikkat çekmiş. İnsanın doymayan yapısını nazara verirken Allah Resûlü (asm) de “doymayan nefis”ten Allah’a sığınmıyor mu? Bir vadi dolusu altın verilse bir ikincisini, ikincisi verilse üçüncüsünü isteyeceğini, gözünü ancak toprak doyuracağını bildirmiyor mu?
Dünya verilse doymayan bir hırsı niçin vermiştir Rabbimiz dersiniz? Bu olumsuz duygu lüzumsuz olsaydı Allah bize hiç verir miydi? O halde onun kullanılacağı yeri iyi bilmek gerekir. Bıçak gibidir bu duygular. Bıçakla ekmek de keser, meyve de soyarsınız. Birçok işe yarar. Hatta neşterle doktor hayat kurtarır. Ama onunla adam öldürülebilir de. Kötüye kulanıldığında kötü olur.
Hırs duygusu da böyle. Onu müsbete kanalize etmek, yerinde kullanmak gerekir.
Peki, hırs nasıl kullanılmalı ki faydalı hâle gelsin?
Mektubat’ta (9. Mektub) anlatıldığına göre insanın mala ve makama karşı şiddetli bir hırs gösterdiğine, geçici olarak onun nezaretine verilmiş o fanî mal, âfetli şöhret ve tehlikeli riyaya vesile olan makamın o şiddetli hırsa değmediğine dikkat çekiliyor. Bu gerçeği anlayan ve gören insanın hakikî makam olan manevî mertebelere, Allah’a mânen yaklaşmaya, Onun hoşnut olacağı bir kul olmaya, ebedî kalacağı diyar olan ahirete azık hazırlamaya ve hakikî mal olan salih amellere yöneleceği belirtilir. Böylece o fena haslet olan mecazî hırsın yüce bir haslet olan hakikî hırsa dönüşeceği ifade edilir.
Demek Allah hiçbir duyguyu boş yere vermemiş bize. Yeter ki onu nasıl kullanacağımızı bilelim.
İşte Hasan-ı Basrî’nin dikkat çektiği nokta, fani dünyadan neye yöneltilirse yöneltilsin, mal-mülk, makam-mevki, şan şöhret adına ne elde edilirse edilsin doymayan bu duygunun fiyatı şu fani dünya değil. Samanlıkta yumurtadan çıkan ördek yavrusunun yüzmek için su aradığı, orada o atmosferi bulamadığı gibi hırs duygusu da aslında ebedî bir âlemi, orada makam ve mevki, mal ve mülk edinmeyi istiyor, samanlıkta su arayan ördek yavrusu gibi bu dünyada onu bulamıyor, dolayısıyla tatmin olamıyor.
İşte insanın hasret çektiği üç önemli noktadan birisi bu. Dünyadan neyi elde ederse etsin hasreti bitmiyor insanın. Ve bu acıyı, sıkıntıyı ömür boyu çekmeye devam ediyor. Mevlânâ’nın dediği gibi denizin tuzlu suyunu içen, içtikçe harareti artan insan misâli hasret içinde hasrette kalıyor.
11.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|