İnsan gece gündüz demeden çalışır, çabalar, didinir, âdetâ kendini yırtar, yer bitirir; saçını, sakalını ağartır ve sonunda birşeyler edinir. Ama bir arzusunu elde eder, bir diğeri önüne çıkar. Onu elde etmek için de didinir. Elde de eder. Bir diğeri çıkar. Ve insan ömrü hep didinme, çırpınma ve emellerine kavuşma telâşıyla geçip gider.
Doymaz ki insan. İhtiyaçları bitmez ki! Sonsuzdur ve sonsuza dek uzanır ihtiyaçları.
Şu fani dünyada kaç kişi arzu ettiği şekilde dört dörtlük bir hayat sürebilir?
Ve her insan arzularına kavuşamaz bu dünyada. Kimileri sıkıntı ve ıztıraplar içerisinde kıvranıp gider.
Ancak bazılarına güler dünya. Yürü kulum der âdetâ Allah onlar için. Önlerine bütün kapılar açılır. Servetleri arttıkça artar. Bir elleri yağda, bir elleri baldadır. O kadar imkânlara kavuşurlar ki her şey emirlerine seferber olur âdetâ.
Ne var ki insan ne kadar didinse, çırpınsa da Sultan Süleyman gibi bir saltanata sahip olamaz.
Demek, “Bu dar, fani dünya, insanın nihayetsiz emel ve arzularına kâfî gelmez.”
Öyleyse kafa takmaya, gam edinmeye gerek kalmaz. “Hadsiz arzuların, makasıdın varsa, onları düşünüp muztarip olma. Onlar bu dünyaya sığışmaz. Onların yeri başka diyardır ve onları veren de başkadır.”
İnsan bu gerçeği ah bir aklına, kalbine yerleştirebilse!
Evet, dünya insanı doyurmaz; sonsuz arzu ve ihtiyaçlarına kâfi gelmez. İnsanı ancak dünyadan bin kere daha güzel, her arzusuna kavuşabileceği; gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, akla hayale gelmeyen nimet ve güzelliklerle dolu Cennet doyurabilir. Hırsın fiyatı ancak böyle bir Cennettir ve böyle bir hayatı kazanmak için insana verilmiştir.
Kısaca Mesnevî-i Nuriye’de denildiği gibi: “Sen burada misafirsin ve buradan da diğer bir yere gideceksin.”
Öyleyse “Misafir olan kimse, beraberce getiremediği birşeye kalbini bağlamaz. Bu menzilden ayrıldığın gibi bu şehirden de çıkacaksın.”
Asıl hedef, maksat, ihtiyaçlarımızı bütünüyle karşılayabileceğimiz, her yönüyle tatmin olabileceğimiz diyar Cennet.
Gerçek bu iken, “İnsan, eğer kesrete dalıp, kâinat içinde boğulup, dünyanın muhabbetiyle sersem olarak fanilerin tebessümlerine aldansa, onların kucaklarına atılsa; elbette nihayetsiz bir hasarete düşer. Hem fena, hem fani, hem ademe düşer; hem mânen kendini idam eder.”
Tercih insanın elinde: Ya hasarete, ya da sonsuz saadete talip olacak!
10.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|