Okuma -programlarının bir değerlendirmesi (1)
Son iki haftamı, yıllardan beri mutad olduğu üzere üniversiteli gençlerle “okuma programlarında” geçirdim. Muhataplarım, Ege ve Batı Akdeniz Bölgesinin on beş ilinde bulunan, ona yakın üniversitemizde eğitim gören gençlerdi. Ayrı mekânlarda ve farklı gruplarda kız ve erkek, yaklaşık iki yüz üniversiteli genç ve dinamik bir toplulukla sohbet, seminer, müzakereli ve soru-cevaplı, geniş boyutlu bir faaliyet icra ettik elhamdülillah. Bulunduğumuz merkezî mekânlar ise ilk önce Marmaris ilçemizde bir otel, daha sonra Afyon ilimizde hizmet merkezi olan vakıf binamız, Uşak, Uşak’ın bir yakın köyü ve Kütahya’nın Gediz ilçesindeki hizmet merkezleriydi.
Yoğun bir çalışma, tefekkür, okuma, müzakere, soru-cevap şeklinde devam eden bu “Nurlu Programlar” esnasında Risâle-i Nur deryasının engin sularında gençlerle ve o mahalde bulunanlarla birlikte ciddî konuları müzakere ettik. Bu eşsiz ummanda kulaçlamaya çalıştık. Öz benliğimizle hesaplaşma, buluşma, tahlil, tefekkür ve müzakere zemininde nurlu tohumlar ekmeye çalıştık.
Farklı mekânlarda, farklı metot ve değişik planlarla aynı dâvâya ve tesbit edilen hedefe kilitlenmek ve çağı yakalamak için yapılan bu tür programlar doğrudan doğruya insana yapılan bir yatırım olması bakımından çok önem arz etmektedir.
Bu bakımdan bu tür kapsamlı ve gayeli, önceden planlanmış ve tecrübelerin de dikkate alınmasıyla yapılmış programlar oldukça verimli, zevkli ve neşeli geçmektedir.
Beş yıldan beri kış aylarında, toplu olarak, yoğun bir şekilde, Akdeniz kıyı şeridindeki iklim şartlarının avantajıyla otellerde yaptığımız bu tür programların bünyemize getirdiği maddî yükü hiç düşünmeden, gençlerimize verdiğimiz önemi öne çıkararak devam etmemiz ve bütün yurt sathına yaymamız gerektiği kanaatimi özellikle altını çizerek belirtmek istiyorum.
Gazetemizin bölge temsilciliği olarak bu konuyu yetkili kurullarımıza taşıyıp meşrû zeminlerde müzakereye açacağız inşaallah. Bu işin yıllardan beri uygulayıcısı, sorumlu bir insan olarak şunun bir kez daha önemini vurgulamak isterim ki, gelişen dünya şartlarında bu mukaddes dâvâyı anlama ve anlatma, teoriyi derinlemesine araştırma, tatbiki noktasında da hayatın içerisinden deneme imkânlarının yakalandığı bu tür ortamların gençler üzerindeki tesirinin çok olumlu olduğu bunca tecrübenin tesbitleriyle sabitlenmiştir. Bizlere düşen ise, bu tür programları zaman ve zemine yayarak ve Akdeniz ve Ege Kıyı şeridindeki iklim avantajının getirdiği güzellikleri kullanarak, bilhassa kış aylarındaki boş tesislerde uygun fiyatla “toplu eğitim programlarını” gerçekleştirmektir. Kademe ve seviye olarak; en küçük birey olan okul öncesi eğitim çağındaki çocuklarımızdan tutalım da en yaşlı ağabey ve ablalarımıza kadar topyekûn bir eğitim, tebliğ ve irşat hamlesini aralıksız ve kesintisiz sürdürmek durumundayız.
Yaptığımız her çalışmanın da amaçlarını, hedeflerini, araçlarını, metot ve neticelerini önceden belirleyip sonunda da bir değerlendirmeye tabi tutup bunu sistemleştirmeliyiz. Yapılan bütün faaliyetleri kaydedip “hizmet hafızası” olarak yetkili organ ve kuruluşlarımızda, zamanında kullanılmak üzere arşivlemek ve saklamak da ayrı bir sorumluluğumuzdur.
Bu bakımdan günübirlik değil de, gelecek ayları, yılları içine alan geniş perspektifli ve ufuklu plan, program ve çalışmalara büyük önem verme mükellefiyetimiz var diye düşünüyorum.
Yaz okuma programlarının bütün detayları şimdiden gözden geçirilip planlanması gerekir. Yer, zaman, sorumlu şahıslar, faaliyetlerin hepsi bu programlara katılacak şahısların da katılımıyla gerçekçi bir çerçevede ve uygulanabilir standart ve ölçülerde yapılmalıdır. Kendimize ait mevcut tesislerimizin, yetişmiş elemanlarımızın envanteri çıkarılıp yetkili kurullara bilgi olarak verilmelidir. Bu doğrultuda bölge ve yurt çapında faaliyetler organize edilmeli ve icrası yapılmalıdır.
İşte sizlere örnek olabileceğini düşündüğümüz bu yıl yaptığımız programın kısa bir değerlendirmesini programa katılan arkadaşlarımız adına sunmak istiyorum.
Amaç ve hedeflerimiz vardı. Onları önce kendi şahsî hayatımızdan başlayarak gün be gün bire bir tatbik edip yaşamayı ve yaşatmayı hedefledik.
En büyük nimet olan “insan olmanın” gereği olarak “mükemmel insan olma” hedefini yakalamaya çalıştık.
Başta güzel ülkemiz olmak üzere, bulunduğumuz her mekânda, gücümüz ve imkânlarımız ölçüsünde yerküreye bir “artı değer” katmayı amaç edindik.
Genel bir prensip olarak: “Kimse bizi rahatsız etmesin! Biz de kimseyi rahatsız etmeyelim! Herkese rahat, huzur ve mutluluk servisi yapalım. Birlikte mutluluğu yakalayalım” parolasının planlarını yaptık.
“Okuduğumuz hakikatleri ilkönce nefsimizde yaşarsak bir mânâ ifade eder” gerçeğine odaklanmaya çalıştık.
“Hatayı, yanlışı, kusuru, sorumsuzluğu başkalarında değil, kendimizde aramaya ve kabullenmeye” çalıştık.
“Doğruları olduğu gibi itiraf etmeyi, özür dilemeyi” bir fazilet olarak görmeyi hedefledik.
“Fedakârlığın” şahikasını bu asırda yaşayan gönül sultanının hayatına bir de bu yönden bakmaya çalıştık.
“Güvenilir olmak hazinedir” peygamberî emrinin önemini kavramayı, yaşamayı ve yaşatmayı hedefledik.
“Kardeşlik, huzur, barış ve hoşgörü iklimini” her zaman ve her yerde yaşama ve yaşatmayı amaçladık.
“İktisadın, şükrün, hamdin, zikrin ve tefekkürün” hayatımızın her karesinde var olmasına dikkat çektik.
“Zamanımızı, enerjimizi, gençliğimizi ve birikimlerimizi” milletimiz başta olmak üzere insanlığın uğruna adamayı ve bunları idealimiz olarak yaşatmayı programımıza aldık.
“Hürriyetlere, demokratik haklara ve hukuka, adalet ve insan haklarına—çifte standartlı uygulamaları kabullenmeden—saygı duymaya” sahip çıkıp sonuna kadar müdafaa etmeye ve doğruları savunmaya söz verdik.
—Devam edecek—
|