Üstad Hazretleri Yirmi Altıncı Mektup’ta (10. Mesele) kendisini dünya hayatı için ziyaret edenlere ve ahiret hayatı itibariyle ziyaret edenlerden şahsını mübarek ve makam sahibi zannedip gelenlere kapısının kapalı olduğunu söyler. “Çünkü” der, “Ben kendimi beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum. Cenâb-ı Hakka çok şükür, beni kendime beğendirmemiş.”
Kur’ân-ı Hakîm’in dellâlı olduğu cihette yapılan ziyaretleri ise baş göz üstüne kabul ettiğini, bunların da dost, kardeş ve talebe olduklarını belirtir.
Kardeşin özelliği hakikî olarak Sözler’in neşrine ciddî çalışmak, talebenin özelliği de Sözler’i kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıkmak ve en önemli vazifesinin onun neşir ve hizmeti olduğunu bilmektir.1
Dünkü yazımızda Antalya’da ziyaret ettiğimiz Recep Uras Ağabeyimizin hatıralarına yer verirken, gördüğünüz gibi Üstad dünya namına hiçbir ziyaretçi kabul etmiyor. Ahiret adına da şahsını büyük bir veli görüp de ziyaret edenlere kapısını açmıyor. Ancak hizmet söz konusu olunca kapılar açılıyor. Recep Ağabeyimiz de Antalya İleri gazetesinde Afyon Mahkemesinin beraat kararını yayınlattığı için bu sırrı yakalamış ve bundan sonra Üstadın yanına sık sık gidip gelmişti. Hatta Üstada yakın olabilmek için Isparta’da Üstadın evinin karşısında bir ev tuttuğunu da kendisinden öğreniyoruz.
Kadınlar da Üstadı hizmet sebebiyle görmek isterlermiş. Birgün kapıdan çıkarlarken Recep Ağabeyin hanımı da çarşaflı vaziyette duvarın dibinde dikilip durmaktaymış. Üstad, ona “Devamlı mı böylesin?” dediğinde, “İnşaallah ölünceye kadar giyeceğim” diye cevap vermiş. Üstad buna çok memnun olmuş. Evet, Üstad kadınların fanusu olan tesettüre çok önem verirdi.
Recep Ağabeyi ziyaret edip Cuma namazını evine yakın bir camide kıldık. Dostlarımız Nejat Eren ve İshak Okutan’la birlikte Antalya’nın İlâhî birer san'at harikası olan sahilleri boyunca tur attık. Akşam ise Yeni Asya Antalya temsilciliği tarafından düzenlenen, çevre ilçelerin de katılımıyla tıklım tıklım doldurulan, merak ve iştiyak dolu topluluğa “Toplumsal Huzurun Şifresi” isimle konferansımızı vermek üzere Envar Kolejinin konferans salonundaydık. Nejat Eren dostumuzun Yeni Asya misyonuna dikkat çektiği konuşmadan sonra biz de huzurun şifre ve reçetesi üzerinde durduk.
Huzur ancak yapı ve yaratılışa uygun davranmakla elde edilebilir. Makinanın dişlileri arasına giren herhangi yabancı bir madde makinenin arızalanmasına, bozulmasına yettiği gibi yaratılışa ters her hareket de huzuru kaçırmaya yeter.
Huzurun başka bir yolu var mı?
Dipnotlar:
1- Mektûbat, s. 329.
20.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|