Son bir ay içerisinde ABD’ye üç önemli ziyaret gerçekleştirildi.
İlk olarak Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün seyahatiydi. F-35 Savaş uçaklarıyla ilgili anlaşmanın altına imza attı Vecdi Gönül…
ABD yönetimi ile kritik sayılabilecek bir görüşmesi olmadı ancak AKP’de Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik iç cepheleşmeyi etkileyecek çapta sözler ettiği kulislere sızdı.
Amerikalılara birilerini şikâyet etti ya da bizde adet olduğu üzere” icazet peşinde koştu” demiyorum, tam tersine AKP’nin üç önemli isminden biri hakkında epey ağır eleştirilerde bulunmuş.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ziyareti, yabancı basından takip ettiğim kadarıyla en sönük geçeniydi.
Abdullah Gül’ün bu gezide “müstakbel başbakan” muamelesi görecek beklentisi içindeydik, ancak ABD’nin iç dinamikleri farklı çalıştı.
Biz de genelkurmay başkanlarının ABD gezileri hep başarılı geçer. Başarılı olsa da, başarılı olmasa da o başarılıdır. O yüzden bizim basından bu gezinin parlak geçip geçmediğini öğrenmek mümkün olmaz.
Daha sezon başlamadan bazı gazetelerin Fenerbahçe’yi şampiyon ilân etmesi gibi bir şeydir bu.
Kürt liderlerle temas konusunda hükümetle ters düşmesine bakıp, Büyükanıt’dan Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde farklı bir rol üstlenmesini kimse beklemesin.
Büyükanıt, Cheney ile görüşmesinden sonra, “Cumhurbaşkanlığı seçimi gündeme geldi mi?” şeklindeki soruya, “Başkasına hakaret edelim de kendimize hakaret etmeyelim. Türkiye’yi başkaları mı idare edecek?” karşılığı ile bunu ortaya koydu.
28 Şubat sürecinde yaşananlardan sonra bir dönem Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun son günlerinde, o da Ecevit hükümetinin zayıflığından kaynaklanan bir etkileşim süreci yaşandı. O tarihten bu yana ordu, birilerinin çokça giymesini istediği kostümü giymiyor, askerî üniformalarıyla yetiniyor.
Haftaya 28 Şubat’ın yıldönümü. Büyükanıt Paşa da, ondan sonra gelecek olan İlker Başbuğ da bu süreçleri hem içinde, hem dışında yaşadılar ve ordunun nasıl yıprandığını gördüler. Üslûp farkı olabilir, ama sadece Büyükanıt Paşa için demiyorum bir adım daha ileri gidip, İlker Paşa için de aynı şeyi söylüyorum, bu iki komutandan kimse siyasî rol beklemesin.
“Üç önemli ismin ABD’ye art arda yaptıkları ziyaretin gündem maddelerini sıralayın” desem, ilk akla gelen ne olur?
Sözde Ermeni Soykırım Yasası, PKK ile Mücadele ve Kerkük sorunu.
Bunların bir kısmı bizim kendi iç dinamiklerimizle çözemeyip, Washington ya da Bağdat kapılarında çare aradığımız konular. Türkiye enerjisini, çıkmasını engelleyemediği, söndürmekte ise bir türlü başarılı olamadığı yangının önlenmesine harcıyor.
Türkiye’nin lider ülke olmasının önündeki en önemli iki handikaptan biri, sürekli krizlerle boğuşmak, ikincisi ise iç barışı sağlayamamak.
Biri bizi uluslar arası zeminlerde güçsüz bırakıyor diğeri ise takatimizi kesiyor.
Dolap Beygiri gibi hep aynı sorunların etrafında dönmek yerine, ortak aklı harekete geçirip, kimseye fayda sağlamayan gerginliklerden uzaklaşıp, iç barışımızı sağlayıp, bütün birikimimizi kalkınmaya ve lider ülke olmaya hasredebilsek.
Türkiye büyük yarışlar kazanabilecek bir tay gibi, ama sırtındaki madrabazlardan kurtulup, bir türlü şaha kalkamıyor.
20.02.2007
E-Posta:
[email protected]
|