Büyük söz erbabı olmanın, büyük şair olmanın, büyük yazar olmanın ne önemi var; o kimsenin hiçbir şey söyleyemediği, herkesin birşeyler söyleyip de hiçbir önemi olmadığı, herkesin kendi söyleyip kendi dinlediği o anlarda, tam o ana ve oraya uygun bir söz söylemedikten sonra…
En güzel değilse de en vurucu, en derin değilse de en özlü, en hüzünlü değilse de başka hiçbir söze gerek bırakmayan o sözü söyleyemedikten sonra… Ne önemi var, iyi bir yazar olmanın…
Bir otobüs dolusu çocuğun ölümü hakkında, birkaç otobüs dolusu acılı aile hakkında, bir otobüs seyahati uzunluğunda anlamlı, bir kaza anı kısalığında özlü bir söz söyleyemedikten sonra, en güzel makaleleri yazmanın ne önemi var…
Bir çocuk kadar sade, bir ölüm kadar yıkıcı, bir hayat kadar teselli edici bir cümle kuramadıktan sonra… Ne önemi var, ödüllü kalem erbabı olmanın…
Bir çocuğun çığlığı kadar gür, bir babanın evlât acısı kadar sessiz, bir annenin feryadı kadar derin bir kelime yazamadıktan sonra… Ne önemi var, her gün memleket kurtarmanın…
Uyuyan şoförün uykusu kadar zalim, uyuyan çocukların rüyaları kadar masum, uyku girmeyen anne gözleri kadar açık bir söz söylemedikten sonra… Ne önemi var, edebî yazılar kaleme almanın…
Ne işe yarar kelimeler, bu acıyı anlatamadıktan sonra…
Ne işe yarar cümleler, bu çaresizliği özetleyemedikten sonra…
Ne işe yarar yarına dair umutlar, bu ümitsizliğe derman olamadıktan sonra…
Ne işe yarar teselli, evlâdının tabutuna sarılan annenin yüreğine su serpemedikten sonra…
O çocuğun oturacağı koltuk, önünde resmi- geçit yapacağı protokol, her sabah okuduğu ant ne işe yarar…
Ne işe yarar meydanlar dolusu slogan, metrelerce süren pankartlar, kilometrelerce devam eden yürüyüşler…
Hangi söz, hangi duruş, hangi dokunuş, hangi yemin…
Ölümsüzlük kadar, cennet kadar, yeniden diriliş kadar, inanmak kadar çabuk iyileştirir yaraları, dindirir gözyaşlarını…
Hangi beşerî söz, bitmez burada…
17.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|