Ankara’da düzenlenen “14 Nisan 2007 mitingi”yle ilgili değerlendirmeler devam ediyor. Gazete haber ve köşe yazılarında ilk günün ‘heyecan ve coşkusu’ gitmiş, daha ayakları yere basan değerlendirmeler, sorgulamalar başlamış durumda.
Mitingin yapıldığı “Tandoğan Meydanı”nın da yakın tarihte önemli bir yeri var. Umur Talu bunu hatırlatıp şöyle demiş:
“Bu vesileyle, meydana adını veren, “tek parti” Ankara’sının 18 yıl valisi olmuş Nevzat Tandoğan’ ın (solcu, sağcı ayrımı yapmadan!) verdiği meşhur “mesaj”ı da aktarayım:
“Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizmle ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız? Komünizm gerekliyse onu da biz getiririz. Size ne oluyor? Sizin iki vazifeniz var: Biri, çiftçilik yapıp ürün yetiştirmek. İkincisi, çağırdığımızda askere gelmek.”
“İmar işleri kadar, gazetecilere baskıyla, misal silâh çekip “haber kaynağı” sormakla da ünlüydü. (Nokta’ya değil!)
Dönemin Genelkurmay Başkanı Kâzım Orbay’ın, Valilikte görevli oğlu Haşmet’ in karıştığı doktor cinayetine müdahil olmuş, hakimin kendisini sıradan tanık gibi sorgulaması ardından 1946’da intihar etmişti. O günlerde Başsavcı arabada ölü bulunmuş, Genelkurmay Başkanı da istifa etmişti. Ne tuhaf günlermiş. İşte, mesaj mesaj üstüne, oralardan bugünlere geldik.
(Sabah, 16 Nisan 2007)
Tipik ‘tek parti’ anlayışını anlatan bundan daha orijinal ‘örnek’ var mıdır? İşte CHP, milleti böyle görüp, böyle icraatlar ortaya koyduğu için ilk hür ve serbest seçimde sandığa gömülmüş.
Millete mesaj vermek niyetinde olanlar önce bunu düşünsün...
Dikkat çekici bir “14 Nisan” değerlendirmesi de Can Dündar’dan: “Sonu Anıtkabir’de ’Ata’ya şikâyet’le biten bu yürüyüşler, somut bir siyasal programla, iktidar hedefiyle ya da alternatif isimlerle buluşmadıkça sonuçsuz kalıyor. Herkes ‘Görevimizi yaptık’ duygusunun memnuniyetiyle otobüslerine binip 10. Yıl Marşı eşliğinde kentine geri dönüyor; Ankara, bildiğini okumaya devam ediyor.” (Milliyet, 16 Nisan 2007)
Başka bir değerlendirme de Semih İdiz’den: “Zira laiklik, çağdaş bir cumhuriyetin tek koşulu değildir. Unutmamak gerekir ki Irak’ı felâketin eşiğine getiren Baas rejimi de laiklik iddiasındaydı.” (Milliyet, 16 Nisan 2007)
“Yüzbinlerce kişi toplandı” demek suretiyle; millet iradesine ipotek koymak isteyenlerin bu tesbitlere bir diyecekleri olmalı. İnançları baskı altına almayı hedefleyen bir laiklik anlayışı ile Türkiye’nin gidebileceği ‘iyi’ bir nokta yoktur. Hatırlatıdığı üzere, Irak’taki Baas rejmi de ‘laikliği tesis etme’yi hedef olarak önüne koymuştu. Ama neticede ülke felâkete sürüklendi.
Millete rağmen iş yapanların başarılı olduğu görülmüş müdür?
*
Öncelikleri değişmiş
“Hayatın bütün öncelikleri yer değiştirdi. Reyting, konser, polemik, boş versenize. Burada dünyanın en güzel kokulu bebeği var. Niye daha önce yapmamışım ki?” (Sabah, 16 Nisan 2007)
Gülben Ergen, “Bebekten sonra hayatınızda neler değişti?” sorusunu böyle cevaplandırmış.
17.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|