Üstad, “Medrese açarsan gelirim” dememiş miydi Hafız Ali Osman’a?
Medrese neydi? Hayalinde Osmanlı medreseleri canlanmıştı birden. Böyle bir medrese açabilir miydi? Çok zor işti bu.
Endişelenmişti Hafız Ali Osman? Üstadın yanından ayrılınca hizmetinde bulunan Mustafa Sungur’la karşılaştı. Sungur ona, “Üstad sana neler söyledi?” diye sordu. O da, “Medrese açmamı söyledi” dedi ve “Buna nasıl gücüm yeter?” diye de telâşını dile getirdi. Gülümseyen Sungur, “Çok şanslısın” demişti ona. Bunun şans neresindeydi? İmkânı yetebilir miydi buna?
Mustafa Sungur, “Bir ev tutacaksın, orda dersler yapılacak o kadar” deyince, “Bundan kolay ne olabilir?” diye bütün bütün rahatlamıştı.
Dünyaya ait işler kırılacak şişe, ahirete ait işler ise elmas hükmündedir. Bir insan için Cennet ve ebedî saadetin anahtarı olan iman ve Kur’ân’a yönelmek, onu anlamaya ve uygulamaya çalışmak kadar önemli ne olabilir? Hele hele dini öğreten okulların bulunmadığı, Kur’ân öğrenmenin, dini öğrenmenin yasaklandığı bir dönemde.
İşte o manevî keşmekeş günlerinde Bediüzzaman Hazretleri iman ve Kur’ân hakikatlerini anlatan altı bin sayfalık Külliyatını yazmış, imanların kurtulması ve kuvvetlenmesine çalışmıştı. Milyonlarca insan bu sayede manevî hayatını kurtardı.
Bu hakikatler okullarda verilmediğine göre ne yapılmalıydı? Bediüzzaman talebelerine yazdığı bir mektupta evlerin bir okul olmasını öğütlüyor ve diyordu ki: “Herbir adam eğer hanesinde dört-beş çoluk çocuğu bulunsa, kendi hanesini küçük bir medrese-i Nuriyeye çevirsin. Eğer yoksa, yalnız ise, çok alâkadar komşularından üç-dört zât birleşsin ve bu heyet bulundukları haneyi küçük bir medrese-i Nuriye ittihaz etsin [edinsin]. Hiç olmazsa işleri ve vazifeleri olmadığı vakitlerde, beş-on dakika dahi olsa Risâle-i Nur’u okumak veya dinlemek veya yazmak cihetiyle bir miktar meşgul olsalar, hakikî ilim talebeleri gibi, onların maişetlerini temin hususundaki âdî muameleleri de bir nev'î ibadet hükmüne geçebilir.”1
Hatta Üstad dinî öğretim ve eğitimdeki serbestliğin sağlandığı yıllarda da medrese açılmasını son derece elzem görüyor, diyordu ki: “Elbette bizlere lâzım ve elzem şimdi resmen izin verilen din tedrisatı için hususî dershaneler açılması ve izin verilmesine binâen, Nur şâkirtleri mümkün olduğu kadar her yerde bir küçücük dershane-i Nuriye açmak lâzımdır.”2
Acaba Hafız Osman medrese açabilecek miydi?
Bir sonraki makalemizde de inşaallah bunu görelim.
Dipnotlar: 1- Emirdağ Lâkası, 2:101.
2- A.g.e., 2:245.
17.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|