Hani benim gerilimim gibi bir hava var Ankara’da…
Romatizma hastalarının dizlerini tutup, yağmur yağmasını beklemeleri gibi.
Hatta “karışık” bağlantıları olduğunu düşündükleri kişileri arayıp, “Hani çıkmadı” diye sordukları da kulağımıza gelmiyor değil.
Bugün iki önemli basın toplantısı olacak.
Önce saat 13.00’te Meclis Başkanı Bülent Arınç’ı dinleyeceğiz. “Genel Kurul salonunda 184 milletvekili olduğu takdirde Cumhurbaşkanlığı seçimine geçerim” diyen Meclis Başkanı, 367 iddiaları karşısında tavrını ortaya koyacak. Arınç’ın basın huzuruna TBMM’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik uygulamaları hakkında yaptırdığı kapsamlı bir bilgi notuyla çıkacak.
Saat 14.30’da ise Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın basın toplantısı başlayacak. Tüm gözler Büyükanıt’ın yapacağı toplantıya çevrilmiş durumda.
30 Ağustos’da bu göreve geldi Büyükanıt. İlk kez basın toplantısı düzenliyor. Büyükanıt’ın “darbe günlükleri” ve “andıç” konusunda TSK’ya yönelik eleştirilere yanıt vereceği söyleniyor.
Ama asıl beklenti Büyükanıt’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin bir söz ya da ima hatta uyarıda bulunup bulunmayacağı konusuna odaklanmış durumda.
Aslında her şey Çankaya seçimine endekslendi. Öyle ki, Meclis’te iktidar kulisinden girin muhalefet kulisinden çıkın herkes cumhurbaşkanlığı seçimini konuşuyor. En çok merak edilen de Başbakan Erdoğan ile görüşen milletvekillerinin ne dediği. İnanın ki milletvekilleri gazetecilerden daha sıkı takip ediyor, arkadaşlarının ne dediğini.
“İlk grup’ta 3 kişi aday olmayın” demiş gibi çeteleler tutuluyor. “İkinci grupta 6 kişi varmış, ama biri diliyle dişi arasında söylemiş” diye ayrıntı verenler bile var.
İlginç ama 367 tartışmasıyla çok ilgili gözükmüyorlar. Meclis eski Başkanı Ferruh Bozbeyli’nin dediği gibi, “Bu tartışmayı yapanlar, Meclis’e gelmeyenler. Meclis’in çalışma şeklini bilmiyorlar.” Kanaati hakim onlarda.
Bu arada ilginç bir şey oldu. NTV’de Can Dündar eski Meclis Başkanları ve TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın da katıldığı programda cumhurbaşkanlığı seçimi ve 367 konusunu tartışmaya açtı ya, yıllardır unutulan eski başkanlar bir an da ilgi odağı oldu. Dün Ferruh Bozbeyli ile konuştum. “Telefonlar susmuyor” diyordu.
Bu arada vekiller ile Başbakan’ın görüşmesine dönüp, birkaç ayrıntı vermek istiyorum.
“Hani yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat” derler ya biz tersini yapacağız. Milletvekillerinin Başbakan’a neler söylediklerini az çok biliyorsunuz ben size ne yediklerini, içtiklerini anlatayım.
Heyetler önce Başbakanlık Konutunun salonuna alınıyor. Ancak görüşme burada yapılmıyor. Salonun tam karşısındaki toplantı odasına geçiliyor. Başbakan önce geldiyse tek tek ellerini sıkıyor, yok eğer gecikirse, heyet içeri alınıyor Erdoğan doğrudan selâm verip toplantıyla geçiyor.
Salonda oturduklarında ya da toplantıda çayın yanı sıra daha çok soğuk içecekler, kuru pasta ve badem, fındık ve fıstıktan oluşan bir kuruyemiş tabağı sunuluyor.
Eğer toplantı odasında bir grup varsa, diğer heyet salonda ağırlanıyor.
Toplantı bittiğinde Erdoğan ellerini tek tek sıkıp uğurluyor.
Peki konuşmalar nasıl oluyor? Birçoğu veda konuşması yapıyor. Yani Cumhurbaşkanı olacak olan lidere samimi duygular iletiliyor ve siyasî veda yapılıyor.
Başbakan vekilleri tek tek dinliyor. “Çankaya’ya çıkarsanız siyasî mevta olursunuz” diyen Ersönmez Yarbay’ı da dinliyor, “O yüzden siz çıkmayın Abdullah Gül çıksın?” deyince, “O zaman Abdullah Beyi mi siyasî mevta yapıyorsun” diye espri yapıyor.
“Çankaya emeklilik yeridir” diyene, Berlusconi ile aralarında geçen olayı anlattığı gibi.
Birçok şeyi soruyor, ama tek bir şey sormuyor, “Başkası olsun mu?”
Başbakan bir anlamda gönül alıyor.
Bir not daha.
Devlet bakanı Ali Babacan İstanbul’da bir araya geldiği gazetecilere, “Seçimler erkene alınsın” mesajını verdi. Erken seçim kararını gazeteciler almayacak elbette ki. Bakan da bunun bilincinde.
Şöyle bir gelişme var.
Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı sermaye temsilcileri ve TÜSİAD yönetimi bir toplantı yapmış.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Türkiye hızla seçim sürecine girecek. Ancak Kasım ayına kadar hem merkezî hükümet, hem belediyeler hızla seçim ekonomisi uygulayacaklar. 2007 yılı böylece kaybedilecek. Bunun için “Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra hemen erken seçim kararı alınsın. Böylece seçim ekonomisinin süresi daralır Türkiye 1 yılı kaybetmemiş olur” şeklinde bir kanaat oluşturmuşlar. Bu görüş iktidara da aktarılmış.
Ayrıca bazı bakanlar da Eylül ve Ekim’de bitecek olan işlerin Mayıs’ta tamamlanması için çalışmaları öne aldılar.
Bunlar siyaset de önemli göstergeler. Bu yüzden Çankaya’ya değil, seçimlerin öne çekilmesine bakın derim…
12.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|